Uzun yıllar Avrupa Konseyinde çalışan insan hakları avukatı Stephanos Stavros, Norveç’te yetkililerin çocuğun evlat edinilmesine yol açan koşulları yarattıklarını, ailelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşıdığı davaların bazılarında, Norveç’in İnsan Hakları Sözleşmesi’nin aile hayatı haklarını koruyan 8. maddesini ihlali nedeniyle suçlu bulunduğunu söyledi.
- Norveç’te ‘haksız’ uygulamalarla çocukları ellerinden alınan aileler mağdur ediliyor
- Norveç’te çocuğu elinden alınan Somalili annenin avukatı: Yetkililer anneye gereken yardımı sağlamadı
AİHM’deki davalarda insan hakları temsilcisi olarak yer alan Stavros, Barnevernet davaları hakkında AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Stavros, “Norveç’te, çocuk esirgeme makamlarının, çocukları biyolojik aileden koparıp kamu bakımına almaları ve daha sonra evlat edinilmelerini mümkün kılmaları, çocuklarla ebeveynler arasındaki iletişimi kesmeleri çok daha kolay. AİHM, Norveç makamlarının kamu bakımına alınan çocukların aileleriyle tekrar bir araya gelmelerini engelleyen acele kararlarından endişeli.” diye konuştu.
AİHM’in özellikle çocukla biyolojik aile arasındaki bağın kesilmesi kararlarını çok eleştirdiğini, bunun üzerine Norveç makamlarının mevzuat değişikliğine gitmek zorunda kaldığını dile getiren Stavros, değişikliğin neticelerini bekleyip göreceklerini söyledi.
“Yetkililer çocuğun evlat edinilmesine yol açan koşulları yaratıyorlar”
Stavros, Norveç makamlarının yılda iki veya üç kez, her seferinde iki saatle sınırlı ziyaretlere izin verdiğini, üç yıl sonra çocuğun biyolojik ebeveynleriyle gerçek bir bağı olmadığı yönünde algı oluştuğunu vurgulayarak, “Yetkililerin biyolojik ebeveynlerle teması sınırlama kararı, doğal bağın kurulamamasına neden oluyor. Bir biçimde yetkililer çocuğun evlat edinilmesine yol açan koşullar yaratıyorlar. İşte sorun tam da bu. Bu sorun, insan hakları mahkemeleri tarafından defalarca eleştirildi. AİHM’in görüşü, aile hayatının devamlılığı ve ailenin yeniden inşası için çaba gösterilmesi gerektiği yönünde.” diye konuştu.
Çocuğu elinden alınan Somalili anne Mariya Abdi İbrahim’in davasını da yakından izlediğini belirten Stavros, “Bu trajik bir vaka. Bu dava, AİHM Yüksek Dairesi tarafından karara bağlandı. Bu da mahkemenin bu davaya verdiği önemi gösteriyor.” dedi.
Stavros, Abdi İbrahim davasıyla AİHM’in ilk kez evlat edinme davalarının bazılarının dini boyutu olabileceğini kabul ettiğine dikkati çekerek, “Benim görüşümü sorarsanız, bu davadaki en büyük sorun, Müslüman annenin çocuğunun alınarak Hristiyan köktendinci bir aileye verilmiş olmasıydı. Öz anne ile koruyucu aile arasında bu denli büyük inanç farkı varsa ve çocuk koruyucu ailede uzun süre kalıyorsa, öz annesine yabancılaşacaktır. AİHM din özgürlüğünün ihlalini tespit etmemiş ancak bu yönü dikkate almıştı.” değerlendirmesini yaptı.
Bu davayı çok üzücü bulduğunu vurgulayan Stavros, “Belli ki bu hanımefendi farklı kimliklerle mücadele ediyordu. Norveç’te yeni bir kimlik bulmaya çalışıyordu. Yine de çocuğunun, bir Norveçli ya da Hıristiyan olmasını istemediğini söyledi. Yetkililerin yanıtı, Avrupa’da çocukların kendi fikirlerini bulmalarına izin verildiği şeklindeydi. Norveç toplumuyla bütünleşmek için mücadele eden birine, bu çok acımasız yanıtı veriyorsunuz. Söz konusu kişi hayatı boyunca çok acı çekmiş. Buraya yeni bir gelecek inşa etmek için geliyor. Belki de çocuğuna bakamamasının, yaşadığı travmayla ilgili olabileceğini varsayabiliriz. Bu yüzden kanaatim, onun gibi insanların anlaşılması gerektiğidir. Burada Avrupa’da işler farklı yürüyor, anlayış eksikliği görülüyor. Bu insanlar anlaşılmalı, desteklenmeli ve Avrupa toplumuyla bütünleşmesine yardım edilmelidir.” ifadesini kullandı.
Stavros, yakın dönemde AİHM’de benzer 10-15 davada insan hakları ihlallerine rastlandığını, Norveç’in bu sebeple ebeveynlere tazminat ödediğini aktardı.
Norveçli yetkililerden “hiçbir sistem mükemmel değildir” savunması
Barnevernet’in bağlı olduğu Norveç Çocuk, Gençlik ve Aile İşleri Müdürlüğünün (BUFDIRS) Uluslararası Departman Direktörü Kristin Ugstad Steinrem ise AA muhabirinin sorularına verdiği yanıtta sistemde eksikliklerin bulunduğunu kabul etti.
Çocuğun, ihmal ve/veya şiddet, anne-babanın uyuşturucu kullanımına maruz kaldığı ciddi durumlarda devlet korumasına alındığını savunan Steinrem, zaman zaman Norveç Çocuk Esirgeme Kurumunun çalışmalarına dair yanlış anlaşılmalar olduğunu belirterek, “Hiçbir sistem mükemmel değildir, hatalar olabilir. Bu nedenle Norveç’te çocukların güvenli yetiştirilmelerini sağlamak için çalışmalarımızı daima geliştirmeye çabalıyoruz.” dedi.
Bu kararların, İlçe Sosyal Refah Kurulu tarafından, yani yasal süreçle alındığını ve temyize götürülebileceğini ifade eden Steinrem, AİHM’e taşınan davaların çoğunda Norveç’in aleyhine kararlar çıkmasına dair “AİHM’in Norveç Çocuk Refahı Sistemini incelemesini memnuniyetle karşılıyoruz. Herhangi bir sistemin dışarıdan bakış açısı kazanması çok önemli. Böylece daha iyisini yapmak için uğraşabiliriz. AİHM kararlarına uyulmasını sağlamak için şimdiden bazı önlemler alındı. Norveç Yüksek Mahkemesi de dört yeni davaya bakma kararı aldı.” dedi.