New York’taki Cornell Üniversitesi Jeoloji bölümünde deprem araştırmaları yapan Doç. Dr. Judith Hubbard, “(ABD’deki ölçümlere göre) 7,8’in ardından 7,5’lik depremin takip etmesi şaşırtıcıydı. Bu, bir tür tetikleme olabilir. Çok yaygın görülen bir durum değil ve eminim ki çok daha zarar vericiydi.” ifadelerini kullandı.
20 yıldır dünyanın çeşitli bölgelerindeki depremleri araştırdığını belirten Hubbard, Türkiye’nin güneyinde yaşanan depremlerin, “meydana gelen birçok depremden daha karmaşık” olduğunu söyleyerek “Pek çok farklı fay kopmuş gibi görünüyor ve sonra herkesin dikkatini çektiğini düşündüğüm şey, mutlak yıkım.” dedi.
ABD’li akademisyen, “Binaların yıkılışının görüntüleri o kadar trajik ki… Ve bu, eski depremlere göre çok benzersiz kalıyor. Dolayısıyla yıkımın boyutu ile yıkımın görünürlüğünün birleşimi gerçekten ama gerçekten şoke edici.” diye konuştu.
“Bu depremin olağan dışı olduğunu düşünebilirsiniz”
Türkiye’de 10 ilde 13 milyondan fazla insanı etkileyen depremle ilgili duygularını ifade eden Judith Hubbard, bu konudaki şaşkınlığını ve üzüntüsünü şu sözlerle aktardı:
“Türkiye’de deprem olduğunu ilkin yanlış duymuşum. 6,7 büyüklüğünde olduğunu duydum ve ilk düşüncem, ‘Oh, hayır, 6,7 büyüklüğünde ve Türkiye’ye oldukça zarar verici olabilir’ şeklindeydi ama sonra internete baktığımda bunun sadece bir artçı sarsıntı olduğunu gördüm. Gerçek depremin 7,8 büyüklüğünde olduğunu anlayınca yıkıldım.”
Hubbard, Türkiye ile Suriye’de de büyük yıkıma ve can kaybına sebep olan depremin tektonik bir deprem olduğunu, Arap levhasının kuzeye doğru hareket etmesiyle Türkiye’deki farklı yer altı tabakalarını da harekete geçirdiğini söyledi.
Akademisyen Hubbard, “Bu depremin olağan dışı olduğunu düşünebilirsiniz. Çünkü 7,8 ölçeğinde bir büyüklük, bu fay sistemi üzerinde daha önce tespit edilenlerin hepsinden daha büyüktür.” tespitinde bulundu.
“Sarsıntı ne kadar uzun sürerse o kadar fazla hasar görürsünüz”
Türkiye’deki son depremin çok derinde olmadığından dolayı, “sığ bir deprem” olarak adlandıran Doç. Dr. Hubbard, “Sığ depremler daha kötüdür. Çünkü burada insanlar kaymaya ve sallanmaya daha yakındır. Depremin kendisi yaklaşık 75 saniye sürdü. Sarsıntı muhtemelen çok daha uzun sürdü. Çünkü zemin hala ilk kırılmaya tepki veriyor.” değerlendirmesini yaptı.
Böyle bir depremin çok daha zarar verici olduğunu ve hasarın boyutunu etkilediğini belirten Hubbard, “Sarsıntı ne kadar uzun sürerse o kadar fazla hasar görürsünüz.” dedi.
Depremin merkez noktasının yerleşim yerinin (Pazarcık) hemen yanında olmasının, son derece yıkıcı etki oluşturduğunu belirten ABD’li akademisyen, meydana gelen yüzlerce artçı deprem hakkında şunları söyledi:
“Artçı sarsıntılar depremlerden sonra olan normal bir şeydir ve bunun nedeni zeminin kaymasıyla bölgedeki tüm fayların aniden yeni bir şekilde gerilmesidir ve böylece kendi küçük depremlerini yaparak bu strese yanıt verirler ama burada bir değil, iki büyük fayı kıran iki büyük deprem olduğu için daha fazla artçı şok olabilir ve sonuç olarak artçı şok miktarını iki katına çıkarır.”
Judith Hubbard, Türkiye’de yıkıcı bir depremle yüzleşen bölgenin bundan sonra da güvende olduğunun söylenemeyeceğine vurgu yaparak “Depremden sonraki zaman, başka bir deprem olma ihtimalinin en yüksek olduğu zamandır. Fayın etrafındaki bölgeler artık ekstra stres altındadır ve bence Türkiye muhtemelen özellikle Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın durumu nedeniyle bu riskin farkında.” ifadelerini kullandı.
“Depremler kaçınılmazdır, onları durduramazsınız”
Güney Asya’dan ABD’ye, dünyanın çeşitli bölgelerinde yer hareketlerini gözlemleyen Judith Hubbard, depremlerin öngörülemez olduğunu şu sözlerle açıkladı:
“Depremler kaçınılmazdır. Onları durduramazsınız ve biz onları tahmin bile edemeyiz. Ancak onlar hakkında bilgi edinebilir ve ne kadar büyük olabileceklerini ve etkilerinin ne olacağını öğrenebiliriz. Hangi yerlerin, diğerlerinden daha yüksek risk altında olduğunu öğrenebiliriz ve bu gibi araçlarla daha güvenli hale gelebiliriz.”
Yer bilimcilerin, deprem araştırmaları yaparken Türkiye’yi bir ders kitabı gibi gördüklerini belirten ABD’li akademisyen Hubbard, “Çünkü gerçekten büyüleyici bir tektonik ortam. Arap levhası kuzeye, Avrasya’ya çarpıyor ve Türkiye’de, Himalaya’da, İran’da ya da Alpler’de gördüğümüz gibi dev dağlar inşa etmek yerine, ekstrüzyon tektoniği denen bir şey var; bu da bu iki fay sisteminin Kuzey Anadolu’da birbirlerine göre bir açı geliştirdiği anlamına geliyor. Türkiye’nin doğusu, batısı sıkışıp gidiyor.” dedi.
Son olarak, depremlerdeki can ve mal kayıplarının artmasına ilişkin konuşan Hubbard, dünyada eskisinden daha fazla insan olduğu için, kıyı şeritleri ve fay hatları gibi tehlikeye açık bölgelerde yoğunlaşan toplulukların, doğal afet durumunda eskiye nazaran daha büyük zarar uğradığına, aksi takdirde dünyanın durumumun tektonik olarak eskisinden farklı olmadığına atıfta bulundu.
“Doğu Anadolu fay sisteminde bu büyüklükte bir deprem meydana gelmedi”
Hubbard, 7,8’lik depremlerin sık sık görüldüğünü ve Türkiye’de de bu büyüklükte depremlerin daha önce olduğunu belirterek “Ancak aynı fay üzerinde ve kırılan Doğu Anadolu fay sisteminde bu büyüklükte bir deprem meydana gelmedi.” diye konuştu.
Türkiye’de depreme maruz kalmamış binalar olduğunun altını çizen Hubbard, özellikle fayların sarsıldığı bir dönemde buna tepki olarak daha fazla deprem olma riskinin de bulunduğunu aktardı.
Hubbard, 1930 ile 1960’lı yıllar arasında Kuzey Anadolu fay hattında depremlerin birbirini tetiklediğini anımsatarak net olarak bilinemese de güneyde de bunun olabileceğini ifade etti.
Levhaların hareketiyle fay hatlarının etkilendiğine değinen Hubbard, bugüne kadar yapılan saha araştırmalarında fayın bazı kısımlarında 3 metre civarında bir kayma olduğunun tespit edildiğini dile getirdi.
Hubbard, normalde bulunan fay hattına göre depremlerin 2 ile 8 metre arasında bir kaymaya sebep olabileceğini kaydederek “Bu (3 metre), 7,8’lik bir deprem için normal bir değer. Şu ana kadar kaydedilen en büyük değer 50 metreydi ancak bu 2011’de Japonya’da su altında meydana gelmişti ve hiçbir insan tarafından tecrübe edilmemişti. 2008’de Çin’de gerçekleşen 7,9’luk depremde ise 8 ila 10 metre arasında bir ölçüm yapılmıştı.” ifadelerini kullandı.
Japonya, Çin veya ABD’nin California eyaletindeki bina yapılarının Türkiye’ye uygun olmayabileceğini söyleyen Hubbard, “Binalar ve gelenekler farklı. Buna göre çalışmalı ve bu trajediyi anlayabilmeliyiz.” dedi.
Deprem uzmanı akademisyen, Türkiye’deki depremin ardından Twitter’da, “7,8 büyüklüğünde bir depremde ortalama 5 metre kayma olabilir. Yani bugünkü deprem yaklaşık 300 yıllık sürece yayılmış bir gerilmeye dayanıyor.” şeklinde değerlendirme yapmıştı.