Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, A Haber canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Süresiz nafakanın kaldırılıp kaldırılmayacağının sorulması üzerine Bozdağ, Adalet Bakanlığının uzun zamandır gündeminde olan bu konunun çok tartışıldığını söyledi.
Nafakanın 1988’e kadar süreli olduğunu, bu dönemden sonra değişiklikle nafakanın süresiz talep edileceğinin Medeni Kanun’da yer aldığını hatırlatan Bakan Bozdağ, bu alandaki Yargıtay içtihatlarına işaret etti.
Anayasa Mahkemesinin de bunun anayasaya aykırı olmadığına hükmettiğini ifade eden Bozdağ, “İçtihat değişikliğiyle süresiz nafaka süreli hale dönebilir” demenin “bunlardan haberi olmamak ya da haberi olduğu halde farklı şekilde değerlendirmek” anlamına geldiğini vurguladı.
Bekir Bozdağ, 2021’de 279 bin 700 boşanma davası açıldığını, bunun 180 bininde boşanmaya hükmedildiğini, 30 bin civarında da nafakaya karar verildiğini aktardı.
Sosyal devlet ilkesinin gözetilmesi ve toplumda yaşanan sorunun büyüklüğünün ölçülmesi gerektiğini belirten Bozdağ, bütün bunların değerlendirildiğini bildirdi.
Adalet Bakanlığına getirildikten sonra bu konunun medyada yer aldığını anımsatan Bozdağ, şöyle devam etti:
“Sanki bakanlık medyaya bilgi vermiş. Bu konu medyada yer aldı. Bizim böyle bir bilgi vermemiz söz konusu değil. Ben de medyadan takip ettim. Bir sürü ahkam kestiler, bakanlık şöyle, böyle yapıyormuş diye. Bize de bir sürü eleştiri yaptılar. Yapmadığımız bir işten yapmış gibi muamele ettiler, çok üzüldüm. Şu anda bakanlığımız bu sorunu görüyor, böyle bir sorunu Türkiye’nin var. Bu sorunla ilgili çalışmaları da bakanlığın var. Şu anki önceliklerimiz arasında bu soruna ilişkin adım atmak yok. Önceliklerimiz arasında yok.”
Bozdağ, şu anda sorunun dengelenmediğini, çözüm için zamana ihtiyaç olduğunu vurguladı.
“Bir ay evlilikte ömür boyu nafakayı adil de doğru da hiç görmedim”
“Bir ay evli kalınıyor uzun süre nafaka ödeniyor” tartışmalarının hatırlatılması üzerine Bozdağ, “Bir ay evlilikte ömür boyu nafakayı adil de doğru da hiç görmedim, görmüyorum da. Bunun adil olması ve hakkaniyete uygun olması son derece önemlidir. Bu konularda bakanlığın hazırlığı var, o hazırlıklar sürüyor, çözüm önerileri de var, onlar da somuta dönmüş durumda ama bu adımın zamanlaması konusunda zamana ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Bir gün evli kalana ömür boyu nafakayı benim vicdanım da kimsenin vicdanı da kabul etmez. Bunu haklı gören biri olduğunu da zannetmiyorum.” diyen Bozdağ, boşanan çiftlerin, nafakayı düşünerek hareket ettiğini düşünmediğini kaydetti.
Sosyal medyayla ilgili soru üzerine Bozdağ, şu anda Türkiye’de sosyal medya savcılığı ve sosyal medya mahkemelerinin olduğunu söyledi.
Görevlerinde bağımsız ve tarafsız olan hakimlerin, kararlarını anayasaya, kanuna, hukuka bağlı vicdani kanaatle verdiğini dile getiren Bozdağ, dosyaya ve delile bakıldığını anlattı.
Bozdağ, “Sosyal medya şöyle yazıyor, falan gazeteci böyle yazıyor, filan yorumcu böyle diyor, eğer hakim ona bakarsa hakim dosyayı unutur. Bu sefer anayasa, hukuk, kanun ve delilden uzaklaşan vicdanla bambaşka bir karar ortaya çıkar. Hakim, ‘vicdanım rahat diyorsa’, onun vicdanı kanuna, anayasaya, hukuka bağlıysa rahattır. Hiçbir yere bağlı değilse, kamuoyunu tatmin etmeye, medyaya, başka şeylere bağlıysa o zaman o vicdan, rüzgarın önündeki yaprak gibi olur, bir o yana, bir o yana gider.” diye konuştu.
Hakimlerin kararlarının gerekçelendirilmesinin önemli olduğuna dikkati çeken Bozdağ, eksik delille de karar verilememesi gerektiğini bildirdi.
İstanbul’da bir kadına şiddet olayında serbest bırakılan zanlının görüntülerinin ortaya çıkmasının ardından tutuklandığını anımsatan Bozdağ, “Hakim, dosyada yeterli delil olmayınca nasıl karar verecek?” diye sordu. Bozdağ, yeterli delile rağmen karar verildiğinde de bunun gereğinin itiraz yoluyla yerine getirildiğini aktardı.
Bekir Bozdağ, “Cumhurbaşkanımız da ifade etti, bir kadını 23 yerinden bıçaklayanı serbest bırakıyor. Bir defa 23 tane bıçak atan birisini serbest bırakmaya ne anayasamız, hukukumuz, kanunlarımız ne de herhangi bir Türk vatandaşının vicdanı izin verir.” dedi.
Hakimlere, savcılara yönelik meslek içi eğitimler düzenlendiğini aktaran Bozdağ, eksik soruşturma konusunda İçişleri Bakanlığıyla sıkı iş birliğine ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Adalet Bakanı Bozdağ, İçişleri Bakanlığıyla bu konularda eksiklik olmasın diye olumlu bir diyaloğun bulunduğunu, eksiklerin mümkün olduğunca aza ineceğini, böylece kamuoyunu rahatsız eden olaylara sebebiyet veren kararların da azalacağını vurguladı.
“Dosyada delil, bilgi, belge olduğu halde verilen, halkı ayağa kaldıran karar benim bildiğim yok.” diyen Bozdağ, eksik soruşturmayı gidermek için de çalışıldığını bildirdi.
FETÖ ile mücadele
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından yargıda ihraçların gerçekleştiği hatırlatılarak, genç yaşta hakimlerin ve savcıların görevlendirilmelerine yönelik tartışmalara dikkat çekilmesi üzerine Bozdağ, 25 yaşında göreve başlayanların var olduğunu, bunun da yeni bir durum olmadığını belirtti.
FETÖ’nün işgali nedeniyle yargının ve Türk milletinin büyük bedel ödediğinin altını çizen Bozdağ, şunları söyledi:
“FETÖ’nün yargıdaki işgaline ve nüfuzuna son verdik. Türk yargısı içerisinde tespit ettiklerimizi yargının dışına attık. Bağımsız ve tarafsız hareket edemeyen, vicdanı anayasayla, kanunla, dosyayla, delille bağlı olmayıp da bir terör örgütüyle bağlı olandan adalet beklememiz mümkün değildir. Millete de böylelerinin adalet dağıtmasına izin vermemiz bizim sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmemek olur. Adalet terazisinin ayarları doğru olmalıdır. Bozulmasına da devlet izin vermemelidir. Adalet Bakanlığının, hükümetlerin asli görevlerinden biri bu terazinin ayarlarını korumak, bozulmasına ve bozmak isteyenlere asla izin vermemektir. Biz izin vermedik ve onları temizledik. Türkiye’ye çok büyük bir iyiliği yaptık.”
Nitelikli hakim ve savcıları göreve alma kararlılığı kapsamında hakim ve savcı yardımcılığı kurumunun getirileceğini kaydeden Bozdağ, mezun olanların bir hakimin veya savcının yardımcısı olarak atanacağını belirtti.
Bozdağ, bir hakim ve savcıya en fazla iki yardımcının atanabileceğini, usta-çırak ilişkisi içerisinde görev alınacağını anlattı.
“Mayıs ayında Meclis’te görüşüleceğini tahmin ediyorum”
Hakim ve savcı yardımcılığında 3 yıl sürenin öngörüldüğünü ifade eden Bozdağ, “Mayıs ayında Meclis’te görüşüleceğini tahmin ediyorum. Kanun teklif etme ve yasalaştırma Meclis’imizin yetkisinde. Milletvekillerimiz bu konu üzerinde çalışıyorlar. Biz de onlara lojistik destek veriyoruz. Bu yasalaştığında da 1 Ocak 2023’te yeni sistemi devreye alacağız. Böylelikle daha nitelikli hakim ve savcı yetiştirme sistemini hukukumuza, yargımıza kazandırmış olacağız.” şeklinde konuştu.
“FETÖ’den kripto unsurların olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna yönelik Bozdağ, FETÖ’nün binbir kılığa giren bir örgüt olduğunu vurguladı.
Devletin kriminal gözle FETÖ’ye yaklaşımının AK Parti iktidarlarında olduğunu bildiren Bozdağ, 2014’teki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeliği seçimlerinde yaşananları hatırlattı. Bozdağ, Yargıda Birlik’in adaylarının bu seçimleri kazanmasıyla FETÖ’nün belini kıran adımın atıldığını dile getirdi.
İhraçlarla ilgili kararların hukuk denetimine açıldığını, hukuk içinde bunların yapıldığını ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti:
“Devletin içinde yargı dahil FETÖ’nün kurucu, oyun kurucu veya organize edici bir aktör olma vasfı yok. Şu anda piyasada bilinen birisi yok ancak kıyıda, köşede, kripto, kendini gizlemiş birisi var mıdır? Olabilir. Çünkü bu binbir kılığa giren terör örgütü. Böyle saklanan birileri olabilir. Onlar ne kadar saklanabilir, onu göreceğiz. Şu anda devlette etkin olma hiçbir şekilde böyle bir güçleri, imkanları yok. FETÖ’cü diye kalkıp bir şey yapma şansları yok. Onu fark ettiğimiz an hemen hem savcılar hem idare gereğini yapar. Tespit ettiğimizde hukukumuz çerçevesinde gerek ne ise o gereği yapmada tereddüt edemeyiz, etmeyiz. Devlette görev yapanların, devletine, milletine ve anayasasına sadakat yükümlülüğü vardır. Eğer siz anayasanıza, devletinize, milletinize sadakat yükümlülüğüne aykırı davranıyorsanız devletin sizinle çalışmama hakkı vardır.”