Kurtulmuş, partisinin il başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, dünyanın bütün ülkelerinde ve her yerde gündemin birinci maddesinin, bir aydır devam eden Rusya-Ukrayna savaşı olduğunu belirtti.
Bu savaşın iki ülke arasında olmadığının görülmesi gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, savaşı “önümüzdeki yıllarda da devam edecek olan bir güç mücadelesinin bizim bulunduğumuz bölgedeki bir yansıması” şeklinde tanımladı.
Çin’in, ABD’nin, Avrupa Birliği’nin, Rusya’nın ve diğer büyük güçlerin küresel ölçekte verdikleri mücadelenin aynı zamanda Türkiye’nin de merkezinde bulunduğu bölgeye çok ciddi şekilde sirayet ettiğini anlatan Kurtulmuş, bu krizin aslında dünyada süregiden birtakım dengesizliklerin, çatışmaların, mücadelelerin, rekabetlerin sonucu olarak ortaya çıktığını kaydetti. Kurtulmuş, “Öyle görünüyor ki önümüzdeki dönemde de bu tür krizlerle dünyanın karşılaşması mukadderdir.” ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, Rusya-Ukrayna savaşının son 20-25 yıldır çok sıkça konuşulan su, enerji ve gıda krizlerini de dünya gündemine getirdiğini ifade ederek, bunların ilerleyen dönemde dünya ülkelerini ciddi şekilde etkileyecek, yeni gerilim alanlarını oluşturacak 3 önemli stratejik alan olduğunu aktardı. Bunlara siber güvenlik alanının da katılması gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, bu 4 alanda büyük çatışmalar, gerilimler ortaya çıkacağını kaydetti.
“Her alanda güçlü olmak mecburiyetimiz vardır”
Savaşın bütün dünyayı ilgilendiren, yeni dengelerin oluşmasında sağlayacağı olumlu, olumsuz katkıları bulunduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Bu savaşla ilgili Türkiye olarak bizim de alacağımız çok sayıda ders, çıkaracağımız sonuçlar olduğunun altını çizmek isterim. Bunlardan birisi, içinde bulunduğumuz coğrafyada Türkiye’nin yeniden güçlü, büyük Türkiye olarak ayakta durmaktan başka şansı yoktur. Güçlü bir ülke olarak durmaktan başka bir ihtimalimiz yoktur. Karadeniz’deki, Kafkaslar’daki, Doğu Akdeniz’deki, Suriye’deki, Orta Doğu’daki, Kuzey Afrika’daki, Yemen’deki gelişmeler… Bütün çevremizde olup bitenlerin birinci derecede Türkiye’yi ilgilendirdiği aşikardır. Tabiri caizse çatışma bölgelerinin tam ortasında olan bölge, Türkiye’dir. Onun için Türkiye’nin bizim yıllardır söylediğimiz ve siyasi iddiamızın, siyasi irademizin merkezine oturttuğumuz yeniden güçlü, büyük Türkiye idealine sahip çıkmaktan başka bir şansımız yoktur.”
Kurtulmuş, Türkiye’nin her alanda güçlü olmak mecburiyetinin olduğuna değinerek, “Bütün alanlarda kendi ayakları üzerinde durabilen, güçlü ve bu bölgede ortaya çıkabilecek her türlü tehdidi göğüsleyebilecek hatta tehditleri fırsata çevirebilecek bir Türkiye’yi oluşturmak hepimizin mecburiyetidir. Bu Ukrayna-Rusya kriziyle ortaya çıkan bu tablodan birinci derecede çıkartmamız gereken sonuçlardan, derslerden birisinin bu olduğunun altını çizmek isterim. Türkiye, öyle ele güne muhtaç, dışarıdan gelecek birtakım iaşelerle, desteklerle ayakta durmaya çalışan bir ülke asla olamaz.” diye konuştu.
“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bir güvensizlik konseyi haline gelmiştir”
Kurtulmuş, dünyanın yeni, hakkaniyetli ve adil bir dünya sistemine kavuşmak mecburiyetinde olduğunun altını çizerek, “Dünya beşten büyüktür.” ifadesinin sadece bir slogan olmadığı, insanlık için yaşamsal bir zorunluluk olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nce (BMGK) 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan sistemin, ona bağlı dünya politik hiyerarşisinin hiçbir işe yaramadığının, çöp tenekesine atıldığının Ukrayna-Rusya kriziyle ortaya çıktığını belirten Kurtulmuş, dünyada güvenliği sağlamak, savaşları durdurmak, barışı tesis etmek için kurulduğu var sayılan BMGK’nin, şimdiye kadar herhangi bir savaşa karşı durduğu, herhangi bir barışı tesis ettiğinin görülmediğini anlattı.
Dünya politik hiyerarşisinin en üst noktasında bulunan BMGK’nin, artık bir güvenlik konseyi değil, bir güvensizlik konseyi haline geldiğini ifade eden Kurtulmu, “Bu çarpık yapının düzeltilmesi, 8 milyar insanın hepsinin adil bir şekilde temsil edildiği, yeni bir politik yapının oluşması, yeni bir küresel siyasal mimarinin ortaya çıkması sadece bir şart değil, bir zarurettir, bir gerekliliktir ve Türkiye olarak bu konuda yapmış olduğumuz çağrıların, Sayın Cumhurbaşkanımızın son yıllarda her Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşmasında ‘Dünya beşten büyüktür.’ diyerek dünyaya yaptığı çağrının ne kadar yerinde olduğu bu savaş dolayısıyla bir kere daha ortaya çıkmıştır.” diye konuştu.
Ukrayna-Rusya kriziyle Türkiye’nin stratejik öneminin ne kadar arttığının bir kere daha ispat edildiğini ve ortaya konulduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şunları aktardı:
“Başından itibaren Sayın Cumhurbaşkanımızın çok yüksek bir liderlik profili ortaya koyması ve bu savaşta bir taraf olmak yerine, her ikisi de bizim uzun yıllardır yakın ilişkimiz olan iki komşumuzla Ukrayna ve Rusya ile ortaya çıkan bu çatışmanın sona erdirilmesi ve bir an evvel savaşın sonlandırılarak barışın tesis edilmesi için tabiri caizse Türkiye, Cumhurbaşkanımızdan başlayarak, bütün imkanlarıyla seferber olmuştur. Kendisini ortaya koymuştur. Hem Ukrayna ile ilişkilerini yakın sürdürebilen, hem NATO ülkesi olan bir ülke olarak NATO’nun içinde yer alan… NATO’daki zirvede Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanımızın nasıl ağırlandığını bir kere daha gördük, ama aynı zamanda Batı’nın ortaya koyduğu yaptırımları insani gerekçelerle uygulamak istemeyen bir ülke olarak da Rusya ile çok yakın konuşabildiğimizi bu süreçte göstermiş olduk.”
Kurtulmuş, Rusya-Ukrayna krizinin savaş meydanında, askeri güçle ve çatışmayla değil, müzakereyle sonlandırılması gerektiğini vurguladı.
Söz konusu görüşü fiili olarak krizin başlangıcından itibaren uygulamaya koyduklarını aktaran Kurtulmuş, bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 40’ın üzerinde ülkenin devlet ve hükümet başkanlarıyla bu meselenin çözülmesi için samimi ve iyi niyetli bir gayreti ortaya koyduğunu anlattı. Kurtulmuş, “Sayın Cumhurbaşkanımız ortaya koyduğu bu liderlik hem sorunun çözümü için bir liderlik olarak görülüyor hem de dünya kamuoyu bakımında Recep Tayyip Erdoğan bir küresel lider olarak telakki ediliyor, kabul ediliyor ve teyit ediliyor. Bu çabalarımızın önümüzdeki en kısa süre içinde, Sayın Putin ve Zelenski’nin yüz yüze görüşmesinde, Türkiye’nin daha fazla etkisini artırarak bu müzakerenin sağlanması ve bir an evvel buradaki barışın temin edilmesi mümkün olur diye düşünüyoruz.” diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin bölgede barışın tesis edilmesindeki stratejik rolünü ortaya koyduğunu belirterek, NATO zirvesinin NATO’nun ilerleyen dönemde biraz daha derlenme, toparlanma süreci içine gireceğini, özellikle Avrupa’nın güvenliğiyle ilgili biraz daha sıkı bir şekilde işin içinde olacağını gösteren emareler taşıdığını bildirdi.
Kırım’ın ilhakıyla ilgili süreçte başta Avrupa Birliği olmak üzere hemen hemen dünyanın hiçbir yerinden bir ses çıkmadığı için böylesine bir tablonun kaçınılmaz hale geldiğini dile getiren Kurtulmuş, “Dünyadaki hiçbir sorunun çözümü askeri güçle elde edilebilecek bir iş değildir. Türkiye’nin artan stratejik öneminin içindeki en önemli hususlardan birisi de Türkiye’nin barış yanlısı, açık, şeffaf, ilkeli dış politikayı sürdürebilme yeteneğidir.” dedi.
“Göç yollarında yüzbinlerce insan şimdiye kadar hayattan koparıldı”
Kurtulmuş, Suriye krizi nedeniyle 6 milyonun üzerinde göçmenin ülkesini terk ettiğini, Afganistan’ın işgaliyle birlikte de milyonlarca insanın başka taraflara sürüklendiğini anlattı.
Uzun yıllardır Akdeniz’de ve Ege’de Avrupa geçmek isteyen göçmen botlarının dünyanın gündeminde hep yer aldığını anımsatan Kurtulmuş, “Göç yollarında yüzbinlerce insan şimdiye kadar hayattan koparıldı.” dedi.
Göçmen meseleleri karşısında Türkiye’ye teşekkürlerini ve takdirlerini ifade eden ama sadece bu takdirlerini söz aşamasında bırakan Batı dünyasının göçmenler konusunda çifte standartlı, iki yüzle olduğunun ayan beyan ortaya çıktığını aktaran Kurtulmuş, ülkelerine gelen 5-10 bin Suriyeliyi, Afganlıyı gördüklerinde ayakları titreyenlerin, onlara dünya kamuoyunun gözü önünde her türlü tahkiri, aşağılamayı yapanların Ukraynalı göçmenlere nasıl kucak açtıklarını gördüklerini anlattı. Kurtulmuş, “Onlara kucak açarken de hiç utanmadan sıkılmadan, ‘Onlar mavi gözlü beyaz tenli bizim gibi insanlar, bizim gibi medeni olarak yaşayan insanlar, Afrika’nın, Asya’nın, Orta Doğu’nun kara derili, kara kaşlı adamları, insanları değil.’ diyecek kadar çifte standart ortaya koyan bir anlayışı da buradan bir kere daha telin etmek boynumuzun borcudur. Bu savaş dolayısıyla ortaya çıkan göçmen krizi bir kere daha Batı’nın çifte standartlarını ortaya koymuştur.” değerlendirmesinde bulundu.
İnsanlığın büyük bir sınavla karşı karşıya olduğunu aktaran Kurtulmuş, “Türkiye bu sınavın tam merkezinde olan en önemli noktada bulunan ülkelerden biri. İnşallah Türkiye’nin öncülüğüyle savaşın bir an evvel sonlandırılması ve müzakere masasından sonuç alınmasını, en kısa zamanda da liderlerin yüz yüze gelerek bu savaşın bir an evvel bitirilmesini temenni ediyoruz, ümit ediyoruz.” diye konuştu.
Türkiye’nin bütün sıkıntılara, zorluklara, bunun ötesinde küresel ekonomide yaşanan olağanüstü türbülanslara rağmen planladığı şekilde yoluna devam ettiğini dile getiren Kurtulmuş, geçen cuma günü açılışı gerçekleşen 1915 Çanakkale Köprüsü’nün de Türkiye’nin ekonomi-politik tarihindeki önemli dönüm noktalarından birisi olacağını aktardı.
EYT ve asgari ücret
Bir gazetecinin, EYT ve yıpranma konusunda gelinen son duruma ilişkin sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Milletin konuştuğu, talep ettiği, beklentilerinin tamamını masaya yatırırız. Bunların tamamıyla ilgili çalışmalarımızı öteden beri sürdürürüz. Milletin gündeminde olup da bizim gündemimizde olmayan hiçbir konu yoktur. Ancak devlet yönetiminde bir şeyi talep etmek başka bir şey, onu gerçekleştirebilmek başka bir şeydir. Taleplerin gerçekleştirilebilmesi için de eldeki imkanlar, fırsatlar, öncelikler çerçevesinde bu değerlendirmeler yapılır. Yaparken de milletin hayrına olacak şekilde sonuçlar alabilmek için gayret sarf edilir. Bundan milletimiz emin olsun bu konu epeydir bakanlığın da gündemindedir. Bu konuyu yeterince biliyoruz ve çalıştık. İnşallah milletin hayrına sonuçlanmasını ümit ederiz.”
Kurtulmuş, “Asgari ücret için altıncı aydan itibaren hazırlık olabilir mi?” sorusu üzerine, memur maaşlarıyla ilgili zam yapılırken temmuz ayında bunlara ilave zam yapılabileceğinin söylendiğini hatırlatarak, “Özel sektör için konuştuğumuzda biz Türkiye’nin ekonomik olarak olağanüstü bir dönemden geçtiğini görüyoruz. Gerçekten büyük bir hayat pahalılığı baskısının vatandaşlarımızın üstünde olduğunu ve bunun da hafifletilmesi için elimizdeki bütün imkanları kullanmanın şart olduğunu görüyor ve bunu uyguluyoruz.” dedi.
“Masada 6 parti değil, görülmeyenle birlikte 7 parti vardır”
Bir gazetecinin “6 muhalefet lideri yarın yuvarlak masa toplantısında bir araya gelecek. Konu da yine parlamenter sisteme geçiş süreci. Bu toplantılardan bir sonuç çıkar mı?” sorusu üzerine Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Bir kere tashih etmek lazım. 6 muhalefet partisi değil, 7 muhalefet partisi. O masada kendisi fiilen olmayan ama ruhu orada olan partiyi de unutmayın. O partiye de haksızlık yapmayın. Çünkü haksızlık yapıldığı zaman onlar hatırlatıyorlar. Meclis kürsüsünden arkadaşlarım da hatırlar. Biz olmasaydık bu koltuklarda oturamazdınız diyorlar. Biz olmasaydık İstanbul’u ve Ankara’yı alamazdınız diyorlar. Dolayısıyla o masada 6 parti değil, görülmeyenle birlikte 7 parti vardır. Partiler bir araya gelir biz bundan hiç rahatsızlık duymayız. Ortak bir kanaat etrafında birleşirler ama şöyle davranmanın Türkiye demokrasisi açısından yanlış olduğunu düşünüyorum. Şu andaki sistem Cumhurbaşkanlığı sistemidir. Bu sistem herhangi bir kişi istediği için kabul edilmiş bir sistem değildir. Bu sistem parlamentodaki oylar artı milletin referandumda verdiği yüzde 52 ile millet tarafında tescil edilmiş, kabul edilmiş ve şu anda meşru olarak işleyen bir sistemdir. Bu sistemi beğenmiyorum ve değiştireceğim demek sadece millete aittir. Demokraside hakem de hakim de millettir. Milletten başkasının ben şunu istemiyorum böyle olsun demesi bize eski dönemleri hatırlatıyor.”
Şu anda bu partilerin parlamentoda referanduma götürecek sayısal durumunun ve üstünlüğünün olmadığını belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Dolayısıyla önce bir seçim olacak. Millet şuna bakar. Ortada çok sayıda parti var da Tayyip Erdoğan’ın karşısına kimi adam olarak koyacaksınız? Millet onu görmek ister ve ortaya koyduğunuz adayın kişiliğine bakarak Türkiye’yi yönetip yönetemeyeceğine karar verir. Milletimiz böyledir. Vatandaşlarımızın tamamına yakını buralarda neler oluyor bitiyor hepsini bizden daha iyi takip ediyorlar ama sonuçta bir not verecekler. Bu ekip aday olarak ortaya çıkacak kişi Türkiye’yi yönetir mi yönetemez mi? Türkiye’nin meselelerini çözebilir mi? PKK/PYD terör örgütü bu partilerin hangisi için terör örgütüdür, hangileri için barış için çalışan bir gruptur. İş başına geldikleri zaman Türkiye’deki Suriyeli mültecilerle hemen geriye mi gönderecekler yoksa başka tedbirler mi geliştirecekler? Ukrayna-Rusya krizinde olduğu gibi böyle bir ortamda ne tarafta yer alacaklardır? Mecliste zaman zaman bize tarafınızı seçin diyen muhalefet partilerini biliyoruz. Bizim bir tane tarafımız vardır; o da Türkiye’dir. Türkiye ne doğuya ne de batıya dönemez. Türkiye kendi eksenini takip etmek zorundadır. Onlarca soru var. Ekonomiyle ilgili çözümler IMF’nin kapısında mı arayacaklar yoksa IMF’siz bir çözüm peşinde mi koşacaklar. Dolayısıyla sadece Tayyip Erdoğan’a karşı olmak, AK Parti gitsin de nasıl giderse gitsin demek siyaseten bir laftır ama bir çözüm değildir. Biz bütün partilerin açık bir şekilde konuşmasından, görüşmesinden yanayız. Keşke ruhu masaya yansıyan o partinin de açık bir şekilde o müzakerelere açık bir şekilde olmasını sağlasalardı. Bu daha demokratik olurdu.”
Seçim anketleri
Bir gazetecinin seçim anketleriyle ilgili sorusu üzerine Kurtulmuş, “Seçim geliyor. Sözü millet söyleyecek. Kamuoyu anketleri değil. Millet sandıklarda sözünü söyleyecek. Bütün anketlerde AK Parti birinci partidir. CHP çıkıp şunu söylüyor mu? ‘Ben Türkiye’nin birinci partisiyim.’, ‘Kamuoyu anketlerinde biz önde çıktık.’ Cumhuriyet Halk Partisinin anketinde dahi yok. Cumhuriyet Halk Partisi artı HDP’yi toplayın. Neresinden toplarsanız toplayın 35’in bir gram üzerine çıkmaz. Türkiye’nin siyasi denklemi bu.”
Toplantıda, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Efkan Ala, AK Parti milletvekilleri, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan ve partililer yer aldı.