AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusuna ilişkin, “Uzun yıllardır NATO’nun ceremesini çekmiş, yüklediği yükleri, sorumlulukları yerine getirmiş Türkiye, güvenlik taleplerini ihmal eden bir anlayışa asla müsaade etmez.” dedi.
Kurtulmuş, partisince bir otelde düzenlenen “Basın Buluşması” toplantısında, her gelişinde Diyarbakır’ın biraz daha gelişmiş, güçlenmiş, sükunet, selamet ve esenlik içinde bir şehir olmasını görmekten büyük memnuniyet duyduğunu, bu huzur ve esenliğin kente çok yakıştığını söyledi.
Diyarbakır halkının bunun kıymetini bilerek elde ettiği bu büyük huzur ve güven ortamını arttıracağını vurgulayan Kurtulmuş, geçmiş tecrübelerinde bombanın, silahın, korkunun ve çatışmanın bulunduğu yerde insanlığın olmadığını gördüklerini belirtti.
“Hele hele bir meramını anlatmak, bir derdini anlatmak zorla, zorbalıkla, silahla, sopayla olabilecek bir iş değildir. Çukur eylemlerinin olduğu zamanda Diyarbakır’a gelmiştim, o zaman sokaklarda yürürken halkımızın gözünde sadece korku vardı. Herkes birbirinden endişe ediyordu.” ifadelerini kullanan Kurtulmuş, şimdi herkesin gözünde büyük bir sevinç ve coşku olduğunu, herkesin büyük bir güvenle hareket ettiğini dile getirdi.
Bunun önemli bir kazanım olduğunu, bu kazanımın yok edilmesine asla izin vermemeleri gerektiğine dikkati çeken Kurtulmuş, içeriden ve dışarıdan bazı unsurların Türkiye’yi yeniden karıştırmak istemelerine bu halkın bir daha fırsat vereceğine asla ihtimal vermediğini kaydetti.
Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Bu mücadeleyi yani barış ve esenliği sağlama mücadelesini milletimizle, halkımızla birlikte sonuna kadar sürdüreceğiz. Diyarbakır, bugün kazandı, esenlikle çok daha net bir şekilde ortaya koymaktadır. 40 yılı aşkın bir süredir bu milletin trilyonlarca dolar kaynağı maalesef bir yerlerden elde ettikleri silahlarla bu millete karşı pusu kuran terör odaklarının dizginlenmesiyle geçirilmiştir. Şehirlerimiz, ilçelerimiz, köylerimiz büyük bir huzursuzluk ve güvensizlik içerisinde yaşamış, sadece o değil, Türkiye her bakımdan ekonomik olarak büyük bir zorluğun içerisine girmiştir.”
Şimdi yerli ve yabancı misafirlerden bahsedildiğini dile getiren Kurtulmuş, turizmden tarıma, üretimden yatırıma kadar her alanda işlerin güzel bir şekilde yürüyebilmesinin yolunun barışın, esenliğin ve huzurun sağlanmasından geçtiğine işaret etti.
Kurtulmuş, bu çerçevede terörle mücadelede ortaya koydukları kararlılığın ne kadar önemli ve haklı bir mesele olduğunu bugün sağlanan huzur ortamının ortaya koyduğunu vurguladı.
“Terörün uluslararası desteklerini de görmezden gelemeyiz”
Organize sanayi bölgelerinde (OSB) yepyeni fabrikaların kurulmaya başlandığını gördüklerini anlatan Kurtulmuş, Tekstil OSB’de 60’a yakın fabrikanın çok kısa sürede üretime başlamasıyla 10 binin üzerinde genci istihdam edecek bir potansiyelin ortaya çıkmasının da bu huzur ortamının sonuçlarından birisi olduğuna dikkati çekti.
Bütün Diyarbakır ve bölge halkını bu huzur ve güvene sahip çıkmaya davet eden Kurtulmuş, bu çerçevede vatandaşların hak ve özgürlüklerini sonuna kadar koruyarak, onları geliştirerek ama terör örgütlerinin de vatandaşların haklı taleplerini istismar etmesini önleyerek yollarına devam edeceklerini belirtti.
Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Terör başka bir şeydir, demokratik yollarla hak talep etmek başka bir şeydir. Özellikle terörün uluslararası desteklerini de görmezden gelemeyiz. Sadece Türkiye için söylemiyorum. Bölgemizdeki bütün ülkelerde son yıllarda terör vasıtasıyla yaşanmış olan altüst oluşların arkasında kimlerin, hangi ülkelerin olduğu, hangi ülkelerin buradaki terör örgütlerini DEAŞ’ından PYD’sine, YPG’sininden PKK’sına kadar niçin ve hangi imkanlarla desteklediğini bu millet biliyor. Bu kadar çok silah niçin verilmiştir, lojistik destekler, istihbarat destekler siyasi destekler niçin verilmiştir? Bölge halkının esenliği için değil. Bölge halkının bölünüp parçalanması, istikrarsız, güvensiz hale gelmesi ve en nihayetinde de bölgedeki insanların Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin birbirlerine düşman hale getirilmesi için bu örgütler desteklenmiş ve beslenmişlerdir.
Adına da güzel ve şık bir isim bulmuşlardır. Buna da ‘vekalet savaşları’ diyerek yani kendi küresel mücadelelerinin bu bölgedeki yansımalarını taşeron örgütler üzerinden yapmışlardır.”
Buna karşı halkın uyanık olması gerektiğini anlatan Kurtulmuş, 40 yıldır terörle mücadele etmiş ve artık bugün belli bir noktada huzuru ve esenliği sağlamış bir ülkenin çocukları olarak daha uyanık olacaklarını dile getirdi.
Terörün arkasındaki uluslararası destekleri görerek bunlara karşı da tedbir alacaklarını ifade eden Kurtulmuş, bu anlamda Türkiye’nin hem sınırları içinde hem sınırları dışında terör örgütlerinin ortaya koyacağı bu bölge halklarını bölme ve parçalama, ülkeyi tehdit altına alma çabalarına karşı da uyanık olacaklarını ve alacakları tedbirlerle yollarına devam edeceklerini söyledi.
Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusu
Kurtulmuş, başka bir önemli güncel konunun NATO ile ilgili alanda, özellikle İsveç ve Finlandiya üzerinde başlayan tartışmalar olduğunu dile getirdi.
Türkiye olarak ittifakların ne anlama geldiğini, bu ittifakların kendilerine hangi sorumluluklar ve imkanlar verdiğinin farkında bulunduklarına işaret eden Kurtulmuş, “Ama bu ittifakların içinde olduğumuz müttefiklerimizin de samimi bir şekilde Türkiye’ye karşı davranmalarını arzuluyoruz. Biz çünkü her alanda diplomasideki en büyük başarımız her şeyi açık bir şekilde, net bir şekilde masaya koymamızdır. Uzun yıllardır NATO’nun ceremesini çekmiş, yüklediği yükleri, sorumlulukları yerine getirmiş Türkiye, güvenlik taleplerini ihmal eden bir anlayışa asla müsaade etmez. Bu anlamda özellikle İsveç’in terör örgütüne vermiş olduğu destek ortadadır. Siyasi ve lojistik destekler, belki istihbari destekler, bütün bunlar ortadadır. Bu süreç içerisinde çok mu zordur Türkiye’nin güvenlik endişelerinin karşılanması? Bu güvenlik endişelerinin karşılanması Türkiye’nin temel beklentileridir.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye nasıl samimi bir şekilde davranıyorsa muhataplarının da samimi şekilde davranmalarının istendiğini belirten Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ve bu anlamda sadece görüşme süreci içinde değil, görüşme süreçleri sonrasında eğer bu ülkelerin üyelikleri bir şekilde gerçekleşirse ondan sonra sonuna kadar güvenlik garantilerini almadan Türkiye, bu işe ‘Evet’ demeyecektir. Evet, bu süreçte birtakım sözler verilebilir, bu sözlerin sonradan unutulması veya yerine getirilmemesi Türkiye için masada değildir. Sonuna kadar Türkiye’nin güvenlikle ilgili endişeleri karşılanacaktır, garanti edilecektir. Bu kurumsal olarak bu ülkeler tarafından, bir güvenlik şemsiyesi olarak NATO tarafından da bu kabul edilecektir. Dolayısıyla böylece sorumluluklar ve haklar çerçevesinde bir güvenlik şemsiyesi olan güvenlik örgütü NATO, Türkiye’nin görüşlerine saygı ile yaklaşacak. Türkiye’nin endişelerini karşılayacak adımları atacaktır. Bu çerçevede NATO Genel Sekreteri’nin söylemiş olduğu ‘Türkiye’nin endişelerini anlıyor ve haklı buluyoruz.’ manasındaki sözlerini de bu çerçevede altını çizerek önemsediğimizi ifade etmek istiyorum. İşin özeti, bu coğrafyada artık çok uzun süreli gerilimlerin, çatışmaların olacağı bir döneme girdiğimiz görülüyor.
Ukrayna-Rusya savaşı başta olmak üzere Balkanlar’daki yeni birtakım gerilimler başta olmak üzere, Kafkaslar’da devam eden, çok şükür Azerbaycan’ın Karabağ’ı işgalden kurtarmasıyla birlikte belli bir istikrara kavuşan ortam olmasına rağmen özellikle Güney Kafkaslar’daki gelişmeler, Orta Doğu coğrafyasındaki gelişmeler, ta Mısır’a, Libya’ya kadar uzanan, Yemen’e kadar olan coğrafyadaki gelişmeler, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gaz aramaları üzerinden ortaya çıkan gerilimler bize bir şey söylüyor: Bundan sonra dünyadaki bütün büyük güçlerin mücadele alanı, rekabet alanı Türkiye’nin merkezinde bulunduğu bu coğrafyadır. Balkanlar, Kafkaslar, Karadeniz, Orta Doğu, Doğu Akdeniz, vesaire.”
Bu coğrafyada güçlü bir ülke olarak ayakta durmaktan başka şanslarının bulunmadığını ifade eden Kurtulmuş, “Ne yapacağız, edeceğiz aramızdaki bütün görüşleri hep birlikte konsolide edeceğiz. Türkiye’yi her alanda daha güçlü bir ülke haline getirmek için mücadele edeceğiz ve inşallah Türkiye, bu bölgenin güvenlik ve istikrar adası olarak hem kendi güvenliğini ve istikrarını sağlayacak hem de bu bölgede ilave çatışmaların, gerilimlerin olmasının önüne geçen güçlü bir ülke olarak bölgesel istikrarın da merkezi ve teminatı olacak.” diye konuştu.
Kurtulmuş, sadece Ukrayna-Rusya krizinde güçlü ve ne yaptığını bilen bir Türkiye’nin öneminin bir kere daha ortaya konulduğuna dikkati çekerek, şunları dile getirdi:
“Hatırlayınız Türkiye, savaşın ilk anlarından itibaren yabancı gemilerin Karadeniz’e geçmesinin önüne geçerek Montrö Anlaşması’nın bize verdiği imkanı sonuna kadar kullanmış ve savaşın Karadeniz’de yaygınlaşmasının önüne geçmiştir. Güçlü ve istikrarlı bir Türkiye olmazsanız bunu yapma imkanınız olmaz. Dolayısıyla Türkiye, güçlü ve istikrarlı olmak mecburiyetindedir. Kendi geleceği, milletinin geleceği için bunu yapmak zorundadır. Bölge halklarının istikrarı için bunun gerçekleşmesi zorunludur ve belki hepsinden daha ötede, daha ileride dünya ve bölge barışının sağlanması için güçlü, iradesi sağlam ve gerçekte ayakları yere güçlü bir şekilde basan Türkiye’ye ihtiyaç vardır. Onun için diyoruz ki bunun en önemli yolu da Türkiye’nin kendi içerisindeki farklılıkları konsolide etmesi, hedeflerimizi aynı istikamete yöneltmesi ve hep beraber güçlü, büyük Türkiye yürüyüşümüze devam etmemizdir.”