Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremden etkilenen bölgedeki programları kapsamında bulunduğu Adıyaman’ın Besni ilçesinde, TRT Haber’in canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kabinenin birinci gündeminin deprem bölgesinin yeniden inşası olduğunu kaydeden Tunç, her bakanlığın üzerine düşen görevleri yerine getirdiğini dile getirdi.
Deprem bölgesi yatırım programı kapsamında 24 adalet hizmet binasının bulunduğunu dile getiren Tunç, depremde ağır hasar gören adliyelerin, yıkılan cezaevlerinin bulunduğunu belirterek, inşa süreçlerinin başladığını kaydetti.
Depremin ardından Adalet Bakanlığı olarak kriz merkezi oluşturduklarını, her ile koordinatör başsavcı gönderdiklerini belirten Tunç, yaklaşık 900 bilirkişinin de yıkılan binalara ilişkin delil olacak örnekleri almak üzere bölgeye gönderildiğini ifade etti.
Toplanan delillerin soruşturmalarda ve açılan idari davalarda delil olarak kullanıldığını belirten Tunç, “Soruşturmalar titizlikle yürütülüyor. Binalarda kusur durumunun net bir şekilde ortaya çıkarılması lazım. Bu kapsamda şu anda 812 dosyada bilirkişi raporu geldi. 1783 dosya bilirkişide. 1007 dosya da bilirkişiye gönderilmeyi bekliyor. Bunlar ceza soruşturmaları. Bu soruşturmalar kapsamında şu anda 267 tutuklu var, 984 de adli kontrol var. Deprem soruşturmalarında 2 bin 825 kişinin yargılanması devam ediyor. 369 iddianame mahkemelere sunuldu ve davaları açılmış durumda.” diye konuştu.
Depremin ardından idari yargıda da açılan davaların bulunduğunu belirten Tunç, “Toplam 54 bin 436 dava açıldı 11 vilayetimiz bakımından. Bunların 42 bin 359’u hasar tespiti ve yıkım kararına karşı. Bunların da 24 bin 354’ü sonuçlandı. Sonuçlananlardan 4 bin 496’sının yıkılmaması gerektiğine karar verildi.” dedi.
Çağlayan Adliyesi’ndeki terör saldırısı
Adalet Bakanı Tunç, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 6 Şubat Salı günü meydana gelen terör saldırısına ilişkin, “Şehit Savcı Selim Kiraz’ın şehit edildiği günü hatırlıyoruz. Ülkemiz için yargımız için çok üzücü bir durum. Bu hain teröristlerin aynı tabloyu yaşatma noktasında niyetlerinin olduğu ortaya çıkıyor. Eğer güvenlik kapısından geçebilseydi ve adliyenin diğer kapısından da girip içeride bir rehin alma, bir eylem yapma söz konusu olabilirdi. Üzerlerinden çıkan pankartlar, yazılar ve başka diğer dokümanlar, bir kısım kişilere ait telefonlar, rehin alma işleminde kullanılacak malzemeler üzerlerinden çıkmış durumda.” diye konuştu.
Saldırıya ilişkin soruşturmanın sürdüğüne işaret eden Tunç, gözaltında 102 kişinin bulunduğunu söyledi. Şüphelilerden 96’sına “silahlı örgüt üyeliği”, 6’sına “örgüt propagandası” suçlamasının yöneltildiğini bildiren Tunç, şöyle devam etti:
“Soruşturma tüm detaylarıyla, titiz bir şekilde devam ediyor. Bu tür eylemler bizim terörle mücadeledeki kararlılığımızdan bizi vazgeçiremez, daha da arttırır. Türkiye terörle mücadele eden bir ülke. Bu terör örgütleri dışarıdan destekli, bunlar maşa. Hem bu maşaları yok etmenin mücadelesini veriyoruz hem de arka plandaki destekçileriyle mücadele ediyoruz. Yurt dışı bağlantısı olmayan terör örgütü yok. Hepsinin yurt dışı bağlantısı var. Bunlar maalesef birtakım ülkeler tarafından beslenen terör örgütleri. PKK’sı, FETÖ’sü, DHKP-C’si. Milletimiz bunların nasıl desteklendiğini, amaçlarının ne olduğunu, aynı kaynaktan nasıl beslendiklerini görüyoruz. Bir kez daha saldırıyı lanetliyorum.”
“Bağlayıcılık yönünden bakarsak Yargıtay’ın kararları da bağlayıcı”
Adalet Bakanı Tunç, milletvekilliği düşürülen Gezi Parkı davası hükümlüsü Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları arasındaki görüş farkına ilişkin değerlendirmede de bulundu.
Can Atalay kararında Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın Anayasa’nın maddelerini farklı yorumladığını belirten Tunç, her iki yüksek mahkemenin de Anayasa’yı yorumlama yetkisinin bulunduğunu dile getirdi.
Anayasa’nın bireysel başvuruyla ilgili bazı maddelerinin uygulamada bazı sorunlara yol açtığını söyleyen Tunç, şöyle devam etti:
“Bireysel başvuruyla ilgili Anayasa’nın 148. maddesinde, ‘Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruyla kanun yolu incelemesi yapamaz’ diye bir hüküm var. Adliye mahkemelerinden gelen kararların son inceleme merci Yargıtay, idari yargıdan gelen kararların son inceleme yeri ise Danıştay’dır. Bir görev taksimi yapmış Anayasa’mız. Eğer kanun yolu incelemesi yaparak Yargıtay sürecinden geçmiş bir kesin hükmü siz bireysel başvuru yoluyla denetlerseniz işte o zaman yetki karmaşası ortaya çıkıyor. Bağlayıcılık bakımından bakılırsa Yargıtay’ın kararları da bağlayıcı.”
Bakan Tunç, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın da yüksek mahkeme olduğunu, yıpratılmamaları gerektiğini belirterek, “Yetki karmaşasının ortadan kaldırılması gerekiyor. Burada takdir Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde.” dedi.
8. Yargı Paketi
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 8. Yargı Paketi’nin taslağının hazır olduğunu, yerel seçimlerden önce yasalaşmasını ümit ettiğini bildirdi.
Bakan Tunç, “8. Yargı Paketimizin taslağını Meclis grubumuza ilettik. Orada tartışmalar, konuşmalar devam ediyor. Milletvekillerimiz çalışıyorlar ve teklif aşamasına gelmek üzere. Yaklaşık 70 maddeyi buluyor. Özellikle yargının etkinliğini, yargı hizmetlerinin etkinliğini arttırmaya yönelik önemli düzenlemeler var. Yine ceza adaletiyle ilgili önemli düzenlemeler var. İnşallah Meclis seçim için ara vermeden önce görüşülüp yasalaşacağını ümit ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Daha önceki 7 pakette temel hak ve özgürlükleri öne alan, yargı hizmetlerinin etkinliğini arttıran önemli mevzuat düzenlemelerinin hayata geçirildiği söyleyen Tunç, pakette temyiz ve itiraz sürelerine ilişkin tekliflerinin de bulunduğunu bildirdi.
Bakan Tunç, “Bütün mahkemelerde temyiz ve itiraz sürelerinin yeknesak hale getirilmesini sağlıyoruz. ‘Tebliğ mi tefhim mi’ bunu da ortadan kaldırarak, tebliğden itibaren başlayacak ve 2 haftalık süre diyoruz. Burada yeknesak bir uygulamayı getirmek istiyoruz.” ifadelerini kullandı.