AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, Avrupa Konseyi’nin toplantısında bazı konuşmacıların Türkiye ve Türkiye’de kadın olmak hakkında yaptıkları yorumlara ilişkin Avrupa Konseyi Başkanı ve üyelerine mektup gönderdi.
Ayşe Keşir mektubunda, “Avrupa Konseyi’nin 11 Mayıs 2021 tarihli toplantısında, bazı konuşmacıların Türkiye ve Türkiye’de kadın olmak hakkında manipülatif ifadeleri ülkemizin gerçeklerini yansıtmamaktadır.” ifadesini kullandı.
Türk kadınının 1934’te pek çok Avrupa ülkesinden önce seçme seçilme hakkı elde ettiğini anımsatan Keşir, şunları kaydetti:
“Türk kadınının bugün gittikçe artan kazanımlarının görmezden gelinmesi, hükümet karşıtı bakış açısı ile gerçeklerin kapatılması ve bunun propagandasının yapılması, yıllardır kadın hakları mücadelesi veren, seçilmiş milletvekili olan biz kadınları derinden üzmüştür. Türkiye’de bile yaşamayan bir konuşmacının, ülke gerçeklerinden uzak, kişisel deneyimlerini genelleştiren, hiçbir akreditasyonu olmayan veriler ile Türk kadını ve çocuklar hakkında söyledikleri bizim için yok hükmündedir.”
Türkiye’de özellikle son 19 yılda kadınların elde ettiği kazanımların bir kısmına mektubunda yer veren Keşir, Türkiye’de kadınların 1935’te ilk kez parlamentoda yüzde 4,1 oranında temsil edildiğini, bu oran 2002 yılına kadar hiç aşılamamışken, 2018 seçimiyle birlikte parlamentoda kadın temsil oranının yüzde 17,4’e yükseldiğini bildirdi.
Kadınların elde ettiği kazanımlarda 19 yıldır hükümette olan AK Parti’nin, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere kadın haklarına inanan erkeklerin ve yıllarca kadın hakları mücadelesi veren kadın parlamenterlerin emeğinin yadsınamayacağını aktaran Keşir, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kadının siyasi temsil oranı kabul edilebilir eşiğe ulaşana kadar çalışmalarımız devam edecektir. Güzel ülkem Türkiye’de kadına yönelik şiddet ile mücadeledeki düzenlemelerin büyük bir kısmı İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasından çok daha önce yapılmıştır. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyor olması kadına karşı şiddetle mücadeleden vazgeçtiği anlamına asla gelmemektedir. Kadına yönelik şiddetle mücadele ile ilgili tüm yasal düzenlemeler zaten iç hukukta yapılmıştır.”
Ülkede yaşayan 83 milyon vatandaşın her birinin tüm temel insan haklarının, anayasal haklarının devletin, hükümetin güvencesi altında olduğunu vurgulayan Keşir, şöyle devam etti:
“Bununla birlikte, özellikle son yıllarda bazı grupların, aile karşıtı politik taleplerinde ve lobicilik faaliyetlerinde İstanbul Sözleşmesini kullanıyor olması, yüzde 53,66 ile iktidarı destekleyen seçmen kitlesinde ‘aile değerlerinin zayıflaması’ yönünde kaygı yaratmıştır. Ülkemizin sözleşmeden çekilmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede eksen değişikliğinden değil, bireyi topluma hazırlayan aile değerlerimizin korunması gerekçesiyle gerçekleşmiştir.”