Almanya’nın Leipzig kentindeki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü öncülüğündeki uluslararası bir araştırma ekibi, kemiklerden ve dişlerden DNA izolasyonu için yeni, tahribatsız bir yöntem geliştirdi.
Genellikle taş aletlerden daha nadir olmalarına rağmen, bilim insanları özellikle kemikten yapılmış eserlere odaklandılar, çünkü bunlar diğer materyallere göre daha gözeneklidir ve bu nedenle cilt hücrelerinde, terde ve diğer vücut sıvılarında bulunan DNA’yı tutma olasılıkları daha yüksek.
Ekip, çeşitli kimyasalların arkeolojik kemik ve diş parçalarının yüzey yapısı üzerindeki etkisini test etti ve DNA ekstraksiyonu için tahribatsız fosfat bazlı bir yöntem geliştirdi.
Çalışmanın başyazarı Elena Essel, “Temiz laboratuvarımızda antik eserler için bir çamaşır makinesi yarattığımız söylenebilir. Eserleri 90 dereceye kadar sıcaklıklarda yıkayarak, eserleri sağlam tutarken, yıkama sularından DNA çıkarabiliyoruz” dedi.
Yöntem ilk olarak 1970’lerden 1990’lara kadar kazılan Fransız mağarası Quinçay’dan bir dizi esere uyguladı. Bazı durumlarda, eserlerin yapıldığı hayvanlardan DNA tanımlamak mümkün olsa da elde edilen DNA’nın büyük çoğunluğu kazı sırasında veya sonrasında eserleri işleyen kişilerden geldi. Bu, eski insan DNA’sını tanımlamayı zorlaştırdı.
Araştırmacılar, genomun yalnızca anneden çocuklarına miras kalan küçük bir kısmı olan mitokondriyal DNA’nın analizine dayanarak DNA’nın çoğunun muhtemelen tek bir insan bireyinden kaynaklandığı sonucuna vardı.
Wapiti ve insan mitokondriyal genomlarını kullanarak, C19 tarihlemesi için değerli nesneyi örneklemeden, kolyenin yaşını 25 bin ila 20 bin yıl olarak tahmin etti.
Bilim insanları şimdi yöntemlerini, onları yapan, kullanan veya giyen bireylerin genetik ataları ve cinsiyetleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için Taş Devri’nde kemik ve dişlerden yapılmış diğer birçok nesneye uygulamayı düşünüyor.