AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, internet medyası temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda, reform çalışmalarının takvimine ilişkin bir soru üzerine, “Aşağı yukarı hukukla ilgili kısmı son noktaya doğru gelmiştir. Ekonomiyle ilgili kısmı çok kısa süre içerisinde tartışılacak. ‘Şu gün açıklanacak’ demek için erken. Biz bunları diğer siyasi partilerle de belki paylaşma noktasında olacağız. En kısa zamanda başladığımız bu süreci, Sayın Cumhurbaşkanımızın ilan etmiş olduğu bu süreci gerçekten çok güçlü bir şekilde Türkiye ve dünya kamuoyuyla paylaşacağız.” yanıtını verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Twitter hesabına gelen engellemeyle ilgili soru üzerine de Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Sosyal medya platformları aslında kendileri de politik bir tavırları taşıyorlar. Kendi ön kabullerini, kendi kanaatlerini bir veri olarak bütün insanlığa dayatmaya çalışıyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değildir ve Türkiye’nin inşallah en kısa zamanda kendi milli sosyal platformunu kurması, bu konudaki çalışmalar biliyorsunuz çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Bu konuda başlayan uygulamalar var, bunların daha da ileri gitmesi, daha da yaygın olması ve aslında bizim ülke olarak, vatandaşlar olarak hepimizin bu anlamda bir an evvel kendi milli uygulamalarımıza dönerek o alanı güçlendirmemiz lazım. Çünkü gerçekten kabul edilebilir bir şey değil. Bu şirket, ismini vermek istemiyorum, nihayetinde bir şirket. Kardeşim sen burada bir sosyal medya platformu oluşturuyorsun, bir haberleşme ağı kuruyorsun. Buradan büyük paralar kazanıyorsun. Sen bir ticaret yapıyorsun. Ticaret yapan adamın, kendi dükkanına gelen filanca dinden, mezhepten, meşrepten, etnik kökenden, kıyafetten, tarzdan insana ‘Ben sana mal satmam.’ demesine benzer. Kabul edilebilir bir şey değildir. Sen nihayetinde bir firma olarak kim ne kullanıyorsa, bunun tabii uluslararası etik bakımından kuralları konulabilir ama sonuçta siyasi olarak bu işin kullanılması kabul edilebilir bir şey değil. Yasak koyduklarını değil, aslında bu şirketlerin varlığını bir şekilde tartıştıran ve varlıklarını da şüpheli hale getiren bir davranıştır. Bunu doğru bulmuyoruz, kınıyoruz, Bu bir şirketin yapmaması gereken bir tavırdır.”
Pandemi sürecindeki kısıtlamalar
Kurtulmuş, pandemi sürecinde getirilen kısıtlamaların ne zaman kaldırılacağına yönelik soru üzerine, güvenlik-özgürlük dengesinin kurulması gerektiğinin altını çizdi.
Pandemi sürecinde sağlık ile ekonomi arasındaki dengeyi de kurmaya çalıştıklarını anlatan Kurtulmuş, “Bütün Türkiye’yi bir anda kapatabilirsiniz, zaten bütün dünya bu endişe içinde. Ama sonuçta insanların sağlığını korumak bizim sorumluluğumuz olduğu gibi, aynı zamanda insanların ekonomik olarak da tezgahlarını açık tutabilecekleri sistemin korunması lazım. Bunun için bir taraftan çok sıkı tedbirler getirirken, diğer taraftan da kısa çalışma ödenekleri ile önemli imkanları seferber ederek, işsizliğin önlenmesi ve işyerlerinin kapanmasını önlemek için adımlar atıldı.” ifadelerini kullandı.
Sosyal destek programları ve Vefa Grupları üzerinden de çaresiz vatandaşların korunduğunu, Bilim Kurulu’nun da son derece yetkin olduğunu ve ortaya çıkan tavsiyelerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında tartışıldığını belirten Kurtulmuş, ilgili Bakanlıkların da kendi konularıyla ilgili varsa teklifleri ve çekincelerini ortaya koyduklarını dile getirdi.
Aşının gelmesinin de pandemi sürecinde önemli bir imkan olduğunu ifade eden Numan Kurtulmuş, “Aşı vurularak yolumuza devam ediyoruz. Bu dengeyi koruyacağız. Hem ekonominin ayakta kalmasını sağlamak hem de vatandaşlarımızın güvenli bir şekilde yaşamalarını temin etmek, hükümetimizin vazifesidir.” dedi.
Muhalefet liderlerinin “Parlamenter Sistem” talebi
Numan Kurtulmuş, muhalefet liderlerinin sık sık güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşü dile getirmeleri ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde görülen aksaklıklara yönelik düzenlemeye gidilip gidilmeyeceğine ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
“Reformlar süreci biraz daha ileride gidiyor, anayasa meselesi yeni başladı ama her ikisinin de Türkiye’nin daha ileri, çağdaş bir ülke haline gelmesi için büyük katkıları olacağına inanıyoruz. Türkiye’de uzun yıllardır konuşulan Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, seçim barajları, seçim çevreleriyle ilgili konular da konuşulabilir, tartışılabilir konulardır. Türkiye’nin geldiği noktada bir şekilde bunların da gündemde olması, bu reform ve yeni anayasa süreçlerinde bunların da ele alınması kaçınılmazdır. Burada da bizim hiçbir ön yargımız olmadığını açıkça ifade ediyoruz. Parlamenter sistem ya da güçlendirilmiş parlamenter meselesine gelince, Türkiye böyle bir sisteme geri dönebilir mi bunun yolu bellidir. Bizim baştan beri söylediğimiz şey sanki Türkiye’de mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili bir referandum yapılmamış, anayasa değişikliği yapılmamış ve milletimiz bu konuda karar vermemiş gibi konuşulamaz. Bunu milletin iradesine haksızlık, saygısızlık olduğunu ifade etmek isterim. Başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi bunları çok konuştuk, parlamenter sistem, güçlendirilmiş parlamenter sistem, nihayetinde bunlar hepsi sistemdir. Her birisi demokrasi içinde teklif edilebilir ama bunun hakemi de hakimi de millettir, kararını millet verir. Millet yapılan referandumla kararını vermiş, Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemine geçilmiştir. Bu millet bunu değiştirmek isterse değiştirir mi tabii ki değiştirir. Yolu bellidir. Parlamentoda yeterli çoğunluğa sahip olursunuz belli noktada eğer 360’ı bulursanız referanduma götürürsünüz, 400’ü aşarsanız parlamentoda anayasa değişikliği yaparsınız. Bunun yolu, siyasi kulislerde tartışmak ya da bunun üzerinden sanki hiç Cumhurbaşkanlığı Sistemi yokmuş, şu anda seçilmiş olan Cumhurbaşkanı gayrimeşru bir şekilde orada oturuyormuş gibi konuşmak haksızlıktır, bu muhalefet yapmak değildir. Muhalefet yapmak parlamentoda 400’ü bulmak meselesidir, muhalefet yapmak parlamentoda hiç olmazsa 360’ı bulmaktır. Ama Cumhurbaşkanlığı Sistemi üzerinden bir tartışma oluşturup, bunun üzerinden seçilmiş cumhurbaşkanının meşruiyetini tartışacak bir zemini açmak, demokrasiye uygun bir tavır değildir, doğru değildir, zaten de milletimiz böyle bir tavrı benimsemez.”
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin eksikleriyle ilgili yapılan çalışmaların bilimsel alanda etkili ve kapsayıcı şekilde yürütüldüğünü ve sonuçların rapor haline getirildiğini belirterek, “Sorun görülen alanların yüzde 95’i uygulamadan kaynaklanan hususlardır. Dolayısıyla bu hususların nasıl giderileceği konusunda da çalışma yapıldı.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin özellikle salgın sürecinde Türkiye’ye yönetim bakımından etkinlik kazandırdığının görüldüğünü dile getiren Kurtulmuş, “Pandemi sırasında, uluslararası sorunların çözülmesi sürecinde Türkiye’ye artısı, kazanımı olduğunu gördük. Bunların hepsini bir arada tartışacağımız bir sürece girdik, hem reformları hem anayasa meselesini. Burada bizim beklentimiz samimiyetle iyi niyetle art niyetsiz herkesin eteğindeki taşları ortaya dökmesi ve Türkiye’nin daha güçlü bir yapıya kavuşmasının temin edilmesidir.” ifadelerini kullandı.
“CHP hep statükodan yana olmuştur”
Türkiye’de başkanlık sistemi tartışmalarının çok eskiye dayandığını, CHP’nin Türkiye’de Başkanlık Sistemi’ne geçilmesine ilişkin geçmişten bugüne tavsiyesi ya da teklifi olmadığını belirten Kurtulmuş, “Türkiye’de millet çizgisi diyebileceğimiz, yani statükoyu korumak istemeyen, milletin sözünün daha güçlü olmasını isteyen, milletin siyasetteki varlığının kuvvetlenmesini isteyen siyasi çizgi, partilerinin aldığı oylara bakmaksızın Türkiye’de hep başkanlık sistemini savunmuştur. Ama Türkiye’nin kurucu partisi olduğunu iddia eden CHP hep statükodan yana olmuştur.” diye konuştu.
“Cumhurbaşkanını halk seçsin” demenin de millete güvenmeyi gerektirdiğinin altını çizen Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Millete güvenmeyip, millete tepeden bakarak, milleti yönlendirip şekillendirmek istiyorsanız, zaten nasıl cumhurbaşkanını milletin seçmesini istersiniz. Cumhurbaşkanını kapalı kapılar ardında, bazı etkin mahfiller bir araya gelsinler ve seçsinler, aynen Ahmet Necdet Sezer’in seçiminde olduğu gibi… Bana birisi Ahmet Necdet Sezer’in seçiminde hiçbir dünya görüşünde ortaklık olmayan beş siyasi parti liderinin nasıl bir araya getirilip de ‘Biz Ahmet Necdet Sezer’i istiyoruz.’ diye söyletildiklerini anlatabilir mi? Cumhuriyet Halk Partisinin istediği cumhurbaşkanlığı seçimi böyle bir şeydir.”
Boğaziçi Üniversitesindeki olaylar
Numan Kurtulmuş, Boğaziçi Üniversitesindeki olaylara ilişkin soru üzerine hayatının büyük bölümünün üniversitede geçtiğinin altını çizdi. Geçmiş dönemlerdeki rektörlük seçimleri ve orada yaşananların Türkiye’de nasıl politize edildiğini de bilen birisi olduğunu anlatan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Boğaziçi’ndeki meselenin maalesef kısa bir süre içinde öğrencilerin protestosu meselesinin dışına çıkarılarak marjinalleştirilme çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. Hatta ve hatta bir partinin, ana muhalefet partisinin İstanbul teşkilatlarının ilk günden itibaren orada, Boğaziçi’ndeki gösterilerin içerisinde orayı politize eden bir rolle var olduklarını düşünüyoruz. Biz de diyoruz ki ‘Çekin ellerinizi çocukların üzerinden, burayı politize etmeyin.’ Boğaziçi kendisi gerçekten Türkiye’nin büyük bir markası olarak yeniden güçlü bir şekilde eğitimine devam etsin. Buradan birileri yeni bir Gezi Parkı eylemi çıkarmaya çalışır mı? Niyetleri olabilir. Bazı çevrelerin, oradaki gençleri kastederek söylemiyorum ama onların arkasında orayı bir şekilde politize etmeye çalışanları ya da işte o yere Kabe resmi koyarak Müslüman milletimizin büyük çoğunluğunu bir şekilde provoke etmeye çalışanların ve arkasındaki aklın, buradan bazı sokak eylemleri çıkarmak isteyeceğini düşünüyorum. Ama hiç kimse endişelenmesin, Türkiye artık o dönemleri asla yaşamayacaktır. Türkiye bu anlamda milletiyle devleti bütün bir şekilde bütün oynanan oyunların farkında olarak, Gezi Parkı benzeri olaylar gündeme gelmeyecektir.”
Vesayetçi sistemle mücadele
Kurtulmuş, CHP’nin Parlamenter Sistem konusundaki ısrarının sebebinin sorulması üzerine de AK Parti’nin ilk iktidara geldiğinde yüzde 34 oy oranıyla seçildiğini hatırlattı.
Sonraki dönemlerde de AK Parti’nin tek başına iktidarını sürdürdüğünü belirten Kurtulmuş, parti olarak temel meselelerde değişiklik yaparken hep milletin lehine karar verdiklerini dile getirdi.
“Kulaklarını çınlatalım İnce’nin tabiriyle söyleyelim, ‘Çıkmışsın adam yenmiş yenmiş de yenmiş yenmiş de yenmiş her seçimde açık ara birinci parti olarak çıkmış ve iktidar olmuş bir parti, bu rahat iktidar olma zeminini sürdürmek isteyebilirdi.” diyen Kurtulmuş, AK Parti’nin Türkiye’de vesayetçi sistemle mücadele ettiğini anlattı.
AK Parti’nin vesayetçi sistemle mücadele ederken en büyük gücün halktan geldiğini gördüğünü aktaran Kurtulmuş, onun için de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin çok daha kalıcı bir imkan sağlayacağına inandıklarını ve öyle de olduğunu söyledi.
CHP’nin Türkiye’nin çok partili siyasi hayatında merhum Bülent Ecevit’in 1973’teki iktidarı dışında herhangi bir şekilde iktidara gelmediğini de hatırlatan Kurtulmuş, “Kanaatim zaten iktidarı verseniz de ‘Aman ha bize bu iktidarı vermeyin’ diye kaçacaklarından da endişeliyim. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi belki bunu geçen yerel seçimlerde yaptığı gibi Tayyip Erdoğan karşıtlığını kullandığı gibi burada da bunu bir konsolide etme aracı olarak kullanmak isteyebilir ama bunun yolu da anayasal değişiklikten geçiyor.” ifadelerini kullandı.
Numan Kurtulmuş, 24 Şubat’ta yapılacak AK Parti İstanbul il kongresiyle il kongrelerinin tamamlanacağını hatırlatarak, “Mart ayı içinde, şu andaki planlamamız öyle, büyük kongremizi tamamlayarak, yeni yönetimin seçilmesini temin etmek ve ondan sonraki sürece, 2023 sürecine hazırlanmaktır.” diye konuştu.
Partilerin birbirlerini ziyaret etmesinden memnun olduklarını dile getiren Kurtulmuş, “Her gün ziyaret etsinler. Biz de ziyaret ederiz. Siyaset fikirleri karşılıklı konuşabilmek ve uzlaştırabilmek meselesidir. Dolayısıyla ‘Niye çok ziyaret ediyorlar?’ diye bir endişeye kapılmayız, bundan da memnun oluruz, bunu açık bir şekilde ifade etmek istiyorum. Ancak bir kere daha Türkiye’nin bilmesini isterim ki bu ziyaretler bir erken seçim işareti değildir ya da reform ve anayasa çalışmaları da bir erken seçimle ilintilendirilecek konular değildir. Türkiye’de seçim, Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve genel seçim 2023 yılında, mahalli seçimler de 2024 yılında yapılacaktır. Türkiye’nin bu anlamda seçim tartışmaları üzerinden de kaybedecek bir vakti ve enerjisi olmadığını düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye-Amerika ilişkilerinin normalleştirilmesini istiyoruz”
Numan Kurtulmuş, ABD-Türkiye ilişkilerine yönelik bir soru üzerine, ABD Başkanı Joe Biden’ı yeni seçildiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Ben, Amerika’nın yeni yönetiminin de Türkiye ilişkilerine özel bir önem atfedeceğini düşünüyorum. Bizim zaman zaman yaptığımız hatalardan birisi Türk-Amerikan ilişkilerinin tekdüze devam eden, aynı çizgide devam eden bir ilişki süreci olduğunu zannediyoruz. Hayır öyle değil. Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkilerin çok iyi olduğu, çok yakınlaştığı, çok büyük gerilimler yaşandığı, neredeyse iplerin kopma noktasına geldiği dönemleri geçmişte yaşadık, hepimiz bunu çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla Türk-Amerikan ilişkileri inişli çıkışlı bir çizgi seyrediyor. Her iki taraf da kendi milli menfaatleri bakımından bu sürece bakmak durumunda. Türkiye, son zamanlarda, son dönemlerde, 5-6 yılı göz önünde bulundurduğumuzda özellikle Ortadoğu politikalarında, özellikle Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ın kuzeyinde uygulanan politikalarda milli menfaatleri korumak bakımından ne kadar kararlı olduğunu ortaya koymuştur. PYD’ye, YPG’ye, PKK’ya verilen destekler ortadadır. Hatta nerede, ne zaman, kaç uçak, ne gittiğini hepsini biliyoruz. Bunların kimler tarafından sağlandığını da biliyoruz. Türkiye olarak Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye karşı gelecek terör örgütlerinin faaliyetlerini durdurmak için sınır ötesi faaliyetlere başladığımız zaman nasıl karşı çıkıldığını, nasıl durdurulmaya çalışıldığını da biliyoruz. Buna rağmen Türkiye, bir kere sahada kararlılığını göstermiştir. Türkiye düşmanı terör gruplarının Türkiye’ye karşı saldırıda bulunmalarına asla müsaade etmeyeceğini, Suriye’nin toprak bütünlüğünün parçalanması ve Suriye’de bir sözde terör devleti koridorunun oluşmasına asla göz yummayacağını açık şekilde ifade etmiştir. Sahada varlığını 3 sınırötesi operasyonla göstermiştir. Yeni dönemde Türkiye-Amerika ilişkilerinin normalleştirilmesi, iyileştirilmesi, gerginlik alanlarının ortadan kaldırılmasını istiyoruz.”
“İlişkileri yeniden daha sağlam ve güvenilir noktaya taşıyabilmek için niyetimiz, irademiz tamdır”
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Türkiye-Amerika arasındaki ilişkilerin gerginleşmesinin hiç birisinin sebebinin Türkiye olmadığını belirterek, “PKK’ya, YPG’ye destek veren kim? Terör örgütü elebaşını hala eli kanlı bir katili, bir çetenin liderini hala Amerika Birleşik Devletleri’nde besleyenler kim?” diye sordu.
ABD’nin, eğer rasyonel bir seçim yapacaksa üç-beş bin militandan oluşan bir terör örgütüyle mi yoksa nüfusu sürekli gelişen, eğitim kalitesi artan, ekonomisi güçlenen, demokrasisi güçlü bir şekilde ilerleyen Türkiye gibi Orta Doğu ve ön Asya’nın kilit taşı olan bir ülkeyle mi ilişkiye geçmeyi tercih edeceğini dile getiren Kurtulmuş, herhalde Amerika’nın milli menfaatlerinin Türkiye ile daha iyi ve sıkı bir ilişkiye geçmeyi zorunlu kılacağını düşündüğünü anlattı.
Kurtulmuş, Amerika’daki siyasetçilerin de rasyonel davranacağını, yeni dönemin de fırsat olduğunu dile getirerek, S-400 meselesinin sebebinin de Türkiye olmadığını, Türkiye’nin Amerika’dan uzun yıllar Patriotları istediğini ancak bahaneler sunarak stratejik müttefik olan Amerika’nın bu konuda ipe un serdiğini söyledi.
Türkiye’nin de kendi hava güvenliğini sağlamak için Rusya’dan S-400 silahlarını temin ettiğini, bunun tercih değil hayati bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, buna Türkiye’yi sevk eden de ABD’nin yanlış politika yürüten politikacıları olduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, “İlişkileri yeniden daha sağlam ve güvenilir noktaya taşıyabilmek için niyetimiz, irademiz tamdır. Biden yönetiminden de aynı iyi niyetli yaklaşımı beklediğimizi bu vesileyle ifade etmek istiyorum.” dedi.
“Cumhur İttifakı’nı daha fazla genişletme taraftarıyız”
Numan Kurtulmuş, diğer partilerle ittifaklarla ilgili soru üzerine, Cumhur İttifakı’nın sahada kurulduğunu, 15 Temmuz’da sahada AK Parti ve MHP arasında taban kaynaşmasının yaşandığını, bu ittifakın sandığa da yansıdığını anlattı.
Millet İttifakı’nın en büyük handikabının niçin bunu yaptığını bilememesi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İttifak ettikleri tek nokta, Tayyip Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin. Parlamenter sistem nasıl olacağı konuşuluyor ya, bununla ilgili kanaatlerinin dahi müşterek olmadığını tahmin ediyoruz. Kendisini milliyetçi olarak tanımlayan İYİ Parti’nin seçmen kitlesi nasıl ayrılıkçı bir parti hareketinin yan kolu gibi çalışan bir partiyle iş birliğini içine sindirecektir. Kendisini Kemalist, vatansever, Atatürkçü olarak tanımlayan CHP’nin ana gövdesi ayrılıkçı bir siyasi partinin programıyla nerede uyuşacaktır? Karşı taraftaki ittifak, Millet İttifakı ne olduğu, niçin ittifak ettiği üzerinde değil, neye karşı çıktığı üzerinde ittifak etmiştir ki bu siyaseten söyleyeyim pamuk ipliğidir. Aralarında fikri birliğin, fikri beraberliğin, fikir konusunda anlaşamayabilirler ama bir program ortaklığının olmadığı görülüyor.”
Asıl olanın partilerin tabanları arasındaki fikir yakınlaşmasını sağlamak ve ortak hedefler üzerinde hareket etme becerisini kazanabilmek olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Bu anlamda Cumhurbaşkanımızın son yaptığı ziyaretlerle birlikte tavrımız net ve açıktır. Cumhur İttifakı’nın saydığımız ilkeler, milli değerlerde, milli meselelerimizde ittifak halinde olmak, teröre karşı ittifak halinde olmak, güçlü ve büyük Türkiye’yi kurma ideali etrafında bütünleşmek gibi temel konularda müşterek olmak şartıyla Cumhur İttifakı’nı daha fazla genişletme taraftarıyız. Ne kadar geniş, ne kadar yüksek bir ittifak olursa o Türkiye’de hele hele yeni hedefleri çerçevesinde çok daha olumlu, demokratik, pozitif bir gündem oluşturur.” ifadelerini kullandı.
Yeni reform paketinin iş dünyasının beklentilerini ne kadar karşılayacağına yönelik yaptığı değerlendirmede, amaçlarının bu reform paketiyle birlikte ekonomideki öngörülebilirliği ve istikrarı artırmak, yatırımcıya daha cazip gelen, hem ekonominin hukuki tarafıyla ilgili hem de ekonomik yatırım ortamı bakımından son derece iyileştirilmiş bir yapıyı ortaya koyabilmek olduğunu dile getirdi.
Bir başka önemli alanlarının da özellikle Türkiye ekonomisinin yüzde 65’ini oluşturan esnaf ve sanatkarların güçlendirilmesi için adımlar atılması olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Sanayide ilgili Bakan arkadaşlarımız çok ciddi destekler veriyorlar. Çok şükür sanayide kapasite kullanım oranlarının bu pandemi şartlarına rağmen ileriye doğru gittiğini görüyoruz. Burada ana fikrimiz şudur; tezgahı dağıttırmamak. Yani insanlar üretime devam etsin, iş yerleri açık kalmaya devam etsin, belki biraz küçülme, daralma her iş yerimizde olabilir ama tolore edebilecekleri sınırlarda bunların kalmasını temin etmeye gayret ediyoruz. Türkiye bu süreçte üretim gücünü de zayıflatmıyor, artırıyor. Her alanda çok güçlü üretimler yapılıyor.”
Kurtulmuş, bu yılın 2. çeyreğinden sonra Türkiye ekonomisinin çok rahat bir döneme geçeceğine inandığını, 3. çeyrekten sonra da Türkiye’nin iyi bir istikamette yol alacağını vurguladı.
“Sosyal medya iyi kullanılırsa büyük bir nimet”
AK Parti içerisinde Z kuşağına yönelik bir planlama yapılıp yapılmadığı, gündeme gelen reformlar kapsamında iletişim anlamında stratejik bir düşünce olup olmadığı hakkındaki soru üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Sosyal medya iyi kullanılırsa büyük bir nimet. Ama maalesef kötü kullanılırsa kontrolü oldukça zor ve yıkıcı bir mecra haline geliyor. Bununla ilgili birtakım düzenlemeler yapıldı. Kontrolleri yapıldı. Devletin anayasal olarak da vatandaşının ahlaki gelişimini sağlamak konusunda da ödevi var. Bu noktada gerekli düzenlemeler yapılıyor. Sosyal medya platformları oldukça cazip alanlar olduğu için doğru olanın, iyi olanın daha fazla rekabet edilebilir hale getirilmesini sağlamamız lazım. Yasaklayarak bir yere varamazsınız. Aslolan kötüye karşı en büyük iyinin hakim olmasıdır. Yanlışa karşı en büyük etken doğrunun hakim olmasıdır. Sosyal medyada bu anlamda faaliyet gösterecek arkadaşlarımızın çok güçlü olması, milletin gençlerinin geleceğine olumlu katkılar sunacak çabaların ortaya konulması zorunludur. Bu da bir vazifedir. Devletin vazifesi de gençlerin ahlaki gelişimlerini korumak, oradaki kötü yaklaşımların önlenmesi için üzerine düşen vazifeyi yerine getirmektir. Bununla ilgili zaten çalışmalarımız yapılıyor. Bunlar ihtiyaçlara göre daha fazla genişletilebilir, adımlar atılabilir. Buradaki amacımız, sosyal medyanın bir şekilde temizlenmesi. Neyi kastediyorum? Gerçekten doğru, pozitif kullanan insanların, grupların önünde sosyal medyanın bir özgürlük alanı olarak olabildiğince açılması. Ama yanlışın, eksiğin, millete zarar verenin de bir şekilde önlenebilmesinin temin edilmesidir.”
Kurtulmuş, bir internet medyası temsilcisinin, Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlerle paralel olarak İstanbul Sözleşmesi’nin gündeme geldiği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi konusunda bir tavrı olduğunu ifade etmesi üzerine, “Siyasette gündemde olmayan bir konu pat diye Türkiye gündemine gelmez. Bu konu da çok tartışıldı. Geçmiş dönemde ilgili bakanlıklar çalışmalarını yaptı. Siyaset kurumu bu konuyla ilgili çalışmalarını yerine getirdi, belli bir noktaya geldi. Sonuç alındığında, olgunlaştığında bu kamuoyuyla paylaşılır.” dedi.
Programda, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ve Anadolu Ajansı (AA) İstanbul Haberleri Editörü Cemal Coşkun da yer aldı.