A Haber canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, AK Parti’nin iktidara gelişinin 19. yıl dönümü olduğunun hatırlatılması üzerine, AK Parti iktidarı devraldığında Türkiye’de sağlıktan eğitime kadar her alanda felç olmuş bir sistemin söz konusu olduğunu ve iktidarın parçalı yapısı nedeniyle ülkenin yönetilemez bir hükümet modeline sahip olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, 19 yılda önemli hizmetler ve büyük projeler yapıldığını dile getirerek, AK Parti’nin en büyük başarılarını “devlet-millet bütünleşmesi”, “vesayetler devrinin sonlandırılması” ve “özgüven inşası” şeklinde sıraladı.
Gençleri en iyi şekilde anlamaya çalışan, gençlere güvenen, gençlerin hayatlarını kolaylaştıracak imkan ve fırsatları sunan siyasi iktidarın, AK Parti iktidarı olduğunu belirten Kurtulmuş, “Gençlerimizi bize çok iyi anlıyoruz, neler talep ettiklerini, neler düşündüklerini çok iyi biliyoruz. Gençlerimize güveniyoruz, gençlerimizi siyaseti kendi üzerlerinden yapacağımız bir araç olarak değil tam tersine yeniden güçlü, büyük Türkiye’nin en önemli unsuru olarak görüyoruz. Gelecek tasarımımızı Türkiye’nin gençleri üzerine inşa ediyoruz, AK Parti’yi iktidara taşıyacak bir unsur olarak değil. Başkalarının yaptığı gibi değil. Yeni, güçlü, büyük Türkiye’nin geleceğini bu genç kuşak üzerinden tasarlamanın en doğru yol olduğunu görüyoruz.” diye konuştu.
Kurtulmuş, “Gençlerimize güveniyoruz derken 15 Temmuz gecesini de referans olarak veriyorum. Dünyanın hiçbir yerinde tankların önüne çıplak bedenleriyle yatıp darbeyi durduracak bir gençlik kitlesi yok. Yumruklarıyla, hatta gökdelenlerin üstünden taşları atarak uçakları durdurmaya niyet etmiş, azmetmiş olan imanlı, inançlı, vatanını, milletini seven ve bu ülkenin demokrasisine sahip çıkmaya çalışan bir büyük gençlik kitlesi var.” dedi.
Demokrat olmanın kolay olmadığını, “amasız, fakatsız”, hiçbir şaibeye yer bırakmadan, antidemokratik bütün unsurlara karşı birlikte mücadele etmek gerektiğini kaydeden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“15 Temmuz böyle bir sınav alanıydı. Darbenin ilk saatlerinden itibaren daha ne olacağı belli olmadan, hele hele saat 23.00-01.30 arası bıçak sırtında gidip geldiği alanda kimlerin apronda beklediklerini, ‘Bu tren bir gelsin bakalım, başarıyla gelirse biz de tekrar bu trene bineriz.’ diye beklediğini çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla marifet demokrat olmak, Türkiye’yi sevmek, Türkiye demokrasisine sahip çıkmak ilk andan itibaren Cumhurbaşkanımızın yaptığı gibi, AK Parti kadrolarının yaptığı gibi kim nerede bulunursa meseleye sahip çıkarak ölümüne… Eğer o gece darbeciler başarılı olmuş olsaydı bugün belki hiçbirimiz hayatta değildik. Türkiye demokrasisinde bence hiçbir parti hayatta olmayacaktı, varlığını sürdüremeyecekti. Dolayısıyla burada samimi olmak lazım. Biz muhalefette olsak, iktidarda kim olursa olsun, hiç istemediğimiz bir parti olsa bile o partiyi darbeyle iktidardan indirmek isteyene karşı ilk anda sokaklara çıkar, ilk anda darbeye karşı mücadele ederdik. Şimdi CHP’nin yeri geldiği zaman ‘Türkiye’nin kurucu partisi biziz.’ diyen bir partinin böyle bir tavır göstermesi Türkiye demokrasisinin gereğidir. Dolayısıyla bunu kayıtlara düşmek lazım. ‘Biz darbeye karşı direndik.’ lafı tam bir lafügüzaftır. Gerçekle ilgisi olmayan, seçim yaklaştığı için, 2023’e az kaldığı için milletin demokratik duygularını okşamak için söylenmiş bir laftır. Görüntüler ortadadır. O akşam Atatürk Havaalanı’ndan kimlerin nasıl, nereye gittiği, nasıl böyle keyifli o darbe sürecini televizyondan izlediğini, kahvelerini içerek izlediğini 84 milyonun tamamı biliyor.”
“Ortadaki siyasi gerçeklik budur”
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, CHP’nin tezkereye “Hayır” oyu vermesine ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:
“CHP’nin, HDP ve arkasında ona sufle veren terör örgütüyle ilişkilerini konumlandırmak bakımından önce kendini, vatansever, kendisini Kemalist olarak tanımlayan CHP’nin o kemik kadrosu, esas ana kadrosunu ikna edecek bir performansı olması lazım. ‘İktidarın her dediğine evet demek zorunda mıyız?’ Tabii ki bu tezkereye ‘hayır’ demek ikna edici bir şey değildir. Adama sorarlar, ‘Siz daha evvelki tezkerelere niye evet dediniz?’ Aynı mahiyette, aynı üslupla yazılmış tezkerelerdir. Hedefi de aynı olan Türkiye’nin Suriye’de ve Irak’taki terör örgütlerine karşı yapacağı muhtemel müdahaleler karşısında Türkiye’nin elini rahatlatan tezler. Siz dün böyle düşünüyordunuz da bugün 2023’e çeyrek kala niye fikrinizi değiştirdiniz? Acaba fikrinizi değiştirmenizin temel sebebi HDP’den alamayacağınızı düşündüğünüz oylar mıdır? Tabii İYİ Parti’nin kendisini milliyetçi, vatansever olarak tanımlayan seçmeni nezdinde de bu fevkalade ciddi bir şekilde yara açıyor. Bu tezkereye ‘evet’ demek CHP’nin de İYİ Parti’nin de hatta Türkiye partisi olduğu iddiasında iseler HDP’nin de vazifesiydi. Ama bunları yapmadılar ve burada bu tezkere konusunda ilk önemli çatlak karşı taraftaki ittifakta ortaya çıkmıştır. Benim kanaatim, gördüğüm kadarıyla bu ihtilaf, sürecek olan bir ihtilaftır.”
Kurtulmuş, kamuoyu araştırmalarındaki duruma yönelik soruyu, şöyle yanıtladı:
“Bütün anketlerde AK Parti açık ara birinci parti. Kim hangi ankete bakmak istiyorsa baksın. CHP’nin oyu da bir milim çıkmıyor, muhalefette olmasına rağmen, bu kadar algı operasyonlarına rağmen. CHP, HDP’nin toplamı da yüzde 35’in üstüne çıkmıyor. Dolayısıyla bunu görmüş olmanın verdiği bir telaşın karşı tarafta olduğunu düşünüyorum. AK Parti birinci parti olmaya devam ediyor. Milletimiz bazı konularda eleştirilerde bulunuyor ama gidip konuştuğunuz zaman zaten ‘AK Parti’den, Tayyip Erdoğan’dan başka da bu sorunları çözecek kimse yok.’ diyor. Şimdi ortadaki siyasi gerçeklik budur.”