Lübnan Hizbullahı, döviz likidite sorununa bağlı bir süredir ülkede yaşanan akaryakıt krizini hafifletme çabası olarak Lübnan hükümetinden bağımsız bir adım atarak İran’dan petrol ithal etti.
Lübnan’a getirilmek üzere İran’dan yola çıkan ilk petrol gemisi 12 Eylül’de Suriye’nin Banyas Limanı’na ulaştı. Geminin yükü boşaltıldı ve 16 Eylül’de Beka Vadisi’ne nakil işlemleri başladı ve ardından petrol Baalbek bölgesindeki depolara aktarıldı.
İki kısma ayrılan petrolün ilk kısmının devlet hastanelerine, yaşlı ve özel ihtiyaç sahiplerine ait bakımevlerine, su dağıtım merkezlerine, belediyelere, itfaiyelere ve Kızılhaç’a karşılıksız dağıtılması, diğer kısmı ise, Lübnan Enerji Bakanlığı’nın belirlediği fiyat çizelgesine göre, özel hastanelere, un değirmenlerine, serum üretim merkezlerine, gıda üretim ve tüketim merkezlerine ve jeneratörü olan tarım laboratuvarlarına ücreti karşılığında verilmesi bekleniyor.
Akaryakıtta büyük sıkıntı çeken Lübnan’da yaşanan elektrik kesintileri çok sayıda hayati öneme sahip sektörün büyük krizler yaşamasına neden oluyor.
Söz konusu ilk sevkiyatın tamamlanması ve ülkeye ulaşmasının ardından Lübnan kamuoyunda ABD’nin konuyu görmezden geldiğini öne süren görüş sahipleri, bunu ülkeye petrol girişinin bir şekilde kolaylaştırılması olarak değerlendirdi.
İran petrolünün ülkeye girişinin anlamı
AA muhabirine konuşan Lübnanlı siyasi analist Serkis Ebu Zeyd, “Hizbullah’ın bu adımı birçok anlam taşıyor. ABD yaptırımlarının, Suriye ve Lübnan’a getirilen yasağın delinmesi, petrolün ülkeye girişiyle birlikte akaryakıt ticareti yapan şirketlerin tekelinin kırılması bunların başında geliyor.” dedi. Ebu Zeyd, söz konusu adımın ekonomiden daha çok siyasi anlamlar içerdiğine dikkat çekti.
Bölgede yeni dengelerin olduğuna dikkat çeken Ebu Zeyd, ABD’nin yeni realiteye göre henüz netleşmeyen bir plan oluşturma çabası içinde olduğunun altını çizerek şunları söyledi:
“ABD bölgede askeri bir durumla karşı karşıya kalmak istemiyor. Bundan dolayı da bugün öncekinden farklı bir durum sergiliyor. Üslubunu düzeltiyor. Bunun delili de Arap petrol hattına onay vermesi, Suriye’yi ziyaret eden Lübnan heyetinin güvenliği ve İran’dan gelen mazotu görmezden gelmesidir.”
Ebu Zeyd, “Bizler şu an henüz tam netleşmeyen bir geçiş sürecindeyiz” diyerek, Amerika’nın mümkün olabilecek tüm çözümlere kapılarının açık olduğunu vurguladı.
“Petrol ürünlerinin girişi için ülkede resmi bir kurumdan onay alınmadı”
Lübnanlı siyasi analist Kasım Kasir de bu adımın Lübnan’a uygulanan ambargonun kırılması anlamı taşıdığını, ayrıca ülkedeki krizi çözüme ulaştırma konusunda diğer ülkeler için de bir teşvik olduğunu dile getirdi.
Ülkedeki boşluğu birinin doldurması gerektiğine işaret eden Kasir, “Yabancı ülkelerin yardım etmemesi durumunda bu boşluğu dolduracak başkaları kesinlikle çıkacaktır.” ifadesini kullandı.
“Petrol ürünlerinin girişi için ülkede resmi bir kurumdan onay alınmadı, yani petrol ne Lübnan limanları üzerinden ne de ülkedeki şirketler üzerinden getirildi. Çünkü petrol dağıtımını elinde bulunduran tek şirket Al Amana şirketi ki o da ABD’nin yaptırımları altında olan bir şirket.” diye konuşan Kasir, ABD’nin olumsuz tavır almadığını ve tüm bu olanlara rağmen sakinliğini koruduğuna vurgu yaptı.
Daha fazla ablukanın Lübnan’ı İran, Çin, Rusya ve Suriye’nin kucağına iteceğini aktaran Kasir, ABD’nin bu konuda hızlı hareket ederek, bölgedeki Mısır, Ürdün gibi müttefikleriyle iş birliği içinde gaz ve elektrik enerjisinin ülkeye getirilmesi yönünde çalıştığını dile getirdi.
“ABD’nin ablukası Lübnan’a değil Hizbullah’a yönelik”
Avukat ve siyasi yorumcu Joy Lahud ise ABD’nin Lübnan’a karşı abluka uyguladığı iddiasına ilişkin “ABD’nin Lübnan’a bir ablukası yoktur. Abluka Lübnan’ı abluka altında tutan Hizbullah’a yöneliktir.” değerlendirmesinde bulundu.
Lahud, “Şayet Lübnan’a karşı bir abluka olmuş olsaydı, Lübnan ordusuna, toplumuna ve ülkedeki sivil toplum kuruluşlarına yapılan mali yardımlar olmazdı.” şeklinde konuştu.
Yerel medyada petrol tankerlerinin Suriye-Lübnan sınırından ülkeye gayrimeşru bir şekilde girdiğine ilişkin haberleri hatırlatan Lahud, “Petrol tankerleri nasıl giriş yaptı? Lübnan’daki standartlara uygun olup olmadığı konusunda taşıdıkları petrole gerekli inceleme yapıldı mı? Ödenmesi gereken gümrük vergileri ödendi mi?” şeklinde sorular yöneltti.
Lahud, bu sahnenin Lübnan egemenliği konusuna ve devlete gerçekten büyük zarar verdiğini vurguladı.
“ABD’de yeni yönetimin eski Başkan Donald Trump’ın izlemiş olduğu siyasetten farklı üslupta davrandığını Washington’un dış siyasetinde değişimlerin gözlendiğini” kaydeden Lahud, şunları aktardı:
“ABD, Hizbullah ile mücadelenin Lübnan halkına zarar vereceğini gördü. Amerikalılar, İranlılar ile Viyana’da süren nükleer anlaşması görüşmelerinin son turları sebebiyle yeni yaklaşımlar sergileyecektir. Lübnan’da olan, Viyana’da olanı uyumlu hale getirmekten ibaret. Ayrıca her iki tarafın da kolaylık sağlama (ABD ve Hizbullah) durumu gözleniyor.”