İki günlük resmi ziyaret için bu sabah Çin başkentine gelen Blinken, bugün mevkidaşı Çin Gang ve Çin’in en kıdemli diplomatı, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkezi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü Vang Yi ile görüşecek. Blinken’ın yarın da Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşme yapması öngörülüyor.
Blinken, ABD Başkanı Joe Biden’ın 2021’in başında göreve gelmesinden bu yana Pekin’i ziyaret eden en düzey yetkili ve 5 yıl sonra Çin’e gelen ilk ABD Dışişleri Bakanı oldu. En son Donald Trump döneminin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Pekin’i ziyaret etmişti.
Blinken’ın ziyaretine ilkin Biden ve Şi’nin, Kasım 2022’de Endonezya’nın Bali Adası’nda düzenlenen G20 Zirvesi’nde yaptıkları görüşmede karar verilmiş ancak ABD’li Bakan şubatta yapmayı planladığı ziyareti Çin’e ait yüksek irtifa balonunun Amerikan hava sahasına girmesinin ardından yaşanan kriz nedeniyle iptal etmişti.
Blinken, yola çıkmadan önce yaptığı açıklamada, ABD ile Çin arasında daha iyi iletişim kanallarının kurulmasının önemine dikkati çekerek, “Çin ile rekabetin kaçınılabilir yanlış anlamalar nedeniyle çatışmaya dönüşmeyeceğinden emin olmak istiyoruz. İletişimi ne kadar açık kurabilirsek yanlış anlamalardan ve iletişim hatalarından o kadar kolay kaçınabiliriz.” dedi.
ABD’li Bakan, Çin ile ABD arasında ekonomik ve stratejik rekabetin arttığı, mevcut sorunların ve gerilimlerin çözülmeden devam ettiği, karşılıklı güvensizliğin hakim olduğu bir süreçte Pekin’i ziyaret ediyor.
İki ülke arasında Tayvan sorunundan, Güney Denizi’ndeki egemenlik ihtilafları ve askeri gerilimlere, ekonomik ve stratejik rekabetten, ABD’nin teknoloji alanında Çin’e getirdiği kısıtlamalara ve insan hakları sorunlarına yönelik eleştirilerine dek çok sayıda sorunlu alan bulunuyor.
Blinken’ın ziyaretinde, tarafların sorunlu alanlardaki tutumlarını yinelemesi beklenirken, herhangi bir alanda çözüme yönelik uzlaşma sağlanacağı öngörülmüyor. Ancak ziyaret, balon krizinin ardından kesintiye uğrayan diplomatik iletişimin yeniden sağlanmasına yönelik son aylarda atılan adımların son halkası olarak önem taşıyor.
Balon krizi ve diplomasinin kopması
ABD Savunma Bakanlığı, 3 Şubat’ta Çin’e ait olduğu iddia edilen yüksek irtifa istihbarat balonunun ABD ana kıtası üzerinde uçuş yaptığının ve Montana eyaletinde aralarında nükleer başlık ve uzun menzilli füze depolarının olduğu bazı hassas askeri tesislerin üzerinden geçtiğinin tespit edildiğini bildirmişti.
Çin, balonun ülkeye ait sivil bir hava aracı olduğunu, meteorolojik araştırma için kullanıldığını, kontrol kabiliyeti sınırlı olduğundan rüzgarlarla sürüklenerek yanlışlıkla ABD hava sahasına girdiğini ileri sürmüştü.
Çin’in açıklaması Washington’ı tatmin etmezken Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çin’e yapmayı planladığı ziyareti iptal etmişti.
Balon 4 Şubat’ta, Başkan Joe Biden’ın emriyle Atlantik Okyanusu üzerine çıktığında, ABD kara sularında savaş uçağınca vurularak düşürülmüştü.
Pekin yönetimi, “sivil insansız hava aracına güç kullanarak müdahale ettiği” gerekçesiyle ABD’yi protesto etmişti.
Kriz, iki ülke arasında savunma ve güvenlik alanındaki derin güvensizliği ve iletişim kopukluğunu gözler önünde serdi. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, krizin ardından Çinli muhataplarıyla görüşme talebinin Pekin tarafından geri çevrildiği belirtirken, ABD ordusundan komutanlar da iletişim kanallarının yeniden açılmasına yönelik girişimlerinin Çin tarafından reddedildiğinden yakınmıştı.
İletişimin yeniden kurulmasına yönelik adımlar
Kriz yüzünden diplomatik ilişkiler büyük ölçüde kesilirken, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Çin’in en kıdemli diplomatı, ÇKP Merkezi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü Vang Yi, 10-11 Mayıs’ta Avusturya’nın başkenti Viyana’da yaptıkları görüşmede ilişkileri yeniden kurma konusunda adım atmıştı.
ABD Başkanı Biden, Sullivan-Vang görüşmesinin ardından yüksek irtifa balonu krizinin “aptalca bir olay” olduğunu, yakın dönemde Pekin ile “buzların çözülmesini” beklediğini ifade etti.
İlerleyen günlerde ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA’in Başkanı William Burns’ün Pekin’e gizli bir ziyaret yaparak temaslarda bulunduğu iddia edildi.
Çin Ticaret Bakanı Vang Vıntao, 25 Mayıs’ta ABD’nin Michigan eyaletinin Detroit şehrinde düzenlenen Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Ticaret Bakanları Toplantısı’na katılarak Amerikalı mevkidaşı Gina Raimondo ve ABD Ticaret Temsilcisi Katherine Tai ile görüştü. İki ülke arasında balon krizinin ardından kabine düzeyinde ilk üst düzey temas gerçekleşti.
Diplomatik cephede ise ABD’nin Doğu Asya ve Pasifik İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Daniel J. Kritenbrink ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyinin Çin ve Tayvan İlişkilerinden Sorumlu Direktörü Sarah Beran’ın olduğu bir heyet, iki ülke arasında iletişimi yeniden sağlamak üzere 5 Haziran’da Pekin’i ziyaret ederek temaslarda bulundu.
Öte yandan 24 Mayıs’ta Çin’in yıl başından bu yana atama yapılamayan Washington Büyükelçiliğine, Dışişleri Bakan Yardımcısı Şie Fıng’in getirilmesi ve görevine başlaması diplomatik ilişkileri normalleştirmeye yönelik bir adım olarak değerlendirildi.
Son olarak, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile mevkidaşı Çin Gang arasında, ABD’li Bakan’ın talebiyle Pekin ziyareti öncesinde, 14 Haziran’da telefon görüşmesi gerçekleştirildi.
Görüşmede Blinken, ABD-Çin ilişkilerinin sorumlu şekilde yönetilebilmesi, yanlış hesaplama ve çatışmadan kaçınılabilmesi için iletişim kanallarını açık tutmanın önemine dikkati çekerken, Çin Gang, ABD’nin rekabet adına Çin’in iç işlerine karışmaya, güvenliğine ve temel çıkarlarına zarar vermeye son vermesi gerektiğini vurguladı.
Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi’nde askeri gerilim
Diplomatik iletişimi yeniden kurmaya yönelik adımlar, balon krizindeki iletişim kopukluğu ile açığa çıkan askeri gerilimlerin kısa zamanda çözülebileceği anlamına gelmiyor.
ABD Savunma Bakanı Llyod Austin ile Çin Savunma Bakanı Li Şangfu’nun haziran başında katıldıkları Asya-Pasifik’in en önemli güvenlik forumu Shangri-La Diyaloğundaki konuşmaları, iki ülkenin bölgesel güvenlik vizyonları arasındaki rekabeti ve sürtüşmeyi bir kez daha gözler önüne serdi.
ABD’li Bakan Austin’in Çinli mevkidaşı ile Singapur’da düzenlenen forumda yüz yüze görüşme isteği Çin tarafından reddedilirken, forum öncesinde bir Çin savaş jetinin Güney Çin Denizi’nde ABD donanmasına ait devriye uçağına yönelik tehlikeli manevrasından iki ülke savaş gemilerinin forum sırasında Tayvan Boğazı’ndaki tehlikeli karşılaşmasına dek, iki ülke arasındaki askeri gerilimler tartışmalara damga vurdu.
ABD Hint-Pasifik Kuvvetleri Komutanlığı (INDO-PACOM), 26 Mayıs’ta Çin’e ait bir J-16 savaş uçağının, 26 Mayıs’ta Güney Çin Denizi’nde ABD’ye ait RC-135 keşif uçağının burnunun önünde manevra yaparak kuyruk türbülansında kalmasına neden olduğunu duyurmuştu.
Forumdaki konuşmasında olayın, “Çin’in agresif ve profesyonellik dışı manevralarının” bir örneği olduğu yorumunu yapan Austin, “Her ülkenin uluslararası hukukun izin verdiği her yerde hareket etmesini, yelken açmasını ve uçmasını güvenceye alma konusunda kararlıyız.” dedi.
ABD Savunma Bakanı’nın konuşmasından saatler sonra Çin’e ait savaş gemisinin, Tayvan Boğazı’dan geçen ABD’nin Chung-Hoon muhribini taciz ettiği, pruvasından yaklaşarak yolunu kestiği bildirildi.
Çin Savunma Bakanı Li, forumda ertesi gün yaptığı konuşmada, olayla ilgili ABD tarafını suçlayarak, geçişin amacının “seyrüsefer serbestisi” değil “seyrüsefer hegemonyası” olduğunu savundu.
Li, “Neden bu hadiselerin hepsi Çin’e yakın bölgelerde oluyor? Neden diğer ülkelerin yakınında olmuyor? Çünkü Çin savaş uçakları ve gemileri, diğer ülkelerde seyrüsefer hegemonyası eylemlerinde bulunmuyor.” ifadelerini kullandı.
Ekonomik rekabet ve teknoloji alanındaki kısıtlamalar
Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki rekabet, son yıllarda Washington’ın Çin’e teknoloji alanında getirdiği yaptırımlar ve ihracat kontrolleriyle giderek tırmanıyor.
Önceki ABD Başkanı Donald Trump döneminde, iki ülke arasında ticaret savaşının başlangıcı olarak görülen gümrük tarifelerindeki artışların büyük bölümü hala geçerliliğini koruyor.
Öte yandan Washington yönetiminin, ulusal güvenlik, insan hakları sorunları ve Amerikan teknolojilerinin askeri alanda kullanılmasını önleme gerekçeleriyle yatırımlar veya ihracat kontrolleri uyguladığı Çinli şirketlerin sayısı 1000’i aşmış durumda.
ABD, son bir yılda özellikle ileri teknoloji çiplerin ve donanımların ihracatında Çin’e uyguladığı kontrollerle Pekin’in bu alandaki teknolojik gelişimine ket vurma niyetini ortaya koydu.
Washington yönetimi, çip sektöründe Tayvan, Japonya ve Güney Kore ile oluşturmaya çalıştığı “Çip Dörtlüsü” ittifakıyla bölge ülkelerini de Çin’e karşı konumlayarak çip imalatını ve tedarik zincirlerini kontrol etmeye yönelik ciddi adımlar attı.
ABD’nin son dönemde çip üretim donanımlarının ihracatına yönelik kısıtlamalarına Japonya ve Hollanda gibi bu alanda kilit üreticilere ev sahipliği yapan ülkelerin katılması Washington’ın bu çabalarında başarılı olduğunu gösterdi.
Bugüne dek kısıtlamalara karşı tedbir almayan Pekin yönetiminin, ABD’li mikroçip üreticisi MicronTechnologies hakkında yürütülen siber güvenlik soruşturmasının ardından, 22 Mayıs’ta şirketin, kritik altyapı projelerini yürüten Çinli şirketlere çip ve entegre devre satışı yasaklaması bu alandaki engelleyici rekabetin daha uzun süre devam edeceğinin gösterdi.
Blinken’ın ziyaretinde, ajandasında diplomasi, güvenlik ve ekonomi alanlarında uzun bir sorunlar listesi olacak. Ancak bunlardan herhangi birinde kalıcı bir çözüme götürecek bir açılım olması muhtemel görünmüyor.