Türk siyaset tarihinde “postmodern darbe” olarak bilinen 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinin üzerinden 24 yıl geçti.
Tartışmalı kararların alındığı MGK toplantısının yapıldığı tarihle anılan ve “Gerekirse bin yıl sürecek.” denilen 28 Şubat süreci, Türk siyasi tarihinde kara bir leke olarak zihinlere kazındı.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, AA muhabirine, 28 Şubat’ın 24. yılına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 28 Şubat sürecinde din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere eğitim, çalışma hayatı ve siyaset gibi birçok alanda binlerce insan hakları ihlali yaşandığını söyleyen Turan, muhafazakar insanları sindirmek, milletin oylarıyla seçilen iktidarı yönetimden uzaklaştırmak, toplumu kutuplaştırmak ve uzlaşı kültüründen çatışma kültürüne sürüklemek amacıyla yüzbinlerce vatandaşın, hukuk hiçe sayılarak adeta bir kıyıma uğradığını dile getirdi.
28 Şubat postmodern darbesinin, birçok kişinin hayatını derinden sarstığını belirten Turan, birçok insanın, “irtica ile mücadele” safsatasıyla işten atıldığını, sürgün edildiğini, özgürlüklerinin ellerinden alındığını ve fişlendiğini ifade etti. Hak ihlalleri, katsayı engeli, başörtüsü yasağı ile üniversitelerdeki ikna odalarının, bu dönemin utanç hatıraları olarak tarihteki yerini aldığını hatırlatan Turan, “Bir imam hatipli olarak milletçe neler yaşadığımızı çok iyi biliyorum.” dedi.
Turan, 28 Şubat sürecine ilişkin 1200’den fazla işkence iddiası olduğunu, bu dönemde 70 bine yakın kişinin gözaltına alındığını, 20 bine yakın öğrenciye çeşitli cezaların verildiğini, 5 bine yakın başörtülü öğrencinin soruşturma geçirdiğini anlattı.
“Aslında hedef tüm milletimiz ve demokrasimizdi”
O dönemde 12 binden fazla memurun görevden alındığını veya sürgün edildiğini, 8 bine yakın memurun da soruşturma geçirdiğini anımsatan Turan, 70’e yakın sivil toplum kuruluşunun kapatıldığını, 80 bin civarında kişinin işten atıldığını, 30 bin kişinin zorunlu izne çıkarıldığını dile getirdi. “Sağlık karnesinde sırf başörtülü fotoğrafı olduğu için tedavi edilmeyerek ölüme terk edilen insanımız oldu.” diyen Turan, amacın yalnızca meşru hükümeti iktidardan uzaklaştırmak değil, aile kurumu dahil toplumun tüm dinamiklerini, sosyal yaşamı, devlet kurumlarını cuntacı zihniyetle dizayn etmek de olduğunu ifade etti.
Turan, “Nice aile dramları yaşandı. 28 Şubat’ın muhafazakar camiaya yönelik yapıldığı algısı olsa da aslında hedef tüm milletimiz ve demokrasimizdi. Aradan geçen yıllara rağmen her ne kadar bıraktığı acı hatıralarını anmak istemesek de darbe ve darbe zihniyetinin zulümlerinin tekrarlanmaması için demokrasi adına bu karanlık ve utanç günlerini unutturmayacağız.” diye konuştu.
“Bin yıl sürecek.” denilen 28 Şubat’ın darbecilerin kursağında kaldığını vurgulayan Turan, “Karanlık süreç, milletimizin kararlılığı ve inancıyla aydınlığa döndü. Milletimizin, FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimine ‘Dur’ demesi darbecilere, darbe heveslilerine atılan son şamar oldu. Bilinmelidir ki milletin değerlerine ve demokrasiye savaş açan darbeci ve vesayetçi zihniyete artık geçit yok. Hiçbir güç millet iradesinin karşısında duramaz.” ifadelerini kullandı.
“Halen darbe çığırtkanlığı yapıyorlar”
Artık güçlü demokrasisi, kalkınan ekonomisi ve artan özgüveniyle birçok coğrafyaya ilham kaynağı olan bir Türkiye olduğunu belirten Turan, şunları kaydetti:
“Dün inancı gereği üniversitelere alınmayan kardeşlerimiz bugün, kolluk kuvvetleri de dahil kamu kurumlarımızda yer almış durumda. Ekonomide ve hukukta reformlarla, yeni anayasa çalışmalarıyla yeni bir sayfa açtık. Ancak son dönemlerde halen darbe çığırtkanlığı yapanlar, özellikle Boğaziçi Üniversitesi üzerinden mesaj vermek isteyenler olduğunu görüyoruz. 28 Şubat’ın kirli zihniyetini ve hain FETÖ’nün yöntemini kendilerine rehber edinmişler. Boğaziçi Üniversitesinde eylemleri desteklemeyen öğrencileri, 28 Şubat’ı aratmayan şekilde fişlediklerine, hedef gösterdiklerine şahit olduk. Sırf türbanlı diye bir hakimin adaleti tesis edeceğinden şüpheli olduklarını söylemekten çekinmiyorlar. Muhalefet partilerinden bazı milletvekillerinin, yöneticilerin, demokrasi dışı yollara tevessül etmeleri, algı ve provokasyon peşinde koşmaları, 2021 Türkiye’sinde kendileri adına büyük bir utanç. Her alanda atılımlar gerçekleştiren Türkiye’nin savunma sanayi, Mavi Vatan, uzay çalışmaları, enerji gibi gündemleri varken birilerinin halen köhnemiş zihniyet ürünü gündemlerle meşgul olmasının kimseye faydası yok. Muhalefet olmak ya da üstlenilen siyasi roller, milletin değerleriyle uğraşma hakkı tanımaz, söylemleri özgürlükler için bir tehdit oluşturmaz, oluşturmamalı.”