Eski Büyükelçi Ford, ABD’nin Suriye’deki rolünü değerlendirdiği “ABD, Suriye’ye en iyi yardımı buradan çıkarak yapabilir” başlıklı yazıyı Foreign Affairs dergisi için kaleme aldı.
ABD’nin Beşşar Esed rejiminin devrilmesiyle DEAŞ ile mücadelede daha etkili ve güçlü bir partnerle işbirliği yapmayı seçebileceğini belirten Ford, ülkesinin Suriye’de SDG ismini kullanan terör örgütü PKK/YPG’ye güvenmek yerine yeni kurulan hükümetle çalışabileceğini ifade etti.
ABD’nin terör örgütü olarak kabul ettiği Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ), DEAŞ ile bağlarını kestiğine ve bazı bölgelerde DEAŞ’a karşı daha etkili olduğuna işaret eden Ford, Suriye’de yeni yönetimin, ülkede PKK/YPG kontrolündeki bölgelere göre daha geniş bir bölgesel destek kazanmasının mümkün olabileceğini kaydetti.
Ford, terör örgütü DEAŞ’a karşı daha etkili bir mücadele için ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin, Şam hükümetiyle bir kanal açması gerektiğini vurgulayarak, bu görüşmelerde, Suriye’nin askerlerini DEAŞ’ın hala faaliyet gösterdiği bölgelere nasıl konuşlandıracağı ve iki ülkenin istihbarat paylaşımını nasıl yapacağı gibi konuların ele alınması gerektiğini belirtti.
Washington’un bölgedeki askerlerini çekmesi ve Suriye’deki hükümetle iletişime geçmesi gerektiğini aktaran Ford ayrıca, Suriye’nin DEAŞ’a karşı mücadelesinde başarılı olabilmesi için ABD’nin bu ülkeye yönelik yaptırımları hafifletmek zorunda kalacağının altını çizdi.
Ford, “ABD, SDG’yi (PKK) hayal kırıklığına uğratmaya ve yeni Suriye’nin yapıları içine katılmaya teşvik etmeye istekli olmalıdır.” ifadesini kullanarak, Washington’ın Suriye’ye, “Sözde özerk yönetimi ve Kürtleri dışlayarak geçiş yaparsan, yeni çatışmaları tetikler ve DEAŞ ile mücadeleyi engellersin.” mesajını vermesi gerektiğini savundu.
Ford, ABD’nin, terör örgütü PKK/YPG’ye de kademeli olarak dağıtılması gerektiği mesajını iletmesi gerektiğini kaydetti.
Washington yönetiminin, ABD kuvvetlerinin Suriye’de iki yıldan fazla kalmayacağını ısrarla belirtmesi gerektiğini vurgulayan Ford, “Suriye’nin gerçek bir demokrasiyi kurmasının tek yolu hukukun üstünlüğü ile siyasi ve kişisel özgürlüklerin korunmasıyla olacaktır. Ancak bu bir Amerikan müdahalesi ya da ABD askerlerinin sahada olmasını gerektirmemelidir.” değerlendirmesinde bulundu.