ABD’nin 11 Eylül saldırılarından sonra “teröre karşı küresel savaş” söylemiyle 11 Ocak 2002’de kurduğu ve işkence gibi uluslarası hukuka aykırı pek çok eylemin merkezi haline gelen Guantanamo hapishanesi, hakkındaki tüm kapatma çağrılarına rağmen 22 yıldır varlığını sürdürüyor.
Dünya genelinde Müslüman haklarını savunan CAGE araştırmacısı ve hukukçu Rayan Freschi, AA muhabirine, uluslararası insan hakları örgütlerinin kapatılması için yıllardır kampanya yürüttüğü ve “işkence üssü” olarak adlandırılan hapishanenin neden hala açık olduğuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Freschi, Küba’daki Guantanamo Körfezi’nde açılan hapishanenin, dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un en karanlık kararlarından biri olduğunu ifade ederek, “Orası bir Amerikan üssü ve zaten var olan bir yerdi. Sadece hapishane tesisleri mevcut değildi. Hapishane 11 Eylül’den hemen sonra inşa edildi. Guantanamo terörle mücadelenin açık bir sembolü. İlk, tutuklular 2002’de gönderildi.” diye konuştu.
Birçok ülkeden “terör şüphelisi” olarak ele geçilen kişilerin tesise götürüldüğünü belirten Freschi, Amerikan hükümetinin hapishaneyi kasıtlı olarak kendi toprakları dışında kurduğuna işaret ederek, şunları aktardı:
“Orayı seçmelerinin nedeni, yasal boşluktan kaynaklanıyor, şöyle ki orası bir Amerikan üssü olmasına rağmen, yasal olarak Amerikan topraklarında bulunmadığı için Amerikan yasaları uygulanamıyor. Bu yüzden onlar için Guantanamo mükemmeldi çünkü hiçbir yasa, hiçbir Amerikan mevzuatı, hatta hiçbir mevzuat bu tesise uygulanmıyordu. Yani kelimenin tam anlamıyla her şeyi yapabilirsiniz ve yasal açıdan sorumlu tutulamazsınız.”
“İşkence ve insanlık dışı muameleler temelde bu kan davası isteğinin bir sonucu”
Ocak 2002’den bu yana 779 kişinin mahkum edildiği hapishanede, Haziran 2024 itibariyle 30 kişinin kaldığını aktaran Freschi, Guantanamo’daki tutukluların çoğunun herhangi bir suçlama veya adil yargılanma olmadan tutulduğunun altını çizdi.
Freschi, Afganistan, Irak ve diğer bölge ülkelerinde tutuklananların, türlü işkencelere maruz kaldığını dile getirerek, “Guantanamo’da işkencenin birçok biçimi uygulandı, fiziksel işkence, psikolojik işkence veya manevi işkence gibi çünkü Guantanamo’da tutukluların zihniyetini yok etmek amacıyla Kur’an’a saygısızlık edildiğini biliyoruz. Yani işkence bir kuraldı. Geliştirilmiş sorgulama teknikleri dedikleri şey maalesef orada uygulandı.” ifadesini kullandı.
Guantanamo’daki muameleyi “bir tür kan davası” olarak niteleyen Freschi, “Bir tür kan davası peşinde olduklarını da söylemeliyim. Guantanamo’nun arkasındaki fikir cezalandırma amacı taşıması ki bu da Müslümanlara, 11 Eylül, El Kaide ve 2001’de yaşananlara şu ya da bu şekilde yakın olmakla suçlanan kişilere karşı bir intikam biçimi anlamına geliyordu. Yani işkence ve insanlık dışı muameleler, temelde bu kan davası isteğinin bir sonucu.” diye konuştu.
“Transfer, özgürlüğe giden kesin ve sorunsuz bir yol değil”
Ocak 2002’den bu yana 700’den fazla tutuklunun farklı ülkelere transfer edildiğini belirten Freschi, transfer sürecinin çok yavaş olduğuna vurgu yaparak şunları aktardı:
“Transferi zorlaştıran şey öncelikle ABD yönetiminin suçlanmayacağınızı, tutuklu kalmanız için bir neden olmadığını ve dolayısıyla serbest bırakılmanızı kabul etmesi gerektiği. Sorun şu ki bunu kabul ettikten sonra da kendi ülkelerine gönderilmiyorlar. Neden? Çünkü suçlanmayacak olsanız bile, ABD sonunda bazı sebeplerden dolayı, Müslüman olmanız gibi, sizin bir tehdit olduğunuzdan şüphelenmeye devam ediyor. Dolayısıyla hala bir tür gözetime tabi tutulmanız gerekiyor.”
Freschi, üçüncü ülkelere transfer olan kişilerin insan haklarına aykırı şekilde tutulmaya devam ettiğine işaret ederek, “Üçüncü ülkede çok sert idari tedbirlere tabi tutuluyorlar. Örneğin, üçüncü bir ülkeye gönderilen ve kimlikleri olmayan veya pasaport verilmeyen insanlar vardı çünkü bu kişilerin üçüncü ülkenin sınırları dışında seyahat etmelerini istemiyorlardı. Bu, özgürlüğe giden kesin ve sorunsuz bir yol değil.” dedi.
“Guantanamo İslamofobinin en aşırı ifadelerinden biri”
Guantanamo’yu Müslüman karşıtlığının en uç örneklerinden biri olarak değerlendiren Freschi, “Guantanamo, son 20 yılda maruz kaldığımız İslamofobik adaletsizliklerin en açık sembolü. Oldukça ilginçtir ki, Guantanamo’nun var olmasına yol açan ruh İslamofobi ve Müslümanların insanlıktan çıkarılmasıydı ki bunlar şu anda Batı’da tamamen benimsenmiş bir tutum. Hatta bazı durumlarda, Müslüman dünyasındaki bazı hükümetler tarafından da benimsendiğini iddia edebilirim. Bu İslamofobinin en aşırı ifadelerinden biri.” dedi.
Freschi, bu bağlamın hala devam ettiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Bu politik bağlam, yakın gelecekte kesin bir kapanışın neden zor göründüğünü de açıklıyor çünkü, Guantanamo’nun açılmasına yol açan ruh, yani yaygın İslamofobi, Müslümanların doğal olarak ulusal güvenlik ve kamu düzenine tehdit oluşturduğu düşüncesi ve benzeri şeyler, açıkça hala varlığını sürdürüyor. Bu ruh siyasi olarak mağlup edilmediği sürece, ister Guantanamo olsun, ister Batı’da ve tüm dünyada kabul edilen İslamofobik yasalar ve politikalar, bu ruhun ifadeleri ne yazık ki varlığını sürdürmeye devam edecek.”
“Kesin kapama bir seçenek bile değil”
Guantanamo’nun kapatılması için 22 yıldır büyük mücadele verildiğini söyleyen Freschi, eski ABD Başkanı Barack Obama’nın kampı kapatmak için önemli adımlar attığını anımsatarak, “Obama, tesisi kesin olarak kapatma konusundaki net isteğini ifade etti, ancak sonunda bunu gerçekleştiremedi. Obama’nın ardından gelen yönetim ise Trump’tı. Trump tesis konusunda çok sert bir tutum takınarak onu kapatmayacağını söyledi.” ifadesini kullandı.
“Kesin kapama bir seçenek bile değil” diyen Freschi, kampı kapatmanın çok zor olduğuna vurgu yaparak, “O kadar ileri gittiler ki kapatmak imkansız çünkü bu, yanlışlarını açıkça kabul etmek, itiraf etmek anlamına gelecek. İkinci olarak, ne yazık ki Guantanamo’daki yasal boşluk, hukuki açıdan bakıldığında, bu durumun pek de gerekli olmadığını söylüyor. Kesin olarak kapanışa giden kolay ve net bir yol yok. Sanırım işi bu kadar zorlaştıran da bu.” diye konuştu.
Guantanamo’daki Muhammed Rahim, Mustafa Faraj ve Ebu Zübeyde isimli 3 tutuklunun ebedi mahkum olduğuna işaret eden Freschi, sözlerini şöyle noktaladı:
“Ne yazık ki şu anda kapatmak istememelerinin nedenlerinden biri de 3 tutuklunun “ebedi mahkum” olarak adlandırılması. Yani suçlanmamalarına rağmen yargılanmayacaklar ve mahkemeye çıkarılmayacaklar. Bu üç adam inanılmaz işkencelerden geçti. Bu işkencelerin sonuçları ise son derece zalimce. Ne yazık ki, ABD yönetimi onları orada tutmak istiyor. Dolayısıyla, bu durum değişmediği sürece gelecekte bir kapanma hayal etmek zor.”