Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde milletvekilleri ile bir araya geldi. Toplantıya ilişkin açıklamada bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında milletvekilleriyle yaptıkları istişare toplantılarına devam ettiklerini, bugün 50 milletvekilinin toplantıya katıldığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantının açılışında iç siyaset ve dış gelişmelerle ilgili kapsamlı bir değerlendirme yaptığını aktaran Çelik, Erdoğan’ın bunun yanı sıra yaptığı il ziyaretleri ve gözlemleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunduğunu söyledi.
Erdoğan’ın, milletvekillerine illerinde yaptıkları çalışmalara ilişkin uyarı ve tavsiyelerde bulunduğunu dile getiren Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın il ziyaretlerinin yoğun bir şekilde devam edeceğini kaydetti. En önemli hususun vatandaşın ne dediği olduğunu vurgulayan Çelik, “Ülkenin, siyasetçinin sicil amiri vatandaşımızdır. Hepimiz, vatandaşımızın talimatları doğrultusunda, onun verdiği yetkiyle bu görevlerdeki yetkilerimizi kullanıyoruz.” dedi.
Çelik, AK Parti’nin en ince ayrıntılarına kadar toplumsal hassasiyetlerin nabzını tutmak, vatandaşların AK Parti’den ve Cumhur İttifakı’ndan beklentilerini tam olarak tespit etmek, bunlara en doğru karşılıkları en hızlı, en tatminkar şekilde vermek, vatandaşın talep ettiği siyasete odaklı çözüm üretmek için tüm konsantrasyonunu sürdürdüğünün altını çizdi. Toplantıda, milletvekillerinin illeriyle ilgili hizmet siyaseti konusunda değerlendirmelerinin olduğunu, iç ve dış siyasete, çeşitli sektörlere ilişkin tekliflerde bulunduğunu aktaran Çelik, milletvekillerinin, vatandaşların bazı yerlerdeki problemlerinin çözülmesi için hazırladıkları yasa tekliflerinin içeriklerini paylaştığını, bunlardan uygun görülenlerin yasalaşması için gerekli girişimlerin yapılabileceğini söyledi.
Hizmet siyaseti konusunda AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın gücünün tüm illerde göründüğünü belirten Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en son Giresun’da 1 milyar 398 milyon liralık 78 eserin açılışın gerçekleştirdiğini anımsattı. Erdoğan’ın Trabzon’da ise bakanlıklara, belediyelere ait değeri 2 milyar 309 milyon lirayı bulan 95 eserin açılışını yaptığını hatırlatan Çelik, hizmet siyasetinin gücünün devam ettiğini kaydetti.
“Operasyon, Türkiye’nin meşru hakkıdır”
Türkiye’nin terörle mücadelesinin en güçlü şekilde devam ettiğini vurgulayan Çelik, terörle mücadelenin yoğun olduğu illerden gelen milletvekillerinin, terörle mücadelenin vatandaşların hayatına yaptığı olumlu katkıları ifade ettiğini aktardı. Çelik, dün gece Kış Kartalı Harekatı ile Hava Kuvvetleri Komutanlığının terör örgütlerinin çeşitli yapılarını darmadağın ettiğini belirterek bugün Eren Operasyonlarının da yeni bir safhasının başladığını hatırlattı.
Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı koordinasyonunda Türkiye’ye ve insanlığa düşman olan, demokrasiyi ve hukuk devletini tehdit eden, vatandaşların hayatına kasteden terörle mücadelenin en güçlü şekilde süreceğinin altını çizen Çelik, şöyle devam etti:
“Terörle mücadele ile ilgili adımlar atılır atılmaz, özellikle sınır ötesi harekatlar söz konusu olduğunda kara propaganda merkezleri hemen çalışmaya başlıyorlar. Onlara bir kere daha ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 51. maddesinden doğan meşru haklarını kullanmaktadır. Komşu, kardeş devletlere, kardeş halklara da her zaman şunu söylüyoruz, oralarda bu terör yapılarının yok edilmesine dair güçlü inisiyatifler alınamadığı için, örneğin kardeş Irak’ın içerisinde bu terör örgütü yapılanması devam ettiği için biz mecburen bu operasyonları yapmak durumunda kalıyoruz. Bu kesinlikle kardeş devletlerin, halkların topraklarına bir müdahale değildir. Kesinlikle onların hukuki haklarına dönük bir yanlış girişim değildir. Tamamen hem ülkemizi tehdit eden hem de onların topraklarında asla bulunmaması gereken bu terör örgütlerine bir operasyondur ve tamamen hukuk temelinde gerçekleşmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle mücadelesi, dünyanın en meşru mücadelesidir. Teröre karşı bu kadar kayıp vermişiz, hukuk içerisinde bu mücadeleyi en güçlü bir şekilde sürdürüyoruz. Halen müttefiklerimizden bu terör örgütlerine silah gönderenlerin yaklaşımları ortadadır. Bütün bu tabloya baktığımız zaman bu gördüğümüz terör yapılarını darmadağın etmek, yok etmek egemen bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin en meşru hakkıdır.”
“Türkiye son derece istisnai bir role sahip”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yarın Ukrayna’ya gideceğini anımsatan Çelik, bu seyahatin, Ukrayna-Rusya gerilimi anlamında önemli bir tarafı ile başka boyutlarının da olduğunu söyledi. Türkiye-Ukrayna ilişkilerinin 30’uncu yılı dolayısıyla düzenlenecek ziyarette, iki ülke arasında 10’uncu Yüksek Düzeyde Stratejik Konsey Toplantısı’nın gerçekleştirileceğini belirten Çelik, bu toplantının, siyasi konulardan ticarete, ithalat ve ihracata kadar çok geniş bir yelpazesinin bulunduğunu aktardı. Dünya siyasetinin en sıcak meselesinin Rusya-Ukrayna gerilimi olduğuna dikkati çeken Çelik, şöyle konuştu:
“Burada her iki tarafı da destekleyen devletler var ama iki devletin bakış açılarını yakınlaştırmaya çalışan, Karadeniz’de, bölgemizde tekrar bir savaşın olmaması için sağduyulu diplomasiyi çalıştıran yaklaşımların maalesef biraz geride kaldığını görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem Karadeniz hem bölge vizyonu açısından bu yapacağı ziyaret fevkalade önemli olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız, hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla meseleleri açık şekilde konuşabilen, her iki tarafın da aldığı inisiyatifi ve çabayı memnuniyetle karşıladığı bir lider olarak bu inisiyatifi gerçekleştiriyor. Ukrayna tarafıyla konuşanlar Rusya ile sağlıklı bir diyaloga sahip değiller, Rusya tarafıyla konuşanlar Ukrayna tarafıyla sağlıklı bir diyaloga sahip değiller. Daha doğrusu zaten mesele bir Rusya-Ukrayna meselesi olmaktan öteye taşındı. Rusya-Avrupa Birliği, Rusya-ABD, Rusya-NATO arasındaki bir gerilime dönüşmüş durumda. Burada hem Rusya ile yakın ilişkileri olması bakımından hem Sayın Cumhurbaşkanı’mızın Sayın Putin ile yıllara dayalı bir diyalogunun olması hem de Türkiye’nin güçlü bir NATO ülkesi olması bağlamında Türkiye son derece istisnai bir role sahip, müstesna bir girişim gerçekleştirebilecek durumda.”
Bölgede herhangi bir sorunun çıkmaması için bu inisiyatifin alınmasının önemine işaret eden Çelik, yarınki seyahatle bunun gerçekleşeceğini anlattı.
“Ermenistan ile uçuşlar başlayacak”
Ermenistan ile normalleşme adımlarını sıkı bir biçimde takip ettiklerini dile getiren Çelik, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kere daha müzakere, diplomasi devleti, barış vizyonuna sahip olan bir devlet olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı.
Ermenistan ile hava yolları uçuşlarının başlayacağını belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Diasporanın, Türkiye-Ermenistan ilişkilerini zehirleyen, Türkiye’yi haksız ve mesnetsiz soykırım suçlamalarıyla suçlayan, batı demokrasilerini bu şekilde zehirlemeye çalışan, parlamentolardan karar geçirmeye çalışan çabası, Türkiye tarafından uzun müddet boyunca güçlü bir mücadeleyle karşılık gördü. Bunların bu zehirleyici davranışına karşı, ASALA terör örgütüyle Türkiye Cumhuriyeti’nin uzun süren bir mücadelesi oldu. Diplomatlarımızı şehit verdik. Ve dünyanın her tarafında misyonlarımız, bu terör örgütü ve bu terör örgütünü destekleyenler tarafından hedef alındı ama Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman müzakereci bir devlet olmaktan, barış misyonunu korumaktan hiçbir zaman vazgeçmedi. Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde aslında Ermenistan ile normalleşmeyi sağlayacak birtakım protokoller ortaya çıkmıştı. Bu protokolleri hayata geçirecekken, Türkiye tarafının iradesi tam olarak masadayken Ermenistan Anayasa Mahkemesi karşılıklı güven artırıcı önlem anlamına gelecek o protokolleri iptal etmişti.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ermenistan’a “sözde soykırım” iddialarıyla ilgili “Arşivleri açalım, bunu bir siyaset meselesi olmaktan çıkaralım, karşılıklı o dönemde yaşanmış acıları birbiriyle yarıştırmak yerine, bu acıları topluca analım, bölgede barışı ve diyaloğu hakim kılalım.” mesajı verdiğini anımsatan Çelik, daha sonra Ermenistan’ın Karabağ’ı işgal ettiğini hatırlattı.
“Barışa dayalı diplomasinin gücü”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Azerbaycan halkının ve devletinin uygun görmediği hiçbir girişim içerisinde Türkiye’nin olmayacağını” ifade ettiğini aktaran Çelik, Karabağ zaferinin kazanılmasından sonra ortaya yeni bir fırsat penceresinin çıktığını ifade etti.
Erdoğan’ın “Eğer Ermenistan bu iddialarından uzak durursa, Azerbaycan’a bu saldırgan tavrından vazgeçerse, bölgede başka devletlerin, Rusya’nın, İran’ın, Gürcistan’ın katılımıyla geniş çerçeveli bir barış mekanizması vizyonu ortaya çıkabilir.” dediğini belirten Çelik, şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanı’mız, bölgesel barışa katkı yapmak, Karadeniz’de kriz çıkmasını önlemek açısından hem bu misyonu güçlü bir şekilde sürdürüyor hem de iki devlet tek millet mutabakatı çerçevesinde Azerbaycan’ın onayı ve rızasıyla Ermenistan’la bu normalleşme adımları atılıyor. Türkiye, Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu bu vizyon çerçevesinde Türk diplomasisinin müzakereye, barış vizyonu geliştirmeye dönük kapasitesi bağlamında bir kere daha barışa dayalı diplomasinin yüksek bir gücü olduğunu ispat etmiştir. Umarız ki bu uçuşların başlamasından sonra bu durumu sakatlayıcı, geçmişte olduğu gibi zehirleyici herhangi bir provokasyon ortaya çıkmaz, bu normalleşme bu şekilde kendi rayında devam eder. Bu bölge için, bölgenin barış vizyonunun korunması bakımından gereklidir. Bundan sonra da herkesin yararına olacak bir tablonun ortaya çıkması bu şekilde temin edilecektir. Türkiye hem Suşa Beyannamesi’ne güçlü bir şekilde destek veriyor hem de Ermenistan’la normalleşme konusunda da iki devlet tek millet anlayışı çerçevesinde bu katkısını sürdürüyor. Bu şekilde bir diplomasi devleti olarak Türkiye’nin vizyonu bir kere daha ortaya çıkmıştır.”
“CHP’den nefret söylemine karşı bir ses çıkmadı”
Çelik, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“CHP’li bir heyet Sedef Kabaş’ı ziyaret ediyor. Bu konuda ne söylersiniz?” sorusu üzerine Çelik, nefret söyleminin hakaret siyaseti tarafından korunduğunu belirtti. Çelik, şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanı’na yapılan asla kabul edilmeyecek o hakaretler olduğu zaman o programda bulunan CHP milletvekilleri, ‘Biz muhalefet ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’na biz muhalifiz. Bu muhalif söylemleri de değerlendiriyoruz ama hiç kimse kimseye böyle bir hakaret etmemelidir.’ deselerdi orada bu nefret söylemiyle CHP kendisini ayrıştıracaktı. Hadi diyelim ki orada o sırada bunu yapamadılar. Daha sonraki yapılan açıklamalarda keşke çıkıp da bunu diyebilselerdi.”
Muhalefeti siyasi akımla ve siyasi argümanlarla yapma konusunda artık kapanmayacak hale gelmiş bir cari açık olduğunu ifade eden Çelik, siyaset yapma konusundaki bu cari açığın hakaretle kapatılmaya çalışıldığını kaydetti.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve milletinin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamına birisinin “ahır” ifadesini kullanması karşısında sessiz kalan zımni onay veren bir siyaset biçiminin nefret ve hakaret söylemini besleyen nefret ve hakaret siyaseti olduğunu dile getiren Çelik, “Kimin kimi ziyaret ettiği bizi ilgilendirmez ama şimdiye kadar CHP’den bu nefret söylemine, siyasetine karşı bir tavır, ses çıkmamıştır. Bütün bunlar yokken gidip de bir hakareti desteklemek, nefreti desteklemek üzere ziyarette bulunmak hiç kimse için içine düşülmesini önermeyeceğimiz bir durumdur. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin.” diye konuştu.
“Milletin tartışması değil”
“CHP ile İYİ Parti arasında söz yarışı günlerdir sürüyor. Nasıl değerlendirirsiniz?” sorusuna Çelik, “Bu karşı ittifak içerisindeki siyasi tartışma beni, bizi çok ilgilendirmiyor.” yanıtını verdi.
Vatandaşın önüne bir proje ve temsille çıkıldığı zaman en azından bir iç tutarlılığının olması gerektiğini dile getiren Çelik, terörle mücadele başta olmak üzere tutarsızlığın giderek büyüdüğünün görüldüğünü vurguladı. Çelik, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Tezkere meselesinde gördük. CHP, Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle mücadelesine destek verecek tezkereye karşı çıktığını söyledi. Orada ittifakın başka unsurları başka açıklamalar, başka davranışlar sergilediler. Milletin önüne çıkıldığı zaman tutarlı bir şekilde bunun siyasi proje ve tutum olarak ortaya çıkması gerekirken maalesef kendi içerisinde tutarlılık, bütünlük oluşturamamış, en temel meselelerde en temel siyasi ayrılıkları yaşayan ve sadece o muhalefet yapısı içerisinde, ittifakı içerisinde kimin önde olduğunu, kimin kime muhtaç olduğunu ortaya koyan bir siyaset yarışı söz konusu. O ittifakın içinde kimin kime muhtaç olduğu ile ilgili tartışma milletin tartışması değil.”
Oturma düzeni., kimin kime muhtaç olduğu ile ilgili tartışmaların suni olduğunu kaydeden Çelik, “Bu suni gündemi esas gündem kabul ediyorlar ondan sonra o gündemi de aşamıyorlar. Bu dolayısıyla siyasi savrulmadan başka bir şey değildir.” dedi.