ABD’de 2021 yılı dış politika bağlamında Başkan Joe Biden’ın ülkeyi yeniden uluslararası ittifak ve anlaşmalara geri getirme çabalarıyla geçti ancak bu yıl Afganistan’daki 20 yıllık işgalin sonlandırılması ve çekilme sırasında yaşanan fiyasko, Amerikan dış politikasına damgasını vurdu.
ABD’de tartışmalı bir başkanlık seçiminin ardından iç politikada oldukça çalkantılı başlayan 2021 yılı, dış politikada Afganistan’dan çekilme sürecine kadar sakin devam etti.
Demokrat Başkan Biden, 20 Ocak 2021’de görevi devralarak selefi Donald Trump’ın 4 yıllık son derece gerilimli iktidarına noktayı koydu ancak iç politikada olduğu gibi dış politikada da masasında birçok konu bekliyordu.
İç politikada ülkeyi “yeniden daha iyi inşa etmek” sloganıyla yola çıkan Biden, dış politikada ise selefi Trump’ın ittifak siyasetine, uluslararası örgütlere ve uluslararası anlaşmalara gerekli diplomatik önemi vermediğine referansla “ABD geri geldi” sloganıyla işe başladı.
Birçok vaadini gerçekleştiremedi
Biden, Trump’ın çekildiği Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altındaki kurumlara geri döndü ancak vadettiği gibi Amerikan diplomasisi eski günlerine bir türlü dönemedi.
ABD’nin geleneksel müttefikleriyle ilişkilerini yeniden daha güçlü hale getireceğini ve selefinin çekildiği uluslararası anlaşmalara döneceğini vadeden Biden, Paris İklim Anlaşması’na dönebildi ancak Trans Pasifik Ticaret Ortaklığı (TPP) İran nükleer anlaşmasına dönemedi.
Biden 2021 boyunca dış politika konusunda yaptığı her konuşmada, ABD diplomasisinin geri geldiğine ve geleneksel ittifakların son derece kritik olduğuna vurgu yaptı.
ABD lideri, uluslararası topluma “kurallara dayalı dünya düzenini” değiştirmek isteyen Çin gibi güçlere karşı birlikte hareket edilmesi gerektiğini vurguladı ve ülkesinin dış politikasında insan haklarının önemli bir ölçüt olacağını ileri sürdü.
ABD, bu bağlamda insan hakları ihlallerine karışan yabancı kişilere karşı vize yasağı getiren bazı düzenlemeler yaptı ve Çin’in Uygurlara yönelik muamelelerine karşı bazı yaptırım ve yasal düzenlemeler getirdi.
Ancak Biden, insan hakları ve kurallara dayalı uluslararası düzen konusunda beklediği etkiyi göremedi.
Biden, küresel demokrasi zirvesi düzenleyeceğini açıkladığında, bu zirvenin büyük bir destek toplayacağı bekleniyordu.
9-10 Aralık’ta düzenlenen Demokrasi Zirvesi küresel bir kamuoyu oluşturamazken davet edilen bazı ülkeler konusunda büyük eleştiriler aldı.
Biden’ın insan haklarına dayalı dış politika vaadinin en büyük tetikleyicisi Cemal Kaşıkçı cinayeti ve Trump yönetiminin bu cinayette rolü bulunan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a yönelik adım atmaması, Demokratların getirdiği eleştirilerdi. Biden yönetimi Kaşıkçı cinayetine yönelik ABD istihbaratının raporunu yayınladı ve raporda açıkça cinayetim Muhammed bin Selman tarafından emredildiği ifade edilmesine rağmen ABD Dışişleri Bakanlığı bin Selman dışında 16 Suudi Arabistan yetkilisine ABD’ye giriş yasağı getirmekten öteye geçecek bir adım atamadı.
Filistin konusunda Trump’ın politikalarının büyük bir kısmını devam ettirdi
2021 yılında ABD’nin merak konusu olan dış politika başlıklarından biri de Biden yönetiminin Filistin’e yönelik alacağı tavırdı.
Biden yönetimi Filistin’e yönelik askıya alınan bazı yardımları yeniden başlattı ve İsrail’in yasa dışı yerleşim girişimlerine karşı çıktı ancak genel anlamda Trump yönetiminin politikalarını sürdürdü.
Kudüs’e taşınan ABD büyükelçiliği tekrar Tel Aviv’e taşınmazken bu yıl açılması beklenen ve Doğu Küdüs’te Filistin halkına hizmet verecek ABD Başkonsolosluğu da henüz açılmadı. Dışişleri Bakanlığı başkonsolosluğun açılmaması konusunda yöneltilen soruları ise “hazırlıklar devam ediyor” şeklinde yanıtlarla geçiştirdi.
Diğer taraftan, ABD yönetimi, Filistin ile herhangi bir barış anlaşması imzalanmadan Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki normalleşme sürecine de destek vermeye devam etti.
Rusya ile ilişkiler Ukrayna üzerinden gerildi
Biden yönetimi 2021 yılının son aylarına kadar Rusya’ya karşı tonunu daha yumuşak tuttu.
ABD yönetiminin, Rusya’nın Amerikan altyapılarına yönelik bazı siber saldırıları azmettirdiğini açıkça ifade etmesine rağmen Moskova’ya yönelik tavrı birkaç yaptırımdan öteye geçemedi.
Washington ile Moskova arasında 2021’deki kritik bir konu da nükleer anlaşmalar oldu.
ABD, Trump döneminde Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF) Antlaşması’ndan çekilmişti ancak Biden yönetimi INF anlaşması konusunda yeni bir adım atamadı.
Öte yandan, eski ABD Başkanı Obama döneminde yenilenen ve 2021’de süresi dolan Yeni Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması (New START) 5 Şubat 2021’de 5 yıl daha uzatıldı.
1 Kasım’dan itibaren Rusya’nın Ukrayna sınırına yakın bölgelere askeri yığınak yapması ile ABD’nin de Rusya’ya yönelik tonu değişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Ukrayna’da ikinci bir işgal girişiminin kabul edilemeyeceğini ve böyle bir durumda Moskova’ya ağır bedeller ödetileceğini açıkladı. Ancak Rusya’nın bir harekat icra etmesi durumunda ABD’nin askeri bir karşılık vermesi beklenmiyor.
Bu arada, Rusya da ABD ve Avrupa’ya Doğu Avrupa’daki stratejik silahların çekilmesi ve Ukrayna’nın NATO’ya alınmaması için anlaşma teklifinde bulunuyor. Bu görüşmelerin de gelecek yılın başlarında başlaması bekleniyor.
İran nükleer anlaşmasına dönemedi
Biden’ın 20 Ocak’ta göreve başlarken yaptığı kritik vaatlerden biri de Trump yönetiminin çekildiği İran nükleer anlaşmasına dönmekti.
ABD yönetimi ile İran diplomatları arasında dolaylı görüşmeler 8 Nisan’da Avusturya’nın başkenti Viyana’da başladı.
Önce Avrupalı yetkililerin, daha sonra ise ABD yetkililerinin de katıldığı görüşmelerin 7’nci turu devam ediyor ancak henüz sonuç alınmış değil.
Biden yönetimi, ancak İran’ın nükleer programından vazgeçmesi durumunda yaptırımları kaldırmaya başlayacağını ifade ediyor ancak İran tüm yaptırımlar kaldırılmadan anlaşmaya herhangi bir şekilde dönmemekte ısrar ediyor.
Görüşmelerin bu yıl tamamlanması beklenmiyor.
Çin’in yükselişine karşı Biden’ın attığı adımlar yetersiz kaldı
Biden yönetiminin 2021’deki en kritik dış politika konularından biri, Çin ile mücadele oldu.
ABD yönetimi, 2021’de askeri ve diplomatik birçok hesabı Çin ile mücadele politikasına göre yaptı.
Çin’i durdurmaya yönelik atabildiği en somut adım ise Japonya, Avusturalya ve Hindistan’ın dahil olduğu Dörtlü Güvenlik Diyalogu (QUAD) anlaşmasını yeniden canlandırmak ve İngiltere ile birlikte Avusturalya’nın nükleer denizaltı programına yönelik yapılan üçlü güvenlik iş birliği AUKUS anlaşması oldu.
ABD’nin Pasifik’te Çin’i kuşatmanın bir parçası olarak imzaladığı AUKUS anlaşması Biden’ın ittifaklara önem verdiği söylemiyle çelişen bir noktaya çıktı.
Avustralya, Fransa ile devam eden denizaltı programını maliyetleri gerekçe göstererek feshetti; İngiltere ve ABD ile yeni AUKUS anlaşmasını yaptı.
Washington ile Paris arasında diplomatik krize neden olan AUKUS anlaşmasının hazırlıklarının da büyük bir gizlilikle yürütüldüğü ortaya çıktı.
Çin ile mücadele için bölgedeki cephesini tahkim eden Biden, böylece Avrupa’daki ittifaklarında güven sorununa yol açtı.
Bunun yanı sıra ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin ilk yurt dışı seyahatlerini doğu ve güneydoğu Asya ülkelerine yaptı ancak 2021’de Biden yönetiminin de Trump yönetimi gibi Güney Kore’yi bölgedeki dış politika denklemlerinin dışında tutması dikkati çekti.
Yönetim, Tayvan’a yönelik desteğini her platformda tekrar etse de Çin’in 2021 boyunca Tayvan’a yönelik askeri tacizlerini artırmasına rağmen ABD’nin somut bir adım atmaması veya strateji ortaya koymaması dikkatlerden kaçmadı.
ABD, Pasifik’te Çin’i çevrelemeye çalışırken Çin ise Afrika ve Orta Doğu’daki etkinliğini artırmaya devam etti.
Pekin’in ABD üssünün bulunduğu Cibuti’den sonra Atlantik Okyanusu kıyılarında yer alan Ekvator Ginesi’nde deniz üssü inşa etme niyetinde olduğu ortaya çıktı.
Washington yönetimi Çin’in bu adımının endişe verici olduğunu belirtse de bunun iki ülke arasındaki egemen bir karara bağlı olacağını açıkladı.
Aynı zamanda, son günlerde Suudi Arabistan’ın Çin ile iş birliği içinde kendi balistik füzesini üretmeye başladığı iddiaları da Washington’un geleneksel ittifaklara yönelik vurgusunu sarsmış durumda.
Tarihi fiyasko: Afganistan’dan çekilme süreci
2021 yılını ABD dış politikası açısından tarihi bir yıl kılan gelişme ise ABD ordusunun Afganistan’dan çekilmesi ve 20 yıllık işgalin son bulması oldu.
Biden, 14 Nisan’da selefi Donald Trump’ın Taliban ile 29 Şubat 2019’da yaptığı anlaşmayı gerekçe göstererek 11 Eylül saldırılarının yıl dönümüne kadar ABD’nin Afganistan’dan tüm askerlerini çekmesi talimatını verdi.
ABD ordusu Ağustos’un başlarına kadar çekilmenin büyük bir kısmını tamamladı.
Taliban başkent Kabil’e adım adım yaklaşırken Biden “Kabil’in düşmesinin kaçınılmaz olmadığını” ve Vietnam’daki çekilme sürecine benzer görüntülerin ortaya çıkmayacağını söyledi.
Ancak ne ABD istihbaratı ne de ABD Dışişleri Bakanlığı, Afgan ordusunun 11 gün içinde dağılmasını öngörebildi ve Taliban 14 Ağustos’ta Afganistan başkenti Kabil’i ele geçirdi.
Taliban’dan kaçan Afganlar Kabil Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’na akın etti. ABD’nin tahliye uçaklarına binemeyen Afganlardan bazıları uçakların tekerlek kapaklarına asıldı.
Uçakların kalkmasıyla mültecilerden bazılarının uçak tekerleklerinden düşme anları objektiflere takıldı.
ABD tarihinin en büyük fiyaskolarından biri, dünyanın gözleri önünde yaşandı.
26 Ağustos’ta ABD askerlerinin yoğun bulunduğu Kabil Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’nın kapılarından birine bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda onlarca Afgan ve 13 ABD askeri öldü.
ABD ordusu ise 29 Ağustos’ta söz konusu havalimanına saldırı düzenleyeceği iddiasıyla bir araca hava saldırısı düzenledi.
ABD ordusu ve yönetimi, saldırı hazırlığındaki bir DEAŞ aracını hedef aldığını, araçtaki ikincil patlamaların da araçtaki patlayıcılar olduğunu iddia etti.
Çok kısa bir süre sonra istihbaratın tamamen yanlış olduğu ve saldırıda 7 çocuğun yanı sıra 10 sivilin öldürüldüğü ortaya çıktı.
ABD yönetimi de 31 Ağustos’ta geride yüzlerce ABD vatandaşını, milyonlarca dolarlık ekipman ve silahı ve binlerce ABD ile çalışmış Afgan’ı geride bırakarak çekilme sürecini tamamladı.
Böylece ABD’nin en uzun savaşı, fiyasko bir çekilme ile son buldu.
Biden yönetiminin 2021 dış politikası büyük ölçüde başarısız olarak nitelendiriliyor.
ABD, Rusya ve Çin ile jeopolitik güç rekabetine devam etti ancak ABD’nin bu iki güce karşı bölgesel üstünlüğünün zayıfladığı yorumları yapılıyor.
Biden yönetimi, 2021’de İran’ı masaya getirme konusunda da başarı elde edememesi Biden’ın diplomasiyi önceleyen dış politikasının işe yaramadığına dair değerlendirmelere yol açıyor.