Kurtulmuş, Kütahya’da Bengisu Sosyal Tesisleri’nde gazetecilerle bir araya geldiği toplantıda soruları yanıtladı.
Başörtüsüyle ilgili Anayasa değişikliği teklifine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Aslında çözülmüş olan bir başörtüsü sorunu var. Ama başörtüsüyle ilgili konuştuğumuzda hayali bir meseleden konuşmuyoruz. Daha geçtiğimiz çok kısa bir süre önce Türkiye yakın tarihinin en karanlık dönemlerinden olan 28 Şubat sürecinde ortaya çıkan insanlık dışı manzaraları hepimiz dün gibi hatırlıyoruz. Gencecik insanların üniversite kapısından atıp kovulduğu, çok sayıda devlet memurunun işinden edildiği bir süreçten bahsediyoruz. Ama AK Parti’nin bu iktidarları sırasında sessiz sedasız bu mesele aşıldı. Mesela hemen komşunuz Afyon Valisi başörtülü bir hanımefendi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde başörtülü bir subay geçen sene kendi bölümünde birinci oldu. Bunlar çözülmüşken maalesef bir gün Sayın Kılıçdaroğlu gece bir tweet attı. Dedi ki ‘Bu başörtüsü meselesini çözecek bir yasa teklifi hazırladık. Gündeme getiriyoruz’. Madem bir yasa teklifi olarak gündeme getiriyoruz. Bunu en üst hukuki norm olan anayasa çerçevesine oturtturalım.”
“Bir daha iktidarda kim olursa olsun, iktidarın kendi tercihine bırakmaksızın başörtülü, başı açık, kamuda, özel sektörde herhangi bir Türk kadınının bir ayrımcılığa tabii tutulmasının önüne geçelim.” diyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çok açık bir anayasa teklifi hazırlayalım. Bu teklif hazırlandı. Kendileriyle müzakereler edildi ve şunu söyledik, ‘Bunun başarısı AK Parti’nin ya da Cumhur İttifakı’nın başarısı olmasın bu 27’nci dönemin bütün partilerinin başarısı olsun. Gelin bu meseleyi çözelim. Bunun üzerinden siyaset yapmayalım. Bunun içerisinde karşı tarafı suçlayarak bir şekilde yol almayalım. Mesele sonuç almaktır. Siyasetten amacı odur. Sonuç almaktır.’ Burada bu anayasa teklifini tekraren söylüyorum. Başörtülü, başı açık, kamuda, özel sektörde yer alan bütün kadınlarımız için bu anayasal değişikliği yapalım, bu düzenlemeyi yapalım, geçelim. Bu, 24’üncü maddeyle ilgili düzenlemedir. 41’inci maddeyle ilgili düzenlemede de ailenin korunmasıyla ilgili adımı hep beraber atalım. Böylece Türk ailesinin bir takım fesat yuvalarının tahribatına uğramasını önleyecek anayasal güvenceyi ortaya koyalım. Bu siyasi bir mesele değildir. Milli bir meseledir ve Türk halkının tamamını ilgilendiren bir meseledir.”
“Bu yangın bütün Avrupa’yı tutar”
Numan Kurtulmuş, Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılara de değinerek şunları söyledi:
“Bütün Müslüman dünyasının ve hatta dünyanın gündeminde ilk sıralara oturan maalesef Avrupa’da faşist, ırkçı, göçmen karşıtı, Müslüman düşmanı ve Türkiye düşmanı karşıtı olarak bilinen bir siyasetçi paçavrasının, bir sözde siyasetçinin Kur’an-ı Kerim’i yakma eylemidir. Bu eylemin maalesef önce İsveç’te İsveç makamlarının sağladığı güvenlik kordonu altında gerçekleştirilmesi ve ardından da şimdi başka Avrupa ülkelerinde aynı eylemi yapacağına ilişkin açıklamaların gündeme gelmesidir. Öncelikle Kur’an-ı Kerim’i yakan bu adamı ve bu adamın arkasındaki destekçilerine şunu söylemek isteriz, orada yanan sadece Kur’an-ı Kerim değildir. Orada yakılan aslında insanlığın vicdanıdır. Mahşeri vicdandır. Bu yangını söndürmek de sizin vazifenizdir. Bu yangın bütün Avrupa’yı tutar. Bu yangın bütün dünyayı sarar. Hiçbir dinin kutsalına karşı böylesine ağır bir hakaretin yapılmasına biz millet olarak asla müsaade etmeyiz.”
İnançlara saygı temelinde bir siyaset oluşturmak yerine hala Avrupa’da bazı siyasetçilerin ve bazı ülke yöneticilerinin bu meseleyi bir ifade özgürlüğünün göstergesi olarak görmesini büyük bir suçun ortaya konulması olarak değerlendiren Kurtulmuş, “Bu bir ifade özgürlüğü değildir. Hiçbir demokrasi başka inançların mensuplarına hakaret etme hakkını başka birine vermez. Dolayısıyla bu ifade özgürlüğü olmadığı gibi bu tamamıyla demokrasiye de düşmanca yapılmış bir eylemdir. Demokrasinin dibine dinamit koymaktır. Farklılıkların bir arada yaşamasının önünü kapatmaktır ve saygısızlığın açık bir ifadesidir.” dedi.
“Ümit ediyoruz Rusya-Ukrayna Savaşı bir şekilde sonlandırılır”
Kurtulmuş, kamuoyunda ABD’nin ve Almanya’nın Ukrayna’ya ilave mühimmat silah ve tank sevkiyatını gerçekleştireceği bilgisinin konuşulduğuna değindi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimleriyle Ukrayna ve Rusya arasında önemli diplomasi yürütüldüğünü hatırlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Her iki tarafın heyetleri geldi. Neredeyse son bir rötuşa sıra gelmişti. Ufak bir rötuşla Sayın Zelenski ile Sayın Putin’in bir araya getirilmesi ve Ukrayna-Rusya Savaşı’nın sonlandırılmasına ramak kalmıştı. Çünkü Türkiye’nin, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın Rusya-Ukrayna Savaşı’yla ilgili görüşünü bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bu sadece bir iki ülkenin arasındaki bir çatışma değil, Rusya’yla batı arasındaki bir çatışmadır. Bu çatışma, bu savaş böyle devam ederse yayılmak ve derinleşme tehlikesiyle de karşı karşıyadır. Dolayısıyla bu bölgesel ateşin söndürülmesi ve bunun küresel bir ateş haline gelmemesi için Türkiye üzerine düşen sorumlulukları sonuna kadar yerine getirdi. Halen de Sayın Cumhurbaşkanı’mız sorumluluklarını yerine getirmeye devam ediyor. Her iki tarafla da görüşen dünyadaki tek lider olarak her iki tarafla da görüşen, dünyadaki tek ülke olarak bu vazifenin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz ve bir an evvel bu savaşın sonlandırılması, iki tarafın da rıza göstereceği, iki tarafın da memnun olacağı bir çözümün ortaya konulması için gayret sarf ediyoruz. Ayrıca bu savaşın devamıyla birlikte ortaya çıkan insani sorunların çözülmesi için de insani diplomasi çerçevesinde adımlarımızı atıyoruz. Ne yazık ki biz bunları yaparken diğer taraftan bazı ülkelerde bu savaşın sürmesi, devam etmesi mümkün olduğu kadar uzaması ve hatta yaygınlaşmasını istiyorlar.”
“Özellikle bu son Ukrayna’ya silah ve teçhizat sevkiyatı kararının, endişe ederiz ki, savaşın derinleşmesi ve yaygınlaşmasına etki etmekten başka hiçbir sonucu olmayacaktır.” diyen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Dolayısıyla bu kararın uluslararası barışa etki eden, barış ve esenliği sağlayan bir yaklaşım olmadığını, tam tersine bölgedeki ateşi daha fazla körükleyecek tabiri caizse ateşe benzinle gidecek bir karar olduğunun da altını çizmek isteriz. Bir an evvel uluslararası camia, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sonlandırılması, insani kayıpların sona erdirilmesi, iki ülkenin de egemenlik haklarının korunarak bu anlamda savaşın tekrar iki tarafın da kabul edeceği bir şekilde sonlandırılması için gayret sarf etmelidir. Türkiye’nin yeri, pozisyonu ve uluslararası alandaki gösterdiği performans ortadadır. Ümit ediyoruz kısa süre içerisinde Rusya-Ukrayna Savaşı bir şekilde sonlandırılır ve bölgesel kriz küresel kriz haline dönmeden bu sonuç elde edilir.”