Tunç, AA muhabirine, Meclis gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
2023 yılı bütçesinin Meclisten geçtiğini hatırlatan Tunç, “2023’te de milletimizin alım gücünü, refahını artırmaya, ülkemizi geliştirmeye, kalkındırmaya, yatırımları daha da hızlandırmaya, dev projeleri hayata geçirmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.
Başörtüsüne yönelik Anayasa değişikliği teklifinin, Meclis Başkanlığına sunulduğunu anımsatan Tunç, teklifin TBMM Anayasa Komisyonunda görüşmelerine ocak ayında başlanacağını, daha sonra Genel Kurul sürecinin başlayacağını bildirdi.
Anayasa değişikliği tekliflerinin, Genel Kurulda iki kez görüşüldüğünü ve kabul edilmesinin nitelikli çoğunluk gerektirdiğini ifade eden Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anayasa değişiklikleri 360 milletvekili ile 400 milletvekili arasında kabul edilirse zorunlu olarak referanduma gitmesi söz konusu. 400’ün üzerinde oyla kabul edilirse ihtiyari referandum yani Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konuda isterse referanduma gidebilir. Ama zaten Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda açıklamalarını yaptı. Bunun Mecliste bitirilmesi, çözülmesi ve 400’den fazla milletvekilinin, bütün partilerin bu değişikliğe onay vermesi noktasında bir çağrısı oldu. Temennimiz, 400’ün üzerinde bir oyla kabul edilmesi. 360 ila 400 arasında bir oyda kalırsa o zaman zorunlu referandum söz konusu olur. Bu durumda da tabii yaklaşan 2023 seçimleri var. Ocak ayında Komisyonda görüşülürse Genel Kurul aşaması, referandum riski olduğu takdirde Meclisin takvimi nasıl şekillenecek? Bunu önümüzdeki süreç içinde diğer siyasi partilerin tutumu belirleyecek.”
“CHP’nin başörtüsü teklifi sorunlu”
Başörtüsü yasağının, mevzuatta hiçbir yasak olmamasına rağmen yıllarca keyfi olarak uygulandığını anlatan Tunç, “Kızlarımız üniversitelerden yaka paça atıldı, milletvekilliği, memurluk yapamadılar, yemin edemediler. Böyle bir ortamdan geldik ve 2013’te o zaman Başbakan iken Sayın Cumhurbaşkanımız bir genelgeyle bu yasağı ortadan kaldırdı.” dedi.
Aradan 10 yıl geçtikten sonra CHP’nin, bir kanun teklifiyle ortaya çıktığını belirten Tunç, “sorunlu hatta yasak getiren bir kanun teklifiyle karşı karşıya kaldıklarını” ifade etti.
“CHP’nin kanun teklifi, üstü örtülü olarak 10 yıldır fiili bir uygulama vardı ve bu yasağı sona erdiriyormuş gibi bir izlenim de ortaya çıkardı” diyen Tunç, bu durumun bir kanun değişikliğiyle olamayacağına dikkati çekti.
Bir milletvekilinin imzasıyla sunulan kanun tekliflerinin, Mecliste basit çoğunlukla kabul edildiğini, gelecekte basit çoğunlukla kaldırıldığında yasağın geri geleceğini kaydeden Tunç, “Bu nedenle anayasa değişikliği teklifi önerisinde bulunduk. Adalet Bakanımızın koordinatörlüğünde; anayasa hukukçuları, hukukçu milletvekillerimizle uzun bir çalışmanın neticesinde teklif ortaya çıktı ve Meclis Başkanlığına sunduk.” açıklamasında bulundu.
Başörtüsüne anayasal güvence getiren teklifin içeriğinde hem başı örtülü olmayanları koruyan hem de başı örtülü olduğu için kadınların temel hak ve özgürlükleri kullanmaktan yasaklanamayacağına dair düzenlemelerin bulunduğunu dile getiren Tunç, şöyle devam etti:
“Bu düzenlemeler yapılırken Anayasa’nın din ve vicdan özgürlüğü maddesinde düzenlendiği için de bu serbestliğin, özgürlüğün laiklik ilkesine aykırı yorumlanamayacağına ilişkin, gerekçede de önemli açıklamalar var. Ayrıca bazı memuriyetler bakımından bir kadın görev yaparken belli bir kıyafeti, üniformayı giymek zorundaysa devlet başörtüsünü koruyarak o tedbiri alabilecek. Buna ilişkin de düzenleme var. Bu düzenlemeye Meclisteki büyük çoğunluğun ‘evet’ diyeceğini düşünüyoruz. Tabii başörtüsüyle ilgili anayasa değişikliği teklifimiz konusunda alacakları tavır onların samimiyetini de belirleyecektir. CHP’nin sorunlu bir kanun teklifi de başörtüsüne anayasal güvenceyi sağlayabilecek bir teklif de ortada. Başörtüsüne özgürlük getirecek bir teklifi veren parti olarak samimiyseniz anayasa değişikliği önerimize hiç düşünmeden ‘evet’ demeniz gerekir.”
Anayasa değişikliği teklifinde ailenin korunmasına yönelik düzenlemenin de yer aldığını, Anayasa’nın 41. maddesinde evlilik birliğinin de düzenleneceğini belirten Tunç, “Maddenin başlığı ‘ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları’ şeklinde değişiyor. ‘Aile, Türk toplumunun temelidir. Evlilik birliği ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulur ve eşler arasında eşitliğe dayanır’ şeklinde bir düzenleme getiriyoruz. Aileyi sapkın akımlardan koruyacak önemli bir düzenlemeyi inşallah Mecliste büyük bir çoğunlukla hayata geçiririz.” sözlerini sarf etti.
“Siyasi istismar vesilesi yapılmamalı”
Tunç, 6 yaşındaki bir çocuğun cinsel istismara uğradığı iddiasına da değinerek, “Çocuk istismarı lanetlenecek bir suç. AK Parti olarak bugüne kadar çocuk istismarının önlenmesiyle ilgili hiç boş durmadık. Önemli tedbirleri, yasal ve idari düzenlemeleri devreye aldık.” diye konuştu.
Bir tek çocuğun bile istismara, cinsel saldırıya uğramasının herkesin yüreğini yaralayacağını, bu nedenle bu suçların en aza indirilmesi için mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Tunç, “Konuyu siyasi istismar vesilesi yapmamak lazım. Çocuklarımızı korumak için ne yapmamız gerekiyorsa el birliğiyle yapmamız gerekiyor.” mesajını verdi.
Çocukların korunmasıyla ilgili hükümleri 2010’da Anayasa’da düzenlediklerini hatırlatan Tunç, “Çocukların her türlü istismara ve şiddete karşı korunmasını devlete görev olarak yükleyen anayasal düzenlemeyi yaptık. Çocukların cinsel saldırılardan korunmasına ilişkin uluslararası sözleşmeyi yine bu dönemde biz imzaladık.” dedi.
26. Yasama Dönemi’nde çocuk istismarının önlenmesi ve alınması gereken tedbirlerle ilgili Araştırma Komisyonu kurduklarını, komisyonda başkan olarak görev yaptığını anımsatan Tunç, şunları kaydetti:
“Komisyonda uzun ve detaylı bir çalışma yaptık; akademisyenlerle, uygulayıcılarla konuyu tüm boyutlarıyla araştırdık ve bir rapor hazırladık. Bu raporda gerek yasal gerek idari olarak neler yapılması gerektiği yönünde 87 somut öneri belirledik. Raporumuz rafta kalmadı, ilgili bütün bakanlıklara gönderdik. Alınması gereken tedbirlerle ilgili süreç içinde yasal düzenlemelerin tamamını gerçekleştirdik. Çocuğun cinsel istismarı suçlarında cezaları iki kattan fazla artırdık. Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde çocuğun cinsel istismarının cezası nitelikli halde 18 yıldan başlar yani alt sınırı 18 yıldır. Avrupa ülkelerinde, birçok dünya ülkesinde üst sınır 15 iken bizde 18’den başlar. Çocuğun yaşı küçükse daha da ağırlaştırıcı sebep olarak uygulanır. Tüm bu düzenlemeleri biz hayata geçirdik. Tüm bu tedbirlerin uygulanması, titizlikle takibi önemli, ailelere de büyük görev düşüyor. Devletin birinci görevi çocukları korumak. Çünkü çevresinden gelecek tehlikelere karşı en korumasız toplum kesimi çocuklarımız. Hepimizin çocukları var. Çocuklarımızı bu tehlikelerden korumak hepimizin görevi. Bu konuda hassasiyetle çalışmalarımıza devam ediyoruz.”