Beyoğlu Kültür Yolu Festivalinde müzikseverlerle bir araya gelen Beninli şarkıcı Angelique Kidjo, müziğin barışı getirdiğini belirterek, farklılıkları ortadan kaldıran bir güce sahip olduğunun anlaşılması gerektiğini söyledi.
Müzik dünyasında renkli kişiliği ve aktivist yönüyle öne çıkan ve “Afrika’nın divası” olarak tanınan 63 yaşındaki sanatçı, 5 dilde şarkı söylüyor.
Kidjo, ülkesindeki sorunlardan dolayı 1983’te taşındığı Paris’te bir yandan günlük işlerde çalıştı, bir yandan da çalıştı.
Bu sırada çeşitli müzik gruplarıyla temas kuran ve önceleri yedek şarkıcı olarak sahne almaya başlayan sanatçı, kısa sürede Paris’in en çok aranan canlı müzik sanatçılarından biri haline geldi.
“Klasik müziğin, toplumları taklit eden bir sanat biçimi olduğunu fark ettim”
Birçok albüme imza atan Kidjo, müzik yolculuğunu, İstanbul ve konser verdiği Atatürk Kültür Merkezi (AKM) hakkındaki düşüncelerini AA muhabirine anlattı.
AKM sahnesini çok beğendiğini dile getiren başarılı sanatçı, “Sahneye çıkmak benim için sadece bir konser değil, aynı zamanda halkla iletişim kurmak, kültürler arasında köprü inşa etmektir. Kültürler olmadan dünya çok kötü bir duruma düşer. Şimdikinden daha beter bir hal alır. Kültür sayesinde yüzlerce yıldır insanlığımızı, geçmişimizi, mücadelemizi, başarılarımızı, mağlubiyetlerimizi ifade ettik.” dedi.
Kidjo, konserler öncesi yaşanan çeşitli sıkıntılara değinerek, şunları aktardı:
“Büyük bir mekana gelmek benim için beklentileri nasıl karşılayacağıma dair zorlukları beraberinde getiriyor. Bazen küçük sahneler bile göz korkutucu olabiliyor. Bu yüzden konser verdiğim hiçbir mekanı, konser bitene kadar çantada keklik görmüyorum. Her gece aynı şovu yapabilirsiniz. Broadway’de bile her gece farklıdır. Mekan aynı, şov aynı ama ortada çok farklı faktörler olabilir. Çünkü biz insanız. Modumuz değişebilir, farklı şeyler olabilir.
AKM’de olmaktan çok memnunum. İlk defa buraya geliyorum. Bu mekanda gezerken ‘Burada klasik orkestrayla sahne almak nasıl olur?’ diye düşündüm. Çünkü Philip Glass ile çok iş yapıyoruz. Klasik müziğin, toplumları taklit eden bir sanat biçimi olduğunu fark ettim. Herkes üzerine düşeni yapar. Ancak herkes yeteneğini bir araya getirirse klasik müzik ortaya çıkar. Flarmoni orkestrası 10 kişiden oluşuyorsa, bunu milyonlarla çarpın. Herkes, içinde nefret ve ayrılık olmadan kendi üzerine düşeni yapsa dünya nasıl bir hal alırdı acaba?”
“Kendimi tek bir müzik türüne hapsetmiyorum, bu benim tarzım değil”
Orkestrayla sahne alırken de kendine sürekli sorular sorduğunu kaydeden Kidjo, “Şunu fark ettim ki orkestra solisti olmak için orkestranın bir parçası olmak zorundasın. Orada bir enstrüman halini alman lazım. Aksi halde iş yürümez, sen onlara karşıymışsın gibi olur. Bu tür salonlarda sonsuz imkanlarınız olduğunu görür, tüm farklılıkları nasıl bir araya getireceğinizi anlarsınız. Bu tür büyük yerlerin imtihanı budur. Elit bir mekan haline dönüştürmemek, kültürü herkese açmak gerekir. Bu yüzden performans yapacağım her mekanı önce gözlerim, kimler gelecek diye analiz ederim. Sanatçı olarak insanlardan bağınızı koparamazsınız.” diye konuştu.
Angelique Kidjo, diva ve yıldız gibi tanımların kendisi için çok şey ifade etmediğini söyleyerek, şu bilgileri verdi:
“İnsan ve sanatçı olmak için benimsediğim değer, mütevazı olmak. Bugün bugündür, yarın yarındır. Her sabah kalktığınızda birçok şey için şükretmeniz gerekiyor. İnsanların üzerine düşeni yapabilmesi için sen de kendi üzerine düşeni yapmalısın. İlham kaynağım, ülkemdeki geleneksel müzisyenlerdir. Siyasi farkındalığımı onlar sağladı. Milyonlarca kişinin arasında insan olmak, kimliğe sahip olmak nedir, insanlara şarkılarla, hikaye anlatımıyla nasıl ulaşabileceğini öğrettiler. Benim yöntemim sorular sormak. Çünkü yazılı olmayan bazı şeyleri anlamam gerekiyor. Çeşitliliklerle dolu bu dünyada nereye adım atacağını bilmen için nereden geldiğini de bilmen gerekiyor. Ben aslen Beninliyim ama bu tek başına bir önem ifade etmiyor. Önemli olan, geldiğin kültürün diğer kültürleri anlamana nasıl yardımcı olduğunu bilmek ve başka kültürleri tehdit olarak görmemektir. Kendimi tek bir müzik türüne hapsetmiyorum, bu benim tarzım değil. Çünkü müzik evrensel bir dildir. Hepimizin kullandığı 12 notanın hiçbir rengi ve milliyeti yok. Müziğe dair sevdiğim şey de bu. Müziğin olduğu nereye gidersem evim gibi hissediyorum.”
“Müziğin barışı getirdiği ve farklılıkları ortadan kaldıran bir güce sahip olduğunu anlamamız gerekiyor”
Konserlerinde oldukça enerjik olan ve sürekli dans eden sanatçı, enerjikliğini annesinden aldığını belirterek, “Annem 2 yıl önce vefat etti. Annem, şimdiye kadar tanıdığım herkesten daha enerjikti. 10 çocuğu vardı. Annemi hiçbir zaman yorgunum derken görmedim. Ona soruyordum ‘Bunu nasıl başarıyorsun?’ diye. Benim bir çocuğum var ve ben çok yoruluyorum. Annem doğduğunda yanında sadece annesi varmış, babası o doğmadan önce vefat etmiş. Bu yüzden insanlara karşı bir tutkusu vardı. Annem yaşarken evime gelseydiniz, sizi çok iyi misafir eder ve ne yemek istediğinizi sorardı. Yemek pişirmeyi ve yeni şeyler keşfetmeyi çok severdi. Bulguru nasıl keşfetti bilmiyorum ama hep bize öğretmek için yeni yemekler denerdi.” dedi.
Kidjo, barışçıl bir insan olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
“Etrafta acı çeken insanları görünce çok zorlanıyorum. Keşke herkesin yarasına şifa olacak bir çözümüm olsa diyorum. Müzik benim için her zaman huzur bulduğum ve huzuru paylaştığım bir şey. Hep birlikte barışa nasıl katkı sağlayacağımız, farklılıklarımızın içinde nasıl bir araya gelebileceğimiz, diyalog kurabileceğimiz ve aynı haklara sahip olduğumuzu kabul etmek üzerine kafa yormamız gerektiğini düşünüyorum.”
Kültürler arasında köprü inşa etmeye çabaladığını aktaran başarılı sanatçı, “Müziğin barışı getirdiği ve farklılıkları ortadan kaldıran bir güce sahip olduğunu anlamamız gerekiyor. Bu konuda hep Nelson Mandela’yı örnek veririm. Müzisyenler bir araya gelip her yıl Mandela’yı serbest bırakın diye topluca şarkı söyleyene kadar Mandela özgürlüğüne kavuşamamıştı. Bu konuda müzisyenlerin çabaları etkili olmuştu. Bugün de aynısını yapabiliriz. Sadece kararlı ve organize olmalı, durmak bilmeden çalışmalıyız.” değerlendirmesinde bulundu.
UNICEF’in iyi niyet elçisi olarak 2002’den bu yana görev yapan ve UNICEF’le Afrika ülkelerini gezerek çeşitli raporlar hazırlayan Kidjo, Batonga Vakfını kurarak başta Benin olmak üzere Afrika’da fırsat eşitliği bulunmayan kız çocuklarına ve kadınlara yönelik faaliyetlere imza atıyor.