Araştırmacı-yazar Stefanos Kefokeris, AA muhabirine, Avrupa’daki mülteci krizi ve Müslüman karşıtlığıyla ilgili değerlendirmede bulundu.
Kefokeris, düzensiz göçmenlerin genellikle Kuzey Afrika ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçtiğini belirterek, bu kişilerin daha iyi bir hayat kurma umuduyla ölümle burun buruna seyahat ettiğini anımsattı.
Yunanistan’da düzensiz göç ve mülteci sorununun “içinden çıkılmaz” siyasi soruna dönüştüğünü ifade eden Kefokeris, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin yıllardır bunlarla tek başına mücadele etmeye çalıştığını dile getirdi.
Kefokeris, Yunan hükümeti ve halkının düzensiz göçmenleri başta ekonomik nedenlerle ülkede istemediklerine işaret ederek, “Yunanistan’ın mülteci politikası elbette doğru değil, olamaz çünkü mali yardım yok. Bu konuda uluslararası kuruluşlardan siyasi destek de yok. Yunanistan on yıllardır bu sorunla tek başına mücadele etmek zorunda kalıyor.” dedi.
AB’nin Akdeniz’e kıyısı olan üyelerini düzensiz göçle mücadelede yalnız bıraktığının altını çizen Kefokeris, Birliğin mülteci sorunuyla karşı karşıya kalan üye devletlere çok az mali yardım yaptığını, bunun da ülkelerin ekonomisini sarstığını dile getirdi.
Kefokeris, AB politikalarının ölümü göze alarak Akdeniz’i geçip Avrupa’ya gelenlerin entegrasyonu konusunda yetersiz kaldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“İsveç, Finlandiya ve Almanya gibi zengin üye ülkeler, düzensiz göç konusunda Akdeniz’e kıyısı olan ülkelere daha fazla yardım etmeli. AB’nin Akdeniz’e kıyısı olan üyelerine yardım etmesi gerekiyor. Diğer üye devletler neden düzensiz göçmenlerin bir kısmını kendi ülkelerine almıyor da milyonlarcasını İspanya’da, İtalya’da ya da Yunanistan’da bırakıyor? Diğer AB üyeleri sorunun parçası olmak ve ellerini kirletmek istemiyor.”
“Yunanistan’da çok fazla ırkçılık ve Müslüman karşıtlığı var”
Kefokeris, Yunanistan’a ilk göç dalgasının Bosna Savaşı ile başladığını ve Yunanların gelenleri evlerinde misafir ettiğini aktararak, ekonominin kötüleşmesiyle misafirperverliğin yerini “mülteci düşmanlığına” bıraktığını anlattı.
Yunanistan’da 2000’li yıllarda başlayan ekonomik ve siyasi krizle yabancı düşmanlığının paralel şekilde arttığına değinen Kefokeris, şu ifadeleri kullandı:
“Ekonomik kriz nedeniyle mülteciler ortada kaldı. Bu insanlar ne yiyecek, nerede barınacak hepsi büyük soruna dönüştü. Yunan halkı da mevcut krizlerin sebebi olarak düzensiz göçmenleri görmeye başladı. Yunan halkının şu an yabancılara yaklaşımı 20 yıl önceki gibi değil. Artık ülkede çok fazla ırkçılık ve Müslüman karşıtlığı var. Tüm bunlar sadece Yunanistan’ın değil, AB’nin siyasi başarısızlıklarından kaynaklanıyor.”
Kefokeris, Yunanistan’da yabancı düşmanlığı ve Müslüman karşıtlığından beslenen siyasi gruplar olduğuna değinerek, bu grupların mülteci karşıtlığı üzerinden taraftar toplama stratejisinin ülkedeki nefreti körüklediğini kaydetti.
Yunanistan’da sokakta mültecilere sözlü ve fiziksel saldırılar yapıldığını hatırlatan Kefokeris, şunları dile getirdi:
“Yunan halkındaki mülteci ve Müslüman karşıtlığı gibi zararlı fikirleri değiştirmeliyiz ama bu kadar yanlış uygulama varken bu zor görünüyor. Pakistan’dan veya Hindistan’dan gelen göçmenlere sokak artasında saldırılıyor. Sadece Müslüman oldukları için değil, göçmen oldukları için de. Yunanistan’da insanların kafasında ayrımcılık var. Kendilerini Müslümanlardan üstün görüyorlar.”
Avrupa’da Müslüman karşıtlığı yüzlerce yıl önce başladı
Kefokeris, Avrupa’daki “İslamofobinin” kökenin 700’lü yıllara dayandığını belirterek, Müslümanların Cebelitarık Boğazı’ndan kıtaya gelmesiyle dönemin yazarlarının kitaplarında Müslüman karşıtlığına yer vermeye başladığını anlattı.
Avrupalıların, kıtaya gelen Müslümanlara kökeni Yunanca “Madras” kelimesinden gelen ve siyah anlamını taşıyan “Morse” ya da “Morris” dediklerini dile getiren Kefokeris, bu ifadelerin ilk Müslüman karşıtlığı örneklerinden olduğunu söyledi.
Kefokeris, modern Avrupalı devletlerin kuruluşunda da benzer düşüncenin etkili olduğuna dikkati çekerek, “Avrupalılar şöyle düşünüyor; ‘Biz beyazız ve Hristiyanız onlar ise siyah ve Müslüman. Avrupa beyazların yeri’. Bu düşünce yaklaşık 1400 yıldır Avrupalıların bilinçaltında, akıllarının köşesinde.” ifadesini kullandı.
Avrupa’ya iltica edenlerin büyük kısmının Müslüman olmasının da Müslüman düşmanlığını körüklediğine işaret eden Kefokeris, sözlerini şöyle tamamladı:
“Avrupalılar açıkça Müslüman mültecilere ve İslam’a daha da düşman oldu. Avrupa’ya Budistler göç etseydi ‘Budofobi’ olurdu. Sorun İslam değil, gelenlerin hangi dinden olduğu. Avrupa’ya Suriye’den, Afganistan’dan, Pakistan’dan Müslümanlar geliyor Avrupalılar da sorunun kaynağı olarak Müslümanları görüyor. Avrupalılar bu konuda çok cahil, kıtanın sahibinin sadece Hristiyanlar olduğunu sanıyor ve artan Müslüman nüfusu görmezden geliyorlar. Avrupalılar; Bosna-Hersek, Türkiye, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya gibi Müslüman ülkeler kıtada olmasına rağmen, İslam’ın Avrupa’nın bir parçası olmadığına inanıyor.”