ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM), İsrail’in Filistin topraklarında işlediği savaş suçlarıyla ilgili soruşturma konusunda yetkili olduğu yönündeki karara tepki göstererek, mahkemenin yetkisinin sadece rızası olan ülkelere ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin talebine münhasır olması gerektiğini iddia etti.
- UCM, Filistin topraklarında işlenen suçlar için mahkemenin yargı yetkisinin olduğuna hükmetti
- Filistin Adalet Bakanı UCM’nin kararını ‘tarihi’ olarak niteledi
- İsrail Başbakanı Netanyahu’dan UCM’nin Filistin lehine verdiği karara tepki
UCM’nin ilk derece dairesinin Filistin toprakları olan Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te işlenen savaş suçlarını soruşturma yetkisinin bulunduğunu açıklaması ABD’de rahatsızlığa yol açtı.
Konuya günlük basın toplantısında değinen Price, “UCM’nin İsrail personeli üzerinde yetkisini kullanma girişimi konusunda ciddi kaygılarımız var. Her zaman duruşumuz, mahkemenin yetkisinin rızası olan ülkelere ve BM Güvenlik Konseyinin talebine münhasır olması gerektiği yönündedir.” diye konuştu.
UCM, İsrail’in Filistin topraklarında işlediği savaş suçlarıyla ilgili soruşturmada, söz konusu suçları soruşturmak için yetkili olduğuna karar vermişti.
Mahkemenin ilk derece dairesinin verdiği kararda, Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün, soruşturmaya dahil edilen Filistin toprakları içerisinde yer aldığı belirtilmişti.
Filistin’in Roma Statüsü’ne taraf devlet olduğu ve sınırlarının 1967 yılından bu yana işgal edilen Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü de içerdiği ifade edilen kararda, Filistin’in diğer üye ülkeler gibi UCM’ye taraf olduğu vurgulanmıştı.
Mahkemenin yargı yetkisine giren toprakları belirlemeyi amaçladığı kaydedilen kararda, UCM’ye taraf devlet olmak için gerekli şartları yerine getiren Filistin’e diğer üye ülkeler gibi muamele edileceği bildirilmişti.
Kararda, Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrail arasında 1993’te yapılan ve karşılıklı tanıma ve barış ilkeleri içeren Oslo Anlaşması’nın Filistin’in topraklarının işgal edilmesi durumunu ve mahkemenin yargı yetkisini engellemediği de vurgulanmıştı.