Londra merkezli ADM Investor Services International Baş Ekonomisti ve Küresel Stratejisti Marc Ostwald, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ABD ile bazı petrol tüketicisi ülkelerin rezerv satışı kararının petrol fiyatlarındaki artışı geçici de olsa durdurarak kısmi ama kısa ömürlü bir başarı sağladığını söyledi.
Ostwald, ABD’nin yaklaşık 30 milyon varili doğrudan satış yerine takas (swap) yöntemiyle piyasaya sunmasının bu hamlenin etkisini azalttığını dile getirdi.
Biden yönetiminin bir yandan hidrokarbon kullanımından hızla vazgeçilmesi gerektiğini söylerken, diğer yandan daha yüksek petrol üretimini talep etmesinin büyük bir çelişki olduğunu belirten Ostwald, şöyle devam etti:
“Her ne olursa olsun, söz konusu rezerv satışı açıklamasına verilen piyasa tepkisi, klasik bir ‘söylentiyi değil gerçeği sat’ örneğiydi. Bu tavır aynı zamanda şu an yaşananların bir ham petrol tedarik sorunu değil, rafine ürün, akaryakıt problemi olduğu gerçeğini de gözler önüne seriyor. Bu sorun, ülkenin sektör yatırımlarının 2014-2015 dönemindeki petrol fiyatı düşüşünden bu yana yeterli büyümeyi göstermemesi ve rafineri kapasitesinin salgın öncesi seviyelere göre yaklaşık yüzde 8 azalmasından kaynaklanıyor.”
Suudi Arabistan’ın ham petrol stoklarının gerilediğine ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ile OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubuna dahil olan Irak’ın üretim kotasındaki artışları karşılamakta bile zorlandığına dikkati çeken Ostwald, “Buradan grubun Biden yönetiminin ima ettiği kadar üretim artışı kapasitesine sahip olmadığı anlaşılıyor ve petrol piyasası da bu durumun fazlasıyla farkında.” değerlendirmesinde bulundu.
Ostwald, ABD’nin söz konusu hamlesinin tamamen iç siyasi kaygılara dayandığını vurgulayarak, “Stratejik devlet rezervlerinden yapılan bu satışlarla Biden kendi seçmenlerine yükselen akaryakıt fiyatları konusunda elinden geleni yaptığını göstermeye çalışıyor.” dedi.
Rezerv satışının zamanlaması sorgulanıyor
Norveç merkezli bağımsız enerji araştırma kuruluşu Rystad Energy Petrol Piyasaları Analisti Louise Dickson da gelecek yıl şubattan itibaren arz fazlalığının öngörüldüğü piyasada, ABD’nin rezerv satışı hamlesinin zamanlamasıyla ilgili sıkıntılar olduğunu ifade etti.
Rezervden satışların aralık başında yapılmasının Amerika’nın istediği sonucu elde etmek için daha doğru bir zamanla olacağını belirten Dickson, “Zaten gelecek yılın ilk çeyreğinde piyasalarda arz kaynaklı bir rahatlama bekleniyor. Bu durumda da Biden, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğerlerinin attığı bu adımın zamanlamasının stratejik olup olmadığı sorusu akıllara geliyor.” diye konuştu.
Dickson, petrol piyasasının en sıkışık olduğu ve arz konusunda desteğe ihtiyaç duyduğu eylülde gerçekleştirilmeyen bu hamlenin artık miktar olarak gereğinden fazla ve zamanlama açısından da geç kalınmış bir adım olabileceğini kaydetti.
Piyasa katılımcılarının ise bu rezerv satışlarının etkisi konusunda ikna olmamış göründüğünü söyleyen Dickson, “ABD’nin rezerv açıklaması, zaten fazlasıyla daralmış arz-talep dengesini düzeltmek ve fiyatları aşağı çekmek yerine, OPEC+ grubunun bu hamleye karşı nasıl bir tavır alacağı konusundaki endişeleri artırdı.” dedi.
Dickson, bu hamlenin ayrıca piyasayı oldukça dalgalı seyredecek bir döneme sürüklediğini dile getirerek, “Petrol piyasasında yeni ve alışılmadık türde bir fiyat savaşı hazırlığı var.” ifadesini kullandı.
ABD’nin rezerv satışlarını kullanarak akaryakıt fiyatlarını düşürme planının başarılı olabileceğine ilişkin şüphelerin devam ettiğini vurgulayan Dickson, “Stratejik rezerv satışıyla piyasaya sunulacak petrol, rafinerilerde benzin arzına dönüşmeyebilir. Kaldı ki rafineriler rezerv satışlarına balıklama atlamayacak ve salgının beklenen gidişatını göz önüne alarak temkinli davranmayı seçip daha fazla benzin üretiminden kaçınacaklardır.” değerlendirmesinde bulundu.
Gözler yeniden OPEC+ grubunda
İskoçya merkezli araştırma ve danışmanlık şirketi Wood Mackenzie Petrol Araştırmaları Bölümü Başkan Yardımcısı Ann-Louise Hittle da bu girişimin somut bir plana sahip olmamasının ve işin biraz da aceleye getirilmesinin aşağı yönlü fiyat etkisini zayıflattığını söyledi.
Hittle, beklentileri karşılayamayan bu hamlenin piyasada bir hayal kırıklığı olarak görülmesi nedeniyle fiyatlarda yükseltici bir etki yaratabileceğini belirterek, “Aslında stratejik petrol rezervlerinin piyasaya sunulacağı haberleri son birkaç haftadır geniş çapta tartışıldı ve piyasa bunu çoktan fiyatlamıştı.” diye konuştu.
Brent petrolün varil fiyatının 23 Kasım’daki satış açıklamasının yapıldığı günü 2,61 dolarlık artışla 82,31 dolar seviyesinde tamamladığına dikkati çeken Hittle, bu hamleye karşılık OPEC+ grubunun üretim artışını durdurup durdurmayacağına ilişkin belirsizliğin fiyat artışının nedenlerinden biri olduğunu kaydetti.
Hittle, OPEC+ grubunun 2 Aralık’ta gerçekleştireceği toplantıdan çıkacak karara işaret ederek, “ABD Başkanı Joe Biden hala OPEC+ grubunu üretimlerini planlananın üstünde artırmaları konusunda ikna etmeye çalışıyor.” dedi.
ABD ile büyük petrol tüketicisi ülkelerin rezervlerinden petrol satışı hamlesi
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında ilk şokun atlatılmasının ardından hızla toparlanma sürecine giren ülke ekonomileri, küresel petrol talebinde artışa neden oldu. Petrol arzının artan talep karşısında yetersiz kalmasıyla petrol fiyatları son yılların en yüksek seviyelerini görürken birçok ülkede akaryakıt fiyatları da yükseldi.
Kovid-19 salgını kaynaklı arz darboğazları nedeniyle pek çok ürünün tedarikinde yaşanan sıkıntıyla birlikte yüksek seyreden enerji fiyatları, ABD gibi gelişmiş ülkelerde dahi enflasyonun tarihi seviyelere yükselmesine yol açtı.
ABD’de yıllık tüketici enflasyonu ekimde 31 yılın zirvesine çıkarken, söz konusu fiyat artışlarının ülke ekonomisini olumsuz etkilemesiyle eleştirilerin hedefi olan Biden yönetimi ise bu durumdan sorumlu tuttuğu OPEC+ grubuna defalarca üretimi artırma çağrısı yaptı.
Biden yönetimi, OPEC+ grubunun ABD’nin bu çağrılarını cevapsız bırakması üzerine stratejik petrol rezervlerinden satış planını gündeme getirdi. ABD’nin tek başına piyasaya süreceği petrolün artan fiyatları frenlemeye yetmeyeceğinin farkında olan Biden yönetimi, son olarak büyük petrol tüketicisi ülkelere, stratejik petrol rezervlerinden koordineli satış önerisinde bulundu.
ABD’nin bu talebi Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore ve İngiltere’den karşılık buldu.
ABD, uluslararası ortak bir hamleye dönüşen bu planını 50 milyon varillik rezerv satışıyla duyururken, Hindistan 5 milyon varil, İngiltere ise özel petrol şirketlerine acil durumlar için sakladıkları rezervlerinden gönüllü olarak satış yapmaları çağrısında bulunarak 1,5 milyon varil ile destek olacağını açıkladı.
Çin, Japonya ve Güney Kore’nin sağlayacağı katkıya ilişkin belirsizliklerin devam etmesine rağmen toplam rezerv satışının 71,5 milyon varil seviyesinde olacağı tahmin ediliyor.