Radiye Sezer Katırcıoğlu, “Sanırım 7 aylık hamileydim, büyük bir amfide sınava girdik. Gözetmen bir hoca yanıma geldi ve başıma dikildi. ‘Başını açacaksın’ dediğini duydum. Gitti dolaştı bir daha geldi, biraz tedirgin oldum. ‘Çıkıp gideyim sınavdan’ der gibi olduğumda arkadan, ‘Hayır, sen kalkmayacaksın yerinden, siz de başını açtırmayacaksınız’ diye bir genç delikanlının sesi geldi. O ses hala kulaklarımda” dedi.
O dönem başörtüsü baskısına maruz kalan Katırcıoğlu, AA muhabirine, ülkedeki vesayet ve darbe döneminin, o kargaşasının eğitim planlarını ve hedeflerini farklı yönlerde şekillendirdiğini söyledi.
Katırcıoğlu, 28 Şubat sürecinin kendilerini tamamen farklı bir dönemece soktuğunu belirterek, “Ben de o dönemleri çok derinden yaşadım, bende çok derin izler bırakan bir süreç olarak hatırlıyorum.” dedi.
Kazandığı üniversiteye kayıt yaptıramadığını, defalarca sınava girip üniversite kapısından dönmenin hayal kırıklığını yaşadığını aktaran Katırcıoğlu, en son idealinde olmayan bir üniversiteye kayıt yaptırdığını kaydetti.
Katırcıoğlu, lisede başörtülü 4 öğrenciden biri olarak bazı baskılar gördüğünü ama “en acısı”nın üniversite hayatında olduğunu dile getirerek, başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
“Kayıt donduruyorum, devam ediyorum, derslere giremiyorum. Bir sınav var, hiç unutmuyorum. Eğitim süreci uzadı, kızıma hamileyim. Üniversiteyi 4 yılda bitiremedim maalesef bu sebeplerden. Sanırım 7 aylık hamileydim, büyük bir amfide sınava girdik. Gözetmen bir hoca yanıma geldi ve başıma dikildi. ‘Başını açacaksın’ dediğini duydum. Gitti dolaştı bir daha geldi, biraz tedirgin oldum. ‘Çıkıp gideyim sınavdan’ der gibi olduğumda arkadan, ‘Hayır, sen kalkmayacaksın yerinden, siz de başını açtırmayacaksınız’ diye bir genç delikanlının sesi geldi. O ses hala kulaklarımda. O zaman gözetmen bir şey demedi. O sınavdan geçtim, istatistik dersiydi.”
Katırcıoğlu, bunun gibi birçok olay yaşadıklarını ancak 28 Şubat sürecinin, sadece başörtüsü üzerinden konuşulduğunda, çok dar kapsamlı olarak ele alınmış olacağını ifade etti.
“Yerli bir İslamofobi uygulaması yaşadık”
Aslında o dönemde yeni bir darbe modeli uygulandığına işaret eden Katırcıoğlu, “O dönemde yaşanan süreci, bugün Avrupa’da yaşadığımız, Müslümanların uğradığı ayrımcılıkla karşılaştırıyorum. Aslında 23-24 sene önce yerli bir İslamofobi uygulaması yaşadık.” değerlendirmesinde bulundu.
Katırcıoğlu, son zamanlarda 28 Şubat zihniyetini ve o dönemi özleyen zihinlerin bazı söylemlerini görmeye başladıklarını belirterek, şöyle devam etti:
“Hep şöyle düşünüyordum; aslında bir normalleşme oldu. Başörtülü insanları kabullendiklerini düşünürken aslında böyle olmadığını fark ettik. Biliyorsunuz Meclis’te, genel kurul görüşmelerinde Grup Başkanvekilimiz Özlem Zengin’in bir söylemi üzerine CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, ‘Bu kadına haddini bildirin’ dedi. Direkt Merve Kavakçı’nın yaşadığı o ana, o psikolojiye bizi götürdü. Genel kurulun arka sıralarındaydım, nasıl yerimden kalkıp ön sıralara gittiğimi hatırlamıyorum. Her şey daha çok taze yüreklerimizde ama onların da zihinlerinde hala o 28 Şubat heveslerinin çok taze olduğunu görüyoruz.”
“Cumhurbaşkanımız bir kapıyı açtı”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ve kararlı duruşu sayesinde Meclis’e ilk 2013’te 5 kadın milletvekilinin başörtüleriyle girmesiyle normalleşme sürecinin başladığını anımsatan Katırcıoğlu, “O bir kapıyı açtı. 7 Haziran 2015’te benim gibi birçok arkadaşımıza Rabbim, kendi illerinden ilk seçilen başörtülü kadınlar olarak Meclis’e girme gururunu nasip etti. O gün yaşadığımız üzüntülerin, fedakarlıkların bize belki bir mükafatıydı. Meclis’te başörtülü bir komisyon başkanı olarak görev yapıyor olabilmek, ilklerden birisiydi. Bunların hepsi benim için büyük bir onur. Bizlerin önünü açarak devletimize ve aziz milletimize hizmet etme şansı tanıyan Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a bir kez daha teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.” diye konuştu.
Katırcıoğlu, 28 Şubat’ın çok daha büyük bir tehlikenin başlangıcı olduğuna dikkati çekerek, o süreçte alınan kararların dini bilgilerle yetişen gençliğin önünün kesilmesine yönelik bir politika olduğunu kaydetti.
Bu süreçte Fetullahçı Terör Örgütünün okullarının devreye girdiğini anlatan Katırcıoğlu, “Bu çok planlı bir şeydi. 28 Şubat, 15 Temmuz’a giden yolun taşlarının döşendiği bir süreç olmuştur. Gençleri devşirmeye başlayan bir süreç oldu. Dışarıda Milli Eğitim’in kuralları içinde eğitim veren ama içeride gizliden ‘altın nesil’ dedikleri zihinleri, bedenleri, ruhları satılmış, ailesinden kopartılmış, ülkesine, milletine düşman edilmiş bir neslin inşasına maalesef bir zemin hazırlamışlardı.” ifadelerini kullandı.