ABD’deki Müslüman çatı kuruluşları olan Müslüman Amerikan Cemiyeti (MAS) ile Kuzey Amerika İslam Camiası (ICNA) kongresine, ülkede yaşayan gençler büyük ilgi gösterdi.
MAS-ICNA Kongresi’ne katılan gençler, AA muhabirine, İsrail’in Filistin’e saldırıları hakkındaki görüşlerini ifade etmekten çekindiklerini belirtti.
Gençler, sosyal medyadan üniversite kampüslerine kadar Filistin yanlısı görüşlerin ifade edilmesine yönelik her alanda artan baskıdan Joe Biden yönetimini sorumlu tutuyor.
Her yıl Illinois eyaletinin Chicago kentinde düzenlenen üç günlük kongreye, İsrail saldırılarının sebep olduğu Gazze’deki insanlık dramı ve Müslüman gençlerin yoğun ilgisi damgasını vurdu.
Kasım 2024’deki ABD Başkanlık Seçimleri için geri sayım başlamışken, herkesin gözü sandıkta ve kampanya sürecinde belirleyici role sahip gençlerin üzerinde.
Biden yönetiminin Gazze politikasından rahatsız olan Müslüman gençler, kendilerini baskı altında hissetseler de çözümü ABD siyasetinde daha aktif rol almakta görüyor.
Filistin için Amerikalı Müslümanlar Eğitim Koordinatörü Tarek Khalil, öğrencilik yıllarından itibaren aktif olarak ABD siyasetinin içinde bulunuyor.
Mevcut görevi gereği üniversite öğrencileri ile iç içe olan Khalil, öğrencilerin saldırı altında olduğunu belirtti.
Müslüman gençlerin her zamankinden fazla baskı altında olduğunu aktaran Khalil, “Ancak bu aciz ve etkisiz oldukları için değil, aksine etkili ve aktif oldukları için hedef alınıyorlar. Bu son on yıldır tabana yayılmış organizasyonlarının gücü.” diyerek, ABD’de yaşayan Müslüman nüfustaki genç kuşağın daha belirleyici rollere hazırlandığını dile getirdi.
Müslüman öğrenci gruplarının önceden de olduğunu fakat son on yılda ülkenin farklı yerlerine yayılmış birçok üniversitede yeni sivil toplum örgütlerinin artış gösterdiğine dikkati çeken Khalil, “Şimdi de tüm zamanların en şiddetli tepkisiyle karşı karşıyalar. Özellikle de hükümetimizden. Bana göre ABD’de biz aktivistlerin, eğitimcilerin ve siyasete nüfuz eden unsurların öğrencilere ihtiyaç duydukları enstrümanları, hukuki ve siyasi korumayı sağlamamız çok gerekli.” dedi.
Söz konusu koruma sayesinde Müslüman gençler üzerindeki baskının hafifletilebileceğini ifade eden Khalil, Gazze’nin işgali sürecinde Filistin davasına verdikleri destek nedeniyle “antisemitist” suçlamalarla burslarını, akademik kariyerlerini ve işlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalan Müslüman gençler için “Bir bedel ödetilecekse de yeni nesil bu bedeli ödemeye hazır. Filistinliler için özgür bir ortam yaratacak olanlar onlar, Filistin’i de onlar özgürleştirecek.” diye konuştu.
Khalil, yeni nesil ABD’li Müslümanların, toplumda hakkettikleri yere gelmek için mücadele etmeye kararlı olduğunun altını çizdi.
ABD’li Müslüman gençler kızgın, üzgün ama umutlu
Ağustos ayında gönüllü olarak Gazze’ye giden tıp öğrencisi Rend Nayfey, yaz boyunca oradaki birçok hastanede arkadaşlarıyla yerel sağlık ekiplerine destek olduğunu kaydetti.
Genç doktor adayı, ABD yönetiminin Gazze konusundaki politikasını ve İsrail’e sağladığı koşulsuz desteği “hayal kırıklığı” olarak nitelendirdi.
Kısıtlı imkanlar ile Gazze’de hizmet vermeye çalışan yerel sağlık personeliyle geçirdiği iki hafta süresince Şifa Hastanesi’nde de çalışan Nayfey, “Şifa Hastanesi’nin özellikle hedef alındığını öğrendiğimde, oraya gitmiş ve koridorlarında yürümüş biri olarak, bombalandığını falan öğrenmek çok garip… Bunlar insan, bu insanların hayatları var, umutları var, gelecekle ilgili hayalleri var. Başka insanlara yardım arzusuyla yaşıyorlar. Ama hiç yoklarmış gibi muamele ediliyor.” dedi.
Nayfey, başkanlık seçimlerinde “gösteriş peşinde koşmayan, insanlarla ilgilenen, herkesin eşit olduğunu anlayan ve herkesin yaşam hakkının önemine inanan” bir adaya oy vererek tepkisini dile getireceğini söyledi.
Aslen Gazzeli olan Teksas Tıp Fakültesi öğrencisi Elias Nasser de bir ara Filistin’e giden gönüllüler arasında yer alıyor.
ABD’ye döndükten kısa süre sonra İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında birçok akrabasını kaybeden Nasser, hayatta kalanların da Güney Gazze’ye geçerek İsrail bombardımanında ölme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.
Nasser, bir Filistinli olarak üniversitesinde çok iyi karşılandığını söylese de ülke genelinde Müslüman gençlere yönelik, zaman zaman fiziki saldırılara dönüşen baskıdan endişeli.
Şükran günü yemeğine giderken Filistin kefiyesi takıp aralarında Arapça konuştukları için silahlı saldırıya uğrayan üç genci hatırlatan Nasser, “Böyle şeylerin meydana geldiğini görmek gerçekten bir trajedi. Bir öğrenci olarak temsilcilerimize ve liderlerimize bizi korumaları, öğrenciler olarak haklarımızı korumaları çağrısında bulunuyorum. Ve Gazze’de insanlara yardım çabalarımızı desteklemelerini istiyoruz.” diye konuştu.
Filistin ile ilgili görüşlerini paylaşmaktan çekinmeyen fakat internet taramalarında da bu konudaki görüşleriyle görünmek istemediği için ismini vermek istemeyen bir genç, Gazze’deki durum karşısında, Cumhuriyetçiler ile Demokratların birbirinden farkı olmadığını ve insan hakları konusunda iki tarafında sınıfta kaldığını söyledi.
İsmini vermek istemeyen başka bir genç, “Filistinlileri destekleyecek sihirli bir adayın ortaya çıkacağını düşünmek pek gerçekçi olmaz. Yine de başkan baskıyı hissetmeli. Sonuçta gençler oylarını kullanacak ve araştırmalar gösteriyor ki 35 yaş altı insanların büyük çoğunluğu Filistin destekçisi. Bence asıl amacımız öyle ya da böyle hükümetin istediğimiz hususları ele alması için baskı kurmak.” dedi.
Müslüman gençler oylarıyla ABD’li siyasiler üzerinde baskı kurmak istiyor ama onlar da günlük yaşamlarında Filistin’i destekledikleri için baskı görüyorlar. Gençler gösterilere katılmaya çekiniyor, sosyal medya paylaşımları nedeniyle burslarını, akademik kariyerlerini ve işlerini kaybetme endişesini taşıyor.
İsmini vermek istemeyen bir diğer Müslüman genç, bu durumu kendi kişisel deneyimi ile şöyle anlatıyor:
“Bunun gibi baskılarla başa çıkmam gerekiyor. Bu konuda dekan ile şahsen görüştüm. Siyonizm yanlısı olup, görüşlerinizi dile getirmeniz hiçbir zaman Filistin yanlısı olmakla aynı değil. Şu anda yurt kayıtları döneminin tam da ortasındayız. Bir kişinin Filistin yanlısı olduğu için yurttan çıkarıldığını duydum. Bizim hedefimiz Filistin yanlısı olmanın da normal olduğu bir ortama kavuşmak.”
“Başkanın gençlerden beklediği oylar tehlikede”
Chicago’da düzenlenen MAS-ICNA kongresinin paydaşlarında olan ve ABD’nin en büyük Müslüman çatı hareketlerinden olan ABD Müslüman Örgütler Konseyi (CMO) Genel Sekreteri Oussama Jammal, Biden yönetiminin Gazze politikasından rahatsızlık duyanların sadece Müslüman gençler olmadığının altını çizdi.
Jammal, “Anketler gösteriyor ki, gençlerin neredeyse yüzde 70’i Biden’ın siyasetinden razı değil ve onaylamıyor. Bu çok büyük bir şey. Bu sadece Müslüman gençleri değil, ülke genelindeki gençlerin görüşü. Sanırım Başkanın da (Biden) buna dikkat etmesi gerekir.” ifadesini kullandı.
Gazze’nin işgal edilmesi sürecinde ABD medyasının tek taraflı yayınlarına rağmen, sosyal medyanın gerçekte olup bitenlerin bilinmesi için büyük rol oynadığına inanan Jammal, “Bütün bunlar, ana akım medyanın kamuoyunu, Gazze’de olup bitenlerin İsrail versiyonu ile adeta bombalamasına rağmen oluyor. Ancak Amerikalılar sosyal medyaya girip gerçeğe ulaşma şansı buldu. Böylece Gazze’de olup bitenleri görme şansı buldular, bu da Amerikalıların görüşünde büyük bir değişikliğe neden oluyor. Özellikle de gençlerin. Daha önceki seçimlerde de gençlerin oyu önemli olsa da gelecek seçimlerde Başkan’ın gençlerden beklediği oyların tehlikede olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.
Jammal, Gazze konusundaki çaresizliğin ve ABD hükümetinin İsrail’i destekleyen tavrının gençleri hayal kırıklığına uğrattığını ve kızgınlığa yol açtığını kabul etse de şiddet olaylarına yönelik propagandalara karşı Müslüman gençlere dikkatli olma çağrısında bulundu.
Oussama Jammal “Enerjinizi ve kızgınlığınızı düşünce özgürlüğü ile serinletin. Pozitif politik eylemcilere girişin. Bu değişimin ey iyi yolu. Öbür türlü, öfke hiç kimse için iyi olmayacak. Siyaset yapıcılara gerekli mesajı yollamak onlara toplumun nabzını hissettirecek. Ve öyle umuyorum ki, düşüncelerini de değiştirirler.” sözleriyle, gençlerin Amerikan siyasetinde daha aktif rol alarak Müslümanların toplum içindeki yerini sağlamlaştırması çağrısında bulundu.