Kongrede, lenf bezi, kan ve kemik iliği kanseri gibi hematolojik kanserlerdeki son gelişmelerin yanı sıra iyi huylu hematolojik hastalıklara yeni yaklaşımlar alanında uzman bilim insanları tarafından ele alındı.
Yaklaşık 500 bilim insanının katılımı ile gerçekleşen kongrede, hematoloji ve nadir hastalıklar alanında 50’nin üzerinde farklı bilimsel oturum yapıldı. Kongrede, Türkiye’nin hematolojik kanserlerin yönetimi ve tedavisinde batı Avrupa standartlarını aştığına, ilaç araştırmaları başta olmak üzere ARGE faaliyetlerinin artış gösterdiğine ve Türk bilim insanlarının kanser alanında yeni moleküller keşfetmesinin teşvik ve desteklendiğine dikkat çekildi.
“İmmünoterapi umut olmaya devam ediyor”
Kongre Başkanı Prof. Dr. Serdal Korkmaz, düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, kanserin önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu vurgulayarak, “Çoğu kanser hastası, artık ağızdan alınan haplarla yüksek başarı oranları ile tedavi edilebiliyor. Tıptaki gelişmeler sayesinde dünya, kan, kemik iliği ve lenf bezi kanserlerinde akıllı-hedefli tedavilerle daha uzun ve hastalıksız bir yaşam üzerine yönlendi. Daha etkin ve daha güvenli olabilen hedefe yönelik ilaçlar veya ‘akıllı moleküller’ diye isimlendirilen yeni nesil ilaçlarla yan etkiler azalırken, etkinlik bir o kadar artıyor.” dedi.
Geleneksel ve yenilikçi tedavileri değerlendiren Korkmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geleneksel kemoterapilerin yerini bu yenilikçi tedavilerin aldığına yakın zamanda şahit olacağız. Örneğin, bu tedavilerin ilk örneği olan kronik myeloid lösemide çığır açan hedefli tedaviler sayesinde, bu hastalarda kendi yaş grubunda sağlıklı bireylerle aynı sağ kalım elde edildi. İlaç geliştirme çalışmalarının hızla devam etmesi sonucu artık kansere karşı bağışıklık hücrelerinin genetik mühendislikle eğitildiği ‘CAR-T hücresel tedavileri’ ya da bağışıklık hücreleriyle kanser hücrelerini hedefleyip öldüren ‘çift hedefli antikor tedavileri’ sayesinde kanser hücrelerini tamamen yok edebilme kapasitesine sahip tedaviler geliştirildi. Önümüzdeki süreçlerde hedefe yönelik akıllı ilaçların klinik kullanıma girmesi ile kanser tedavisinde başarı oranlarımız daha da artacak.”
Günümüzde büyük ilerleme kaydeden hedefe yönelik tedavi immünoterapi sayesinde kanser hastalığının şeker hastalığı veya hipertansiyon hastalığı gibi kronik tedavi edilebilir bir hastalık haline dönüşmesinin çok yakın bir gelecekte mümkün olacağına dikkati çeken Korkmaz, “İmmünoterapi hastalara, hasta yakınlarına ve biz hekimlere umut olmaya devam ediyor. Özellikle myeloma, lenfoma ve lösemilerde umut vaat eden sonuçlar alınıyor. Örneğin, kronik myeloid lösemide önceden 4-4,5 sene yaşıyordu ama yenilikçi ilaçların kullanılmasıyla birlikte artık bu hastalar sağlıklı yaşıtlarıyla aynı düzeyde yaşayabiliyor.” dedi.
Kongre Sekreteri Doç. Dr. Bahar Uncu Ulu da “Günümüzün ötesindeki Hematoloji” oturumunda, bu alanda yenilikçi hücresel ve hedef tedavilerin ve birçok alanda etkin olarak kullanılmaya başlanılan yapay zekanın hematolojideki yerinin tartışıldığını söyledi.
“Klinik çalışmalar yaygınlaşmalı ve bunlara katılım artmalı”
Derneğin Kurucu Başkanı olan aynı zamanda Dünya Aferez Birliği’nin de başkanlığını yürüten Prof. Dr. Fevzi Altuntaş ise çağın hastalığı olarak nitelendirilen kanserin, tüm dünyada kalp-damar hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedeni olduğunun altını çizdi.
Son 10 yılda kanserin gelişim sürecine ilişkin bilimsel çalışmalarla önemli bir birikim elde edildiğine işaret eden Altuntaş, “Türkiye, hematolojik kanserlerin yönetimi konusunda gelişmiş Batı toplumlarından daha ileridedir. Ülkemizde, yenilikçi tedavilere dahi erişim problemi yok ve Türkiye bu tedavilere ulaşımda Avrupa Birliği ülkelerinden daha iyi konumdadır. Gelecek planlarımızda Türk bilimsel araştırmalarını daha üst basamaklara taşımak ve yenilikçi yapıya kavuşturmak en önemli hedefimiz.” diye konuştu.
Altuntaş, Türkiye’nin hematolojik kanserlerin tanı ve tedavisinde her türlü teknik ve donanıma sahip olduğuna dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam eti:
“Türk bilim insanları olarak bazı klinik çalışmaları artık tüm ülke çapında yürütme olanağına sahibiz. Klinik çalışmalar artık ülke genelinde etkin, verimli, yaygın, sürdürülebilir ve Avrupa Birliği kalite ölçütlerinde yapılır hale gelmiştir. Ancak erken faz çalışmalar dediğimiz, Faz I ve II çalışmalarının yaygınlaştırılması ve artırılmasının da bir ihtiyaç olduğu açık. Bu bağlamda klinik araştırma kültürü geliştirilmeli ve desteklenmeli. Toplumda yaygın olan ‘kobay’ anlayışı değişmeli. Kanser alanında son yıllardaki yaşam süresi ve yaşam kalitesindeki inanılmaz gelişmelerin bu klinik çalışmalar sayesinde olduğu unutulmamalı.
Bugün kanser, tedavi edilebilir bir hastalık ise bu klinik çalışmalar sayesindedir. Bu nedenle klinik çalışmalar yaygınlaşmalı ve bunlara katılım artmalı. Bunun için daha çok hastanın yenilikçi tedavilere ulaşması için başta hasta, hekim, sağlık otoritesine, topluma ve medyaya önemli görevler düşmektedir.”
“Türkiye, kök hücre nakilleri noktasında gelişmiş ülkeler seviyesini yakaladı”
Derneğin 2. Başkanı Prof. Dr. Tuba Hacıbekiroğlu ise hematolojik kanserlerde tedavilerin giderek bireyselleştirildiğinin altını çizdi.
Gelecekte tedavinin, bağışıklık sistemi, kök hücre, hücre ve genetik temeller üzerine yoğunlaşacağı değerlendirmesinde bulunan Hacıbekiroğlu, “Günümüzde hastalıktan ziyade, hasta temelli tanı ve tedavi yaklaşımları konuşulmaktadır. Çünkü aynı hastalığa sahip bireyler arasında bile hastalık seyri ve yanıt bakımından farklılıklar görülebilmektedir. Bu yaklaşım farklılığı, bütüncül ve bireyselleştirilmiş tıp anlayışını gerektirmektedir.” diye konuştu.
Derneğin Araştırma Sekreteri Prof. Dr. Abdulkadir Baştürk de Türkiye’nin, hematolojik kanserlerin tedavisinde kök hücre nakilleri noktasında gelişmiş ülkelerin seviyesini yakaladığına dikkati çekti.
“Kan, kemik ve lenf bezi kanserlerinin tedavisinde oldukça önemli bir yere sahip olan kök hücre nakli, Türkiye’de yıllık 6 bin civarı sayılara ulaşarak artık Batı ülkelerinin seviyesine ulaştı. Bu sayılar, Avrupa ve Amerika ile benzerdir.” bilgisini veren Baştürk, Türkiye’nin dünya genelinde hematolojik kanser tedavisinde çok iyi bir konumda olduğunu vurguladı.
Sağlık Bakanlığı ve Türk Kızılay işbirliğinde yürütülen Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) projesiyle kök hücre verici bulma konusunda Türkiye’de gelinen noktanın önemine de dikkati çeken Baştürk, “TÜRKÖK sayesinde binlerce hematolojik kanserli hasta yaşama tutundu ve bağışçılardan toplanan hücrelerin en az yüzde 10’u yurt dışında yüzlerce hastaya umut oldu.” dedi.