Akaryakıt fiyatlarındaki yükseliş ile mücadele eden ABD, bunun sorumlusu olarak gördüğü Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve bazı OPEC dışı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubuna üretimi artırma konusunda baskı yapmaya devam ederken, Beyaz Sarayın bu tutumunun iç siyaset kaygılarından kaynaklandığı ve sorumluluğu üstünden atma çabası olduğu ifade ediliyor.
Londra merkezli ADM Investor Services International Baş Ekonomisti ve Küresel Stratejisti Marc Ostwald, AA muhabirine yaptığı açıklamada, OPEC’in son yayımlanan petrol piyasası raporuna işaret ederek, grubun bu raporda yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının petrol talebine olumsuz etkileri ve arz kaynaklı risklere vurgu yaptığını, bu nedenle de mevcut anlaşma kapsamında her ay günlük 400 bin varillik üretim artışının üstünde bir üretime temkinli yaklaştığını söyledi.
Ostwald, grubun yaklaşımının temelinde 2022’de arz fazlalığı oluşacağı yönündeki beklentiler olduğunu belirterek, artan doğal gaz ve kömür fiyatları nedeniyle elektrik üretiminde petrolün kullanılmasının talepte 600 bin varillik bir artışa neden olabileceğini kaydetti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya Enerji Haftası’ndaki açıklamalarını anımsatan Ostwald, Putin’in petrol fiyatlarının 100 dolara ulaşmasını mümkün gördüğünü ancak OPEC+ grubunun olası fiyat dalgalanmalarından kaçındığını belirtti.
Ostwald, Rusya’nın da daha yüksek bir üretim artışına olumlu baktığını ancak bu artışın daha çok ılımlı bir taviz olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“Dahası, OPEC, ABD, Kanada ve Meksika’daki arz kesintilerinin petrol fiyatlarının baskılanmasında etkili olacağına işaret ediyor ki bu da ABD’ye dolaylı olarak ‘geçici arz kesintileriniz hakkında yapabileceğimiz bir şey yok’ mesajı veriyor. Şunu unutmamak gerekir ki, ABD’de akaryakıt fiyatlarının yükselmesi çok hassas bir siyasi konu. ABD’nin bu konuyla ilgili eylem ve söylemlerinin altında daha çok iç siyaset kaygıları yatıyor. Yani ABD kendi kamuoyuna ‘Suç bizde değil, OPEC ve Rusya gibi aç gözlülerde’ mesajı veriyor.”
Biden yönetiminin OPEC grubuna yönelik tehditlerinin anlamsız olduğunu kaydeden Ostwald, “ABD’nin petrol üreticilerini tekelcilik ile suçlayarak tehditler savurması ise tamamen içi boş bir tehdit. Ancak bu eylem de aynı şekilde enerji fiyatları üzerindeki yukarı yönlü baskıdan kimin sorumlu olduğunu açıklama kaygıları güdüyor ve tabii ki üreticilere ‘kimin patron olduğunu’ da göstermeye çalışıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Ostwald, ABD’deki benzin fiyatları yükselişin biraz da fırtına kaynaklı kesintiler ve fidye yazılım saldırıları gibi sebeplerin etkili olduğuna işaret ederek, salgın döneminde ABD rafineri kapasitesinin yaklaşık yüzde 5’inin kalıcı olarak kaybedildiğini anımsattı.
Faaliyetlerine ara vermek zorunda kalan rafinerilerden bazılarının tamamen işlerliğini kaybettiğini, bazılarında da sınırlı miktarda üretim kapasitesi kaldığını anlatan Ostwald, kapasitesi azalan bu rafinerilerin ise yeniden faaliyete geçirmeye değmeyeceği düşüncesiyle kapatıldığını söyledi.
ABD baskısı devam edecek
PetroIndustrial Petrol Depolama Çözümleri Şirketi Yönetici Direktörü Randall Mohammed de piyasaya 90 gün içerisinde günlük 2 milyon varil sürebilen üreticilerin küresel petrol piyasasında fiyatları değiştirebilen “etkin aktör” olarak tanımlandığına dikkati çekti.
Mohammed, piyasalardaki arz yönlü sorunun artarak devam ettiğini vurgulayarak, “Bazı üretici ülkeler üretim kotalarını karşılamakta zorlanırken Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt gibi üreticiler ise toplam 2,6 milyon varil yedek kapasiteye sahip. Buna rağmen, üretim artışına gitmeyen OPEC+ grubunun mümkün olduğunca uzun süre yüksek fiyatların keyfini sürmeye çalışacağını tahmin ediyorum.” diye konuştu.
Artan akaryakıt fiyatlarının ABD hükümetinin yönetmekte zorlandığı enflasyon konusunda baskı oluşturduğunu dile getiren Mohammed, “Kısa vadede ABD’nin piyasaya daha fazla petrol sürülebilmesini sağlamak için OPEC+ grubuna ve dolayısıyla Suudilere diplomatik baskı uygulamaya devam edeceğini düşünüyorum.” dedi.
Mohammed, Biden yönetiminin, ABD Enerji Enformasyon İdaresi verilerine göre OPEC+ grubunun acil durumlarda kullanılmak üzere tuttuğu 6,5 milyon varillik yedek kapasitenin farkında olduğunu ancak grubun üretim artışına gitmemesi durumunda bu ülkelere olan askeri teçhizat satışını ya da başka bir tür finansmanı bir pazarlık aracı olarak kullanmasının ise düşük ihtimal olduğunu söyledi.
ABD’nin muhtemel adımları
Beyaz Saray yetkilisinin “daha güvenilir ve istikrarlı bir enerji piyasası ortamı sağlamak ve ABD’deki ve küresel enerji piyasalarındaki rekabete aykırı uygulamalara son vermek için imkanlar dahilinde tüm araçları kullanacağı” açıklamasını anımsatan Mohammed, şöyle devam etti:
“Biden yönetiminin bu amaç doğrultusunda diğer seçeneği stratejik petrol rezervlerinden yararlanmak olacaktır. ABD, Teksas Louisiana sınırındaki yer altı tuz mağaralarında tahmini 600 milyon varil ham petrol bulunduruyor. Her ne kadar Clinton ve Obama yönetimi döneminde kullanılmış olsa da stratejik rezerv satışı normalde enerji güvenliğini sağlamak için tutulur. Bu günlerde bu rezervlerden 60 milyon varil çekilmesi gibi bir teklif var ama bunun fiyatları aşağı çekmede pek etkisi olmayacaktır.”
Mohammed, bir diğer seçeneğin ise devlet arazilerinin sondaj için kiralanması onayı olacağını ifade ederek, “Seçim öncesinde Biden devlet arazilerindeki sondaj çalışmalarını daha doğrusu teknik olarak hidrolik kırılma olarak bilinen çatlatma yöntemiyle kaya gazı ve petrolü üretimi çalışmalarını yasaklayacağını söylemişti. Diğer üretici ülkelerden farklı olarak ABD petrol endüstrisi, amacı sürekli nakit akışları sağlamak ve hissedarların sermayesini karşılamak olan bağımsız özel şirketler tarafından yönetilmektedir. Federal hükümetin üretime herhangi bir şekilde müdahale edebileceği girişimlerden uzak durmayı tercih ederler.” dedi.
Salgının neden olduğu talep yıkımından etkilenen ABD’de petrol üretiminin son yıllarda düşüş kaydettiğine dikkati çeken Mohammed, WTI türü petrolün varilinin 80 dolar üstüne çıkmasına rağmen kaya petrolü piyasasında hala bir canlanma görülmediğinin altını çizdi.
Mohammed, ülkedeki sondaj kulesi sayısında istikrarlı bir artış olsa da mevcut sayının kaya petrolü sektöründeki faaliyetlerin 2014’te ulaşılan 1600 kule sayısının önemli ölçüde altında kaldığına dikkati çekerek, “Kule sayısı 80’li yılların başında 4 bine kadar çıkmıştı. Kaya petrolü sektörünün bittiğini düşünmüyorum, ancak hissedarlar ve yatırımcılar sondaj faaliyetlerine yatırım yaparak kar marjlarını azaltmak istemiyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin üretim artışı çağrısı
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, 11 Ağustos’ta yaptığı yazılı açıklamada, yüksek akaryakıt fiyatlarının kontrol edilmediği takdirde devam eden küresel toparlanmaya zarar verme riski taşıdığını belirterek, OPEC+ grubuna petrol üretimini artırma çağrısında bulunmuştu.
Ancak grup, 1 Eylül’de bir araya geldiği toplantıda, daha önce aldığı karar doğrultusunda ağustos-aralık döneminde günlük petrol üretiminin her ay kademeli olarak 400 bin varil artırılması planına devam etme kararı almıştı.
Bunun üzerine Biden yönetimi OPEC+ grubuna yönelik daha fazla üretim artışı çağrısını birkaç kez daha yinelerken, son olarak 11 Ekim’de bir Beyaz Saray yetkilisi “daha güvenilir ve istikrarlı bir enerji piyasası ortamı sağlamak ve ABD’deki ve küresel enerji piyasalarındaki rekabete aykırı uygulamalara son vermek için imkanlar dahilinde tüm araçların kullanılacağı” açıklamasında bulunmuştu.
Grubun 4 Kasım’da 22. Bakanlar Toplantısı’nda bir araya gelmesi planlanırken, Beyaz Saray’ın üretim artışı konusunda OPEC+ grubuna baskı uygulamaya devam edeceğine ilişkin açıklamaları da sık sık gündeme geliyor.