AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde düzenlenen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
Cumhuriyet’in 100. yılının hafta sonunda kutlanacağını anımsatan Çelik, kutlama etkinliklerinin kapsamlı bir şekilde icra edileceğini, Ankara’daki törenlerden sonra İstanbul’da da yapılan hazırlıklarla bütün milletin gözleri önünde Cumhuriyet’in 100. yılının şan, şerefle kutlanacağını söyledi.
“Birinci Dünya Savaşı’nın ardından büyük mücadeleler içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak, bizi yok etmek isteyenlere karşı bir kere daha tarihte varız, buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz, mesajımızı güçlü bir şekilde verdik.” diyen Çelik, Cumhuriyet’in demokrasiyle taçlanması mücadelesinin de çeşitli sıkıntılara, darbe girişimlerine rağmen bugünlere kadar geldiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminden itibaren yapılan güçlü devrimlerin, Cumhuriyet’in demokrasiyle taçlanması ve her türlü vesayet egemenliğinin sona erdirilmesi bakımından son derece tarihi olduğunu vurgulayan Çelik, “Geldiğimiz noktada, bir kez daha Türkiye Yüzyılı’na büyük bir güven ve gururla bakıyoruz. Şan ve şerefle Cumhuriyetimizin 100. yaşını kutluyoruz. Bir kere daha milletimizin bayramını tebrik ediyoruz.” diye konuştu.
İsrail-Filistin çatışması
Çelik, Gazze’deki olaylar devam ederken insani durumun da herkesin gözleri önünde giderek ağırlaştığını ifade etti.
Bu çerçevede Türk milletinden gelen taleplerin, büyük bir vicdani ve insani duruş olarak gösterilmesi için cumartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılacağı büyük bir mitingin İstanbul’da icra edileceğini anımsatan Çelik, Gazze’deki insanlık dışı ablukanın kabul edilemez olduğunu bütün dünyaya göstereceklerini dile getirdi.
Gelinen son noktada vahim gelişmelerin söz konusu olduğunu, çocukların hastanedeki hayatlarıyla ilgili kaygının herkes tarafından taşındığını aktaran Çelik, bugün maalesef o hastanelerin bütün altyapısının yok edildiğini, çocuklara ve yaralılara hizmet veremez hale geldiğini belirtti.
“Gazze bütün insanlığın sınav verdiği bir yer haline gelmiş durumda”
Ölen Filistinli sayısının 5 bine yaklaştığını, bunun yarısının çocuk olduğunu ifade eden Çelik, şunları söyledi:
“Kadın ve masum insanlar günlerdir bombalanarak hayatlarını kaybediyorlar. Yaralıların tedavi edilmesi için herhangi bir sağlık altyapısı olmadığı için Gazze, facia üzerine facia eklenerek bütün insanlığın sınav verdiği bir yer haline gelmiş durumda. İnsan hakları örgütlerinin bunu soykırım olarak adlandırmaya başlamış olması bütün insanlık için aslında bir uyarı işareti. Bütün bunlar olurken Batılı hükümetler ne yapıyorlar? Batılı hükümetler, Filistin’e destek yürüyüşlerini engellemeye çalışıyorlar, Filistin bayrağını suç unsuru haline getirmeye çalışıyorlar. Allah’tan Batı’nın pek çok ülkesindeki başkentlerde vicdanlı insanlar soyluluk, asalet göstererek mazlum insanların yanında olduklarını ifade eden büyük yürüyüşlere imza atıyorlar. Belki de bu hükümetlerle dünya halkları arasındaki en büyük ayrışmalardan biri bu şekilde yaşanmış oluyor.”
“Savunmasız sivillerin üzerine bomba yağdırma…”
Batılı liderlerin de İsrail’i düzenli olarak ziyaret ettiklerini, hepsinin ezberlediği, ortaklaşa “İsrail’in kendini savunma hakkı var” cümlesini kurduğunu söyleyen Çelik, egemen her devletin kendini savunma hakkının olduğunu vurguladı.
Ancak İsrail’in kendini savunma hakkının, çocukları öldürme hakkı olmadığını belirten Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İsrail’in kendini savunma hakkı, savunmasız sivillerin üzerine bomba yağdırma, bütün bölgeyi içine sürükleyeceği bir bölgesel çatışmayı tetikleyebilecek büyük bir provokasyona imza atmak değildir. Batılı liderlerin İsrail’in kendini savunma hakkından bahsederlerken aynı zamanda da Filistinli çocukların, masum sivillerin yaşama hakkından ve Gazze’nin insanlığın gözü önünde yok edilme çalışmasına karşı herkesin durması gerektiğinden de bahsetmeleri gerekir. Bugün sadece İsrail’in kendini savunma hakkından bahsedip bu cümleyi yalnız başına bırakmak ‘İsrail’e sen daha çok katliam yap, cinayet işle’ demekten başka bir anlama gelmemektedir. İsrail’in kendini savunma hakkı, uluslararası hukuk kuralları içerisinde olur. Hukuka ve insan haklarına riayet içerisinde olur. Eğer siz masum çocukların ve sivillerin cesetleri üzerinden kendini savunma hakkı var diye konuşursanız, bu ‘daha çok insan öldürün’ demekten başka bir işe yaramaz.”
“İsrail, Gazze’yi insansız toprak parçası haline getirme peşinde”
Çelik, tüm dünyanın günlerdir İsrail’in Gazze’ye yönelik kara harekatının ne tür korkunç sonuçlar doğuracağını tartıştığını dile getirdi.
“Kara harekatı hem insani hem de bölgesel bir çatışmayı tetikleme açısından korkunç sonuçlar doğuracaktır. Kara harekatına odaklanmışken şu an bile devam eden hava harekatının bundan daha az korkunç sonuçlar doğurduğunu söylemek mümkün değil.” diyen Çelik, şunları kaydettİ.
“Kara harekatının korkunçluğundan bahsederken şu anki hava harekatlarının ortaya çıkardığı facianın normalleşmemesi lazım. Kendisine yapılan saldırıya karşılık verirken 2 milyona yakın sivilin, yaklaşık 1,1 milyonunun yaşadığı Gazze’nin kuzeyini bu şekilde bombalamaya kimin hakkı var? Bu kadar insanın üzerine bomba yağdırmaya kimin hakkı var? Tüm dünya Gazze’ye insani yardımı konuşurken İsrail ise Gazze’yi insansız toprak parçası haline getirme peşinde. Herkes insani yardımdan bahsederken İsrail’in, Netanyahu hükümetinin ne yapmak istediğini görmek bakımından düşünülmesi gereken budur. Filistinlileri Mısır’a mı, başka bir çöle mi sürelim diye plan geliştiriyorlar. Gazze’nin herhangi bir kara harekatıyla insansız toprak parçası haline getirilmesi insanlık dışı bir hedef olur, bölgede çok daha büyük çatışmaların çıkmasına yol açar.”
“İki devletli çözüm”
Ömer Çelik, Gazze’nin bir açık hava hapishanesi durumunda olduğunu, 2007’den beri dünyanın en ağır şartlarının, modern zamanın en uzun süren işgallerinden birinin devam ettiğini belirtti.
Kime sorulsa “İki devletli bir çözümden yanayız” cevabının alındığını aktaran Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İki devletli çözümden yanayız, diyenlerin iki devletli çözümün hayata geçmesi için uygulanabilir bir protokolü, uygulama planı var mıdır? Bir uygulama planı da yok. İki devletli çözümden bahsedip arkasından Gazzelilerin, Batı Şeria’dakilerin ölümlerini seyretmek, bu iki devletli çözümü bu şekilde dillendirmek de aslında bütün bu zulümlere seyirci kalmak anlamına geliyor. İki devletli çözümden bu saatten sonra bir uygulama, eylem planı çerçevesinde bahsedilmesi gerekir. Net bir durum var. İşgali görmezden gelerek herhangi bir şekilde bu bölgede barış ve normalleşmenin sağlanması mümkün değil.”