ABD’yi Güney Çin Denizi’nin içinde veya üstünde askeri faaliyetlerde bulunmaması konusunda defalarca uyaran Pekin, Çin savaş uçağının ABD casus uçağını gıdıklamasına Washington’ın ‘kışkırtıcı eylemlerinin’ neden olduğunu belirtti.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, Güney Çin Denizi’nde gerilimin tırmanmasından, ABD’nin Çin’e karşı casusluk için uçak gemilerinde konuşlu uçakları kullanmak dahil ‘kışkırtıcı ve tehlikeli’ askeri keşif faaliyetlerinin sorumlu olduğunu söyledi.
Mao, bugünkü basın toplantısında, “ABD’nin Çin’i yakından takip etmek için uzun vadeli ve sürekli olarak gemi ve uçak göndermesi, Çin’in ulusal egemenliğine ve güvenliğine ciddi zarar veriyor. Denizlerdeki güvenlik sorunlarının nedeni bu tür provokatif, tehlikeli faaliyetlerdir” diyerek ekledi:
“Çin, egemenliğini ve güvenliğini kararlı bir şekilde korumak için gerekli tüm tedbirleri almaya devam edecek.”
Çin Dışişleri Sözcüsü’nün açıklamaları, ABD Hint-Pasifik Komutanlığı’nın (USINDOPACOM) geçen haftaki şikayetinin ardından geldi. USINDOPACOM’un iddiasına göre Güney Çin Denizi üzerinde ABD Hava Kuvvetleri’ne ait RC-135 keşif uçağının yolunu kesip yanında uçan bir Çin J-15 jeti, ardından doğrudan önünde havalanarak ABD uçağını kuyruk türbülansının içinden uçmaya zorladı.
Bu manevrayı ‘gereksiz yere agresif’ olarak niteleyen USINDOPACOM, ABD uçağının ise ‘uluslararası hava sahasında… rutin operasyonları… uluslararası hukuka uygun olarak’ yürüttüğünü savundu.
Pekin, Güney Çin Denizi’nde yaklaşık 3 milyon kilometrekare büyüklüğündeki bölgenin yüzde 80’i üzerinde hak iddia ediyor. Washington ise Güney Çin Denizi’nin seyrüsefer özgürlüğüne sahip uluslararası sulara dahil olduğunu ileri sürerek bölgeye sürekli askeri unsurlar gönderip askeri faaliyetlerde bulunuyor. ABD aynı zamanda Endonezya, Filipinler, Malezya, Brunei, Vietnam ve Tayvan dahil Güney Çin Denizi’nde hak iddia eden diğer ülkelerle bölgesel güvenlik ittifakları inşa ediyor.
Çin, 2002’de Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) üyesi ülkelerle ‘Güney Çin Denizi’nde Tarafların Davranışlarına İlişkin Bildiri’ diye bilinen dönüm noktası niteliğinde bir çerçeve imzalayarak, bu anlaşmazlıkları müzakereler yoluyla çözmeye çalışmıştı. Ancak 2010’da eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın ‘Güney Çin Denizi’ndeki seyrüsefer özgürlüğü ve Asya’nın ortak deniz kaynaklarına açık erişimin ABD’nin ulusal çıkarlarına ilişkin meseleler olduğunu’ ilan etmesiyle müzakereler sekteye uğramıştı.
Washington’ın 1982 Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne katılmayı reddetmesine rağmen, ABD ile müttefikleri, ‘seyrüsefer özgürlüğü’ iddiasını küresel sulara sınırsız erişimi sürdürmenin aracına dönüştürdü. Nitekim ABD’nin yanısıra Britanya ve Avustralya da ‘seyrüsefer özgürlüğü’ misyonları için kendi savaş gemilerini ve uçaklarını Güney Çin Denizi’ne gönderiyor.
Moskova, Rusya’nın kuzeyinde buzların erimeye başladığı Arktik sularında Kuzey Denizi Rotası olarak bilinen devasa yeni bir ticaret koridoru oluşturmaya çalışırken, Washington, bu bölge için de benzer taktiklere başvurma çabasında. Ancak Rusya ile ABD arasındaki Kuzey Kutbu sınıfı buzkıranların sayısındaki 50’ye 1 eşitsizlik sebebiyle şimdilik bunu hayata geçirmekte zorlanıyor.