Avrupa Birliği (AB), yeni nükleer enerji ve doğal gaz projelerini sürdürülebilir yatırım olarak sınıflandırdı.
AB Komisyonu, üye ülkelerdeki enerji yatırımlarının sınıflandırılmasına ilişkin yeni kuralları içeren mevzuat teklifini açıkladı.
Buna göre, Avrupa’nın iklim hedeflerini yakalamasına katkı sağlayan, çeşitli koşulları yerine getiren gaz ve nükleer projeler sürdürülebilir yatırım listesine dahil edilecek.
Ruhsatını 2045’e kadar alan, gelişmiş teknolojileri kullanan, çevreye zarar vermeyen ve atıklarını güvenli biçimde tasfiye edebilecek nükleer enerji santral yatırımları yeşil ve sürdürülebilir ekonomik aktivite olarak tanımlanacak.
İnşaat iznini 2030 yılı bitiminden önce alan, kömürden yenilenebilir enerjiye geçişe katkı sağlayan ve kilovatsaat başına 270 gramdan az karbon emisyonu salan doğal gaz yatırımları da söz konusu sınıflandırmada yer aldı.
AB sınıflandırması, özel sektör yatırımlarını iklim hedeflerine ulaşmak için gerekli olan faaliyetlere yönlendirmeyi amaçlıyor.
Bazı ülkeler, çevreciler ve çeşitli sivil toplum örgütleri nükleer ve doğal gazın sürdürülebilir ve yeşil olarak tanımlanmasını AB iklim hedefleriyle çelişkili görüyor ve bunu “yeşil göz boyama” olarak nitelendiriyor.
Fransa, Polonya ve Macaristan’ın başı çektiği 10 kadar ülke, nükleer enerjinin iklim değişimiyle mücadelede etkili, güvenli ve rekabetçi bir kaynak olduğunu belirterek, yeşil yatırım sınıflandırma çerçevesine dahil edilmesini talep ediyordu.
Almanya’nın öncülüğünde bir grup ülke de doğal gazın bir süre için AB yatırım sınıflandırma kurallarında sürdürülebilir olarak kabulünü istiyordu.
Nükleerin AB tarafından iklim ve çevre dostu olarak tanımlanmasına Almanya, Avusturya, Lüksemburg, Danimarka, Portekiz ve İspanya gibi ülkeler sert tepki gösteriyor.
Avusturya ve Lüksemburg, söz konusu düzenlemeye karşı Avrupa Adalet Divanı’nda yasal süreç başlatacaklarını açıkladı.
Hollanda ve Danimarka da doğal gazın sürdürülebilir kabul edilmesine karşı çıkıyor.
Söz konusu mevzuatın reddedilmesi için AB Konseyi içinde Birlik nüfusunun en az yüzde 65’ini temsil eden 20 üye ülkenin buna karşı çıkması veya AP milletvekillerinin çoğunluğunun buna onay vermemesi gerekiyor.