Uzmanlar, ABD ile GKRY arasında uluslararası güvenlik endişelerine karşı imzalanan “İkili Savunma İşbirliği Yol Haritası” anlaşmasına ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulundu.
- MSB: ABD ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki anlaşmayı şiddetle kınıyoruz
- KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Londra’daki temaslarının ardından AA’ya konuştu
- KKTC Dışişleri Bakanlığından, ABD ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki anlaşmaya tepki
- Türkiye, ABD ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki anlaşmayı kınadı
- Uzmanlara göre, ABD ile GKRY arasındaki savunma anlaşmasında İsrail’in de etkisi var
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin, ABD’nin GKRY ile askeri işbirliğini geliştirmesinin nedenini “küresel ve bölgesel güç yarışında Doğu Akdeniz’in artan jeopolitik önemi” ile açıkladı.
Doğu Akdeniz’in büyük doğal gaz kaynaklarına sahip bir bölge olarak ön plana çıktığını aktaran Şahin, şunları kaydetti:
“Kıbrıs Adası bu kaynakların neredeyse tam kalbinde yer alıyor. ABD, bu enerji kaynakları üzerinde kontrol sağlamak ve bölgedeki enerji güvenliğini garanti altına almak amacıyla GKRY ile ilişkilerini güçlendiriyor. Bununla birlikte ABD, Avrupa’nın enerji arzını çeşitlendirmek ve Rusya’ya bağımlılığı azaltmak için Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına stratejik bir önem veriyor. ABD açısından GKRY, bu enerji koridorunun önemli bir parçası ve oyuncusu.”
“Bu tip anlaşmalar, Türk ve Rum ortaklığında Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran uluslararası antlaşmaların açık ihlali”
“ABD’nin GKRY ile yaptığı bu tip anlaşmalar, Türk ve Rum ortaklığında Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran uluslararası antlaşmaların açık bir ihlalidir.” ifadesini kullanan Şahin, ABD’nin bu tutumuyla Kıbrıs Adası’nın silahlandırılmasına büyük destek verdiğini ifade etti.
Şahin, Ada’nın güneyinin sadece ABD tarafından değil İngiltere ve Fransa tarafından da silahlandırıldığını belirterek, bu faaliyetlerin yalnızca Türkiye’yi değil tüm bölgeyi tehdit eden bir nitelik arz ettiğini vurguladı.
Ada’nın güneyinin hızla silahlandırılmasının, Ada’nın kuzeyinin de birtakım güvenlik tedbirleri almasını zorunlu hale getirdiğini kaydeden Şahin, “ABD’nin Dedeağaç’tan Kıbrıs’a uzanan bir yayı silahlandırmaya çalıştığı görülüyor. Kaçınılmaz olarak bu durum caydırıcılık kadar bölgesel çatışma riskini de beraberinde getiriyor.” değerlendirmesini yaptı.
“ABD’nin Kıbrıs’ta askeri varlığını güçlendirmesinin önemli bir nedeni de İsrail’in güvenliği”
“ABD’nin Kıbrıs’ta askeri varlığını güçlendirmesinin önemli bir nedeni de İsrail’in güvenliğidir.” diyen Şahin, Kıbrıs Adası’nın stratejik açıdan İskenderun’dan İskenderiye’ye kadar uzanan hattın güvenliği açısından son derece önemli bir konuma sahip olduğunu belirtti.
İngiliz üslerinin İsrail’in güvenliğinde önemli görevler ifa ettiğinin bilindiğini hatırlatan ve ABD’nin şimdilerde bu rolü daha da güçlendirmeye ve genişletmeye hazırlandığını vurgulayan Şahin, “ABD’nin teşvikiyle İsrail-GKRY ilişkilerinin son yıllarda tarihte görülmedik bir şekilde geliştiğine şahit oluyoruz. İki ülke her alanda neredeyse stratejik ortaklık ilan etti. En son bu stratejik işbirliği askeri sahayı da kapsayacak şekilde genişletildi.” ifadesini kullandı.
Şahin, ABD’nin Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’da Rusya ve Çin’in etkisini azaltmak, İsrail’in güvenliğini güçlendirmek, enerji kaynakları üzerinde kontrol sağlamak ve Türkiye’nin bölgedeki etkisini dengelemek amacıyla GKRY ile arasındaki ilişkileri güçlendirmeye çalıştığına dikkati çekti.
“GKRY’yi ödüllendirmeye yönelik bir adım”
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ramazan Erdağ da “ABD, GKRY ile savunma anlaşması imzalayarak Ada’da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını yok sayan tek taraflı yeni bir adım atmış oldu. İkili Savunma İşbirliği Yol Haritası olarak adlandırılan anlaşma Birleşmiş Milletler (BM) çözüm planını reddetmiş GKRY’yi ödüllendirmeye yönelik bir adım.” değerlendirmesini yaptı.
Erdağ, anlaşmada bölgedeki güvenlik kaygılarına ortak yanıt mekanizmaları oluşturulmasına dair 5 yıllık bir yol haritası oluşturulmasının ifade edildiğini belirterek, KKTC’nin egemenlik haklarını görmezden gelen yaklaşımın bizatihi kendisinin bir “güvenlik sorunu” teşkil ettiğini vurguladı.
Prof. Dr. Erdağ, söz konusu anlaşmanın “Doğu Akdeniz’de istikrar ve işbirliğine zarar verecek bir girişim” olduğunu söyledi.
KKTC ve Türkiye’nin anlaşmaya tepki göstererek ABD’nin tek taraflı girişimlerinin bölge istikrarına katkı sağlamayacağını vurguladığını hatırlatan Erdağ, Türkiye’nin KKTC’nin egemenlik haklarını güçlü şekilde savunmaya ve destek olmaya devam edeceği açıklamasının ABD’ye önemli bir mesaj niteliğinde olduğunu ifade etti.
Erdağ, anlaşmanın bir diğer boyutunun da “İsrail’in Filistin’deki soykırım ve vahşetine rağmen ABD’nin koşulsuz şartsız İsrail’e sağladığı desteğe yeni bir güvenlik çemberi oluşturma girişimi” olarak ele alınabileceğini belirterek, “Bu tür bölge dışı aktörlerin tek taraflı girişimleri istikrar ve güvenliğe katkı sağlamadığı gibi yeni güvenlik sorunlarına neden olmakta.” değerlendirmesinde bulundu.
Erdağ, öte yandan ABD’nin GKRY ile yeni bir savunma işbirliğine yönelmesinin, Türkiye ve KKTC’nin Ada’da iki devletli çözüm ve KKTC’nin bağımsızlığının uluslararası alanda tanınmasının sağlanması ve egemenliğinin tesis edilmesi yaklaşımını da bir kez daha haklı çıkardığını vurguladı.
“Kıbrıs Adası’nın yeni bir Amerikan üssü haline getirilmek istendiğinin açık bir göstergesi”
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emete Gözügüzelli de ABD’nin “Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlama ve bölgede hakimiyet kurma arzusunda” olduğunu kaydederek “ABD ve GKRY arasında gerçekleşen askeri işbirliği anlaşması Kıbrıs Adası’nın yeni bir Amerikan üssü haline getirilmek istendiğinin açık bir göstergesidir.” dedi.
Söz konusu anlaşmanın sadece bir caydırıcılık unsuru olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ifade eden Gözügüzelli, GKRY’nin, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Afrika’daki etkin dış politikasını kendisine varoluşsal tehdit olarak gördüğünü ve bu anlaşmayla uluslararası hukuka aykırı hareket ettiğini, İsrail’in güvenliğini “olmazsa olmaz” gören ve İsrail’in Gazze saldırıları sebebiyle Orta Doğu’da itibar kaybeden ABD’nin ise Çin ve Rusya’ya karşı yeni bir bariyer ve koridor oluşturmak istediğini söyledi.
Gözügüzelli, Kıbrıs Adası’nın Doğu Akdeniz’de hakimiyet kurmak açısından stratejik önemi haiz olduğunu vurgulayarak, “ABD’nin, İsrail saldırılarının bölgesel çatışmaya dönüşme riski taşımasından ötürü GKRY ile de böyle bir planlama içerisine girdiği görülmektedir.” diye konuştu.
ABD’nin, GKRY gibi Yunanistan’da da askeri kapasitesini son yıllarda bir hayli artırdığını hatırlatan ve Türkiye ile müttefiklik ilişkisine ve Türkiye’nin güvenlik kaygılarına hassasiyet göstermeden bölgede sürekli yeni müttefik arayışında olduğuna işaret eden Gözügüzelli, şunları kaydetti:
“KKTC’yi görmezden gelen politikalarla bölgede sadece ve sadece istikrarsızlık ve çatışma alanı, güvensizlik ortamı oluşturulur. Bu da bölge barışı ve dinamiklerine hizmet etmez. GKRY üzerinden ABD’nin attığı adımlar son derece tehlikelidir.”