AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, sadece AK Parti’nin değil, Türkiye siyasetinin temel ödevlerinden birisinin, gerçekten sivil, tamamen milletin kendi inisiyatifiyle gündeme getireceği ve gerçekleştireceği bir anayasa yapabilmesi olduğunu belirterek, “Bunun yolu da parlamentoda bu anayasayı oluşturacak bir çoğunluğun elde edilmesi ve belli bir orana ulaşırsa ondan sonra parlamentodan halka giderek, referandumla tam manasıyla sivil bir anayasanın yapılmasıdır.” dedi.
Kurtulmuş, Ordu’da Altaş TV’nin ev sahipliğinde 25 ilden televizyon kanalının katılımıyla düzenlenen “Anadolu Soruyor” programında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Her gün halkın içerisinde olduklarını dile getiren Kurtulmuş, “Şimdiye kadar ‘Aman bir an evvel seçim olsun, Türkiye’yi seçime götürün.’ diye halktan bir talebin olduğuna şahit olmadık. Böyle bir konu bulunduğumuz hiçbir ortamda, halkın içerisinde çarşıda, pazarda gündeme gelmiş değil. Ama Türkiye’de muhalefeti şu anda zaten bir arada tutan en önemli yapışkanlardan, tutkallardan birisi de budur.” diye konuştu.
Kurtulmuş, sadece AK Parti’nin değil, Türkiye siyasetinin temel ödevlerinden birisinin, gerçekten sivil, tamamen milletin kendi inisiyatifiyle gündeme getireceği ve gerçekleştireceği bir anayasa yapabilmesi olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:
“Bunun yolu da parlamentoda bu anayasayı oluşturacak bir çoğunluğun elde edilmesi ve belli bir orana ulaşırsa ondan sonra parlamentodan halka giderek, referandumla tam manasıyla sivil bir anayasanın yapılmasıdır. Bizim talebimiz budur. Bunu söylerken de başından itibaren hiçbir şekilde anayasa konusunda empoze edici, çerçeveleyici bir tavır içinde olmadık. Başından itibaren diyoruz ki bütün siyasi partiler, anayasayla ilgili fikri olanlar, üniversiteler, araştırma merkezleri, herkesin ‘Türkiye’nin yeni sivil anayasası bu olmalıdır ya da benim şöyle bir teklifim vardır.’ diyerek bunu Türkiye kamuoyuyla paylaşması lazım. Tabii bu başta siyasi partilerin ödevidir. Arzu ederiz ki anayasa çok büyük bir konsensusla parlamentodan çıksın.”
Seçim barajıyla ilgili soru üzerine, şu anda parlamentoda 10 parti olduğunu ifade eden Kurtulmuş, vatandaşın verdiği oyların yüzde 98’inden fazlasının temsil edildiğini aktardı.
Kurtulmuş, pratik olarak bir baraj meselesinin kalmadığını belirterek, “Yani oyları çok çok düşük olan partilerin bile parlamentoda temsilcileri var. Ama biz de Türkiye’de yüzde 10 barajının çok yüksek olduğunu yıllardır söyledik. Bu barajın aşağıya düşürülmesi makuldür. Şu anda da yüzde 7 noktasındaki bir rakam partiler arasında anlaşılabilecek bir nokta gibi görünüyor. Dolayısıyla bu da hiç olmazsa daha demokratik bir seçim sistemine geçiş noktasında bir işaret olarak ortaya çıkar.” dedi.
Türkiye’nin iki senedir tüm dünyayla birlikte çok zor bir ekonomik kıskaçtan geçtiğini anlatan Kurtulmuş, “Yani pandemi şartları şimdi içinde yaşıyoruz. Tarih yazdığı zaman bu dönemin ne kadar zor şartlar içerdiğini tespit edecektir.” ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, bütün dünya ekonomilerinde muazzam bir daralma yaşandığını kaydederek, “Hele geçtiğimiz 2020 yılı içerisinde böyle oldu. Hatta o zaman Türkiye’nin çok önemli bir daralma, küçülme yaşayacağı söylendi. O dönemlerden geçtik ve bugün Türkiye’nin baktığınız zaman ikinci çeyrekteki büyümesi rekor bir büyümedir. Yüzde 21’in üstünde. İngiltere’nin arkasından dünyada ikinci olan bir ülkeyiz.” dedi.
“Biz insanları kullandıkları ana dillere bakarak asla tasnif etmeyiz”
Türkiye’de vatandaşları etnik kökenleri üzerinden ayırarak sorunları belirlemediklerine işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Türkiye’de Kürt kardeşlerimiz de bu ülkenin eşit ve özgür yurttaşlarıdır. Biz insanları kullandıkları ana dillere bakarak asla tasnif etmeyiz. Herkesin kendi ana diliyle konuşması, kendi ana dilinde kendisini ifade etmesinin son derece insani bir temel hak olduğunu bilen bir siyasi hareketiz. Zaten böyle olduğu için ana dildeki propaganda yapabilmenin önündeki engelleri kaldıran AK Parti iktidarlarıdır. İnsanların hiçbir resmi dairede Kürtçeyi konuşamadığı dönemleri hatırlayın. Bütün bunların hepsini ortadan kaldıran, Türkiye’de vatandaşlarımızın kendi dillerinde kendisini ifade edebilmesinin önünü açan siyasi hareket de burasıdır.”
Sadece belli bir iki bölgenin kalkınması değil, Türkiye’nin bütün bölgelerinin kalkınmasını savunduklarını ifade eden Kurtulmuş, bunun için batıda ne varsa doğuda ve Güneydoğu Anadolu’da da olmasını savunan siyasi hareket olduklarını vurguladı.
Kurtulmuş, Türkiye’de PKK terörüyle karşı karşıya olduklarını belirterek, “Hiç kimse Türkiye’den terör örgütüyle irtibatlı olan, terör örgütünün siyasal zeminini hazırlamaya çalışan çevrelere karşı müsamahakar olmamızı beklemesin.” ifadesini kullandı.
HDP’nin, geçen hafta ittifak tartışmalarının konusu olmamak için stratejik bir adım attığına dikkat çeken Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim hiçbir ittifakın içerisinde olmak gibi bir planımız yoktur.’ dedi. ‘Biz bu ittifakın içerisinde görünerek onları rahatsız etmek istemiyoruz, zaten bizim bunlarla iş birliğimiz çok açık, iş birliği yapmaya devam edeceğiz ama ittifakımızı biz böyle ittifak talebi içinde değiliz’. Çünkü eğer açık bir ittifak içinde olsalar hem CHP’nin vatansever, Kemalist, ulusalcı kesiminde bir kafa karışıklığı ortaya çıkacak hem de İYİ Parti’ye oy veren milliyetçi kesimlerde çok ciddi bir tereddüt ortaya çıkacak. Onun için orada seçime dönük olarak bu konuyu daha fazla kullanacakları görünüyor. Burada bir iş birliğini arttıracaklar. İttifaklarda mümkün olduğunca gizlemeye çalışan bir strateji izleyecekler.”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, “Başbakanlığa adayım” sözüne ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle ilgili süreci anlattı.
Kurtulmuş, söz konusu sistemin, milletin iradesiyle gerçekleşmiş bir anayasa değişikliğinin sonucu olduğunu kaydederek, “Dolayısıyla böyle bir anayasa değişikliği sonucu, yokmuş gibi davranmak siyasetin doğasına aykırıdır ama herhangi bir siyasi parti ya da birçok siyasi parti, ‘Eski sisteme dönmek istiyoruz.’ diyebilir. Türkiye’de bu millet hangi kazanımı elde ettiyse bir daha eskiye dönmedi. Hiç bir zaman eski sisteme dönmedi. Her demokratik kazanım biraz daha ileri, biraz daha ileri gitti.” diye konuştu.
Türkiye’nin parlamenter sisteme dönebileceğini düşünmediğine işaret eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Bu demek değil, ‘Parlamenter sisteme dönülemez, kapısını kapattık.’ Hayır, bu kapı milletin kapısıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisidir, milletin iradesidir. Ama seçime gidersin, muhalefet partileri için söylüyorum, yeterli oyu alırsınız, hatta seçim kampanyasında da söz verirsiniz. Muhtemelen öyle olacak. ‘Eğer bize oy verirseniz biz parlamenter sisteme dönmüş olacağız.’ Aralarındaki iş birliğinden anladığım bu. Yani o, ‘Başbakan olacağım.’ çıkışı, ‘Biz ittifak aramıyoruz.’ çıkışı… Bütün bunları üst üste koyduğun zaman ya da Kılıçdaroğlu’nun Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu olmayacaklar çıkışı, bunların hepsi birbirini tamamlayan pazılın parçaları. Koyduğunuz zaman böyle bir sözleşme üzerinden bizim karşımızdaki ittifakın mensubu olan partiler parlamenter sisteme dönmek için bir çaba içinde olacak. Öyle anlaşılıyor.”
Buradaki sorunun, nasıl bir parlamenter sistem olduğunu aktaran Kurtulmuş, orada bir kafa karışıklığı olduğunu, ortak bir noktalarının olmadığının görüldüğünü kaydetti.
Kurtulmuş, önce mevcut Cumhurbaşkanlığı sisteminde cumhurbaşkanlığını kazanmaları gerektiğini, bunu da bir muhalefet partisinin başkanının da söylediğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“İşte o zaman da kimi aday göstereceksiniz? Bizim rahatlığımız şu, biz Sayın Cumhurbaşkanımızı Allah’ın izniyle 2023’te yeniden yüksek bir oy oranıyla cumhurbaşkanı seçmek için mücadele göstereceğiz. Cumhur İttifakı olarak gayret edeceğiz. Şimdi karşı tarafın, ‘Adayınız kim?’ sorusu gündeme geliyor. O önce ‘Aday olacağım.’ diyor, öteki ‘Ben de aday olacağım.’ diyor, başka aday bulma peşinde koşanlar var. Meral Hanım’ın, ‘Ben cumhurbaşkanlığına değil, başbakanlığa adayım.’ çıkışını bu anlamda değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Yani kendisince alan temizliyor ama politik olarak doğru bir yaklaşım olmadığını ifade etmek isterim.”