Sahra Çölü’nün güneyinde yer alan, ikonik kerpiç yapıları, İslam medeniyetine yön veren medreseleri ve paha biçilemez el yazması eserleriyle bilinen Timbuktu, yaklaşık bir aydır Mağrip El-Kaidesi’nin (AQIM) Sahel’den sorumlu kolu Cemaat Nusra el İslam ve Müslim’in (JNIM) kuşatması altında tutuluyor.
JNIM’in bölgedeki hakimiyeti, Birleşmiş Milletler Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonunun (MINUSMA) Bamako yönetiminin talebiyle ülkedeki kamplarını boşaltmasıyla başladı.
MINUSMA’nın, ağustos başında Timbuktu’nun yaklaşık 50 kilometre doğusundaki Ber kampını boşaltarak Mali ordusuna teslim etmesi, ordu ile 2015 Cezayir Anlaşması’yla silah bırakan eski isyancı grupları karşı karşıya getirdi.
Ordu ile silah bırakan grupların oluşturduğu Azavad Hareketleri Koordinasyonu (CMA) arasında çatışmalar yaşanırken JNIM de fırsattan istifadeyle Timbuktu sınırlarına kadar yerleşti.
JNIM’in sözde Timbuktu bölge komutanı Talha Abou Hind, ağustosta, “ülkeye Wagner paralı askerlerini çağıran” Mali ordusuna savaş açtıklarını söyledi ve kısa süre içinde Timbuktu’ya mal taşıyan kamyonların kente girişi engellendi.
Havadan ve karadan ulaşım durdu, 34 binden fazla kişi kenti terk etti
Ağustostan bu yana kente kara yoluyla ulaşım sağlanamıyor, Nijer Nehri üzerinde Timbuktu-Bamako seferini yapan tek yolcu vapurunun 7 Eylül’de uğradığı roketli saldırıda 49 yolcu yaşamını yitirdi.
Son olarak Timbuktu Havaalanı yakınlarına 3 top mermisinin düşmesi sonucu Timbuktu’ya sefer düzenleyen tek hava yolu şirketi Sky Mali de 11 Eylül’de güvenlik nedeniyle uçuşların askıya alındığını açıkladı.
Tamamen JNIM’in kontrolüne geçtiği belirtilen Timbuktu’ya havadan veya karadan ulaşım sağlanamazken Nijer Nehri üzerindeki vapur taşımacılığı da saldırı sonrası durduruldu.
Bölge halkının bir kısmı ise ağustosta JNIM’den yapılan ilk açıklamanın hemen ardından kenti terk etti.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) tarafından ağustos sonunda hazırlanan rapora göre yaklaşık 33 bin kişi bölgedeki diğer kentlere, 1000 kişi de Moritanya’ya sığındı.
“Çölün incisi”, 10 yıl önce de saldırıya uğradı
15. ve 16. yüzyıllarda Afrika’nın dünyaya açılan ilim merkezi kabul edilen ve bu yönüyle hakkında “çölün incisi” benzetmesi yapılan Timbuktu, yaklaşık 10 yıl önce de terör gruplarının kontrolüne geçmişti.
Dönemin Cumhurbaşkanı Amadou Toumani Toure’nin 2012’de darbeyle devrilmesinden sonra Azavad Ulusal Kurtuluş Hareketi (MNLA) ve El Kaide bağlantılı Ensaruddin örgütü Timbuktu’yu ele geçirmişti.
Terör örgütleri, aralarında Sidi Mahmud Bin Amar’ın türbesinin de bulunduğu kentte UNESCO koruması altındaki 16 kabir ve türbeden bazılarını yıkmıştı.
Toplamda 333 türbenin bulunduğuna inanılan ve “333 velinin şehri” olarak da bilinen Timbuktu’da türbelere düzenlenen saldırılar, dünya kamuoyunda da geniş yer almıştı.
400 bin el yazması eser, terör örgütlerinden kaçırıldı
Terör örgütleri, yalnızca türbeleri değil aynı zamanda kente ününü veren, yüzyıllar boyu korunmayı başarmış el yazması eserleri de “pagan geleneği” diyerek yakmaya kalkmıştı.
Timbuktulu kütüphaneci tarihçi Dr. Abdel Kader Haidara, kentteki 45 farklı kütüphaneden yaklaşık 400 bin el yazması eseri gizlice 1000 kilometre uzaklıktaki Bamako’ya götürmeyi başarmıştı.
Uzmanlar, Haidara’nın çabasıyla kentteki el yazması eserlerin yüzde 95’inin kurtarıldığını açıklamıştı.
Google’ın kültür platformu Google Art&Culture, 400 bin eser arasından, 11’inci yüzyıldan 20’nci yüzyıla kadar tarihlenen 40 bin el yazması eseri dijitalleştirdi.
“Mali Magic (Mali sihri)” isimli projede görüşlerine yer verilen Haidara, bu eserlerle gurur duyduğunu belirterek “Afrika tarihinin sadece ‘sözlü’ olduğu söyleniyordu. Oysa bizzat Afrikalılar tarafından yazılmış 400 binden fazla emsalsiz esere sahibiz.” ifadelerini kullanmıştı.
İslamiyet’in Afrika’da yayılmasında kilit rol oynadı
5. yüzyılda Tuaregler tarafından kurulan Timbuktu şehri, 15. ve 16. yüzyıllarda İslam’ın Afrika’da yayılmasında kilit rol oynadı.
Timbuktu, coğrafi konumu sayesinde Afrikalı tuz ve altın tüccarlarının da toplanma merkezi haline geldi.
15. yüzyılda Timbuktu’dan çıkarılan altının çöl boyunca Kuzey Afrika, ardından Avrupa’ya ulaştırılmasıyla kente “altın şehir” lakabı verildi.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Timbuktu’da kerpiçten yapılan, bugüne kadar ayakta kalmayı başaran Djingareyber, Sankore ve Sidi Yahya cami ve medreseleri, dönemin ilim ve kültür merkezi kabul ediliyor.
180 medresede 25 bin öğrenciye eğitim verilen, 12. yüzyılda inşa edilen Sankore Üniversitesi, dünyanın ilk yükseköğretim merkezlerinden biri olarak değerlendiriliyor.