Akbank Genel Müdür Yardımcısı Keler, “Dövizin fiyat hareketine uzun vadeli bakmak lazım. Ekonomik göstergelere bakmalıyız. Bunlar nedir; alım gücü paritesi, ülkeler arası faiz farkı, MB’nin açıkladığı reel efektif döviz kuru endeksi… Bu seviyelere göre baktığımızda, aslında kurun olması gereken yerlerden çok uzak olmadığını söyleyebilirim” dedi.
Akbank Özel Bankacılık ve Yatırım Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Dr. Alp Keler, Akbank Private Banking’in 20. yılını kutlaması dolayısıyla basın mensuplarıyla bir araya geldiği toplantıda soruları yanıtladı.
Keler, varlık yönetiminde son dönemde global alanda önemli gelişmelerin yaşandığını, algoritmik yatırımlar ve roboadviser çözümlerin ön plana çıktığını belirterek, “Roboadviser’lar piyasadaki gelişmelere bağlı olarak yatırım karar alma sürecinde yoğun olarak kullanılıyor ve roboadviser’lar sayesinde daha geniş kitlelere belirli dijital kanallar üzerinden yatırım danışmanlığı hizmeti verilebiliyor. Türkiye’de roboadviser’ı ilk başlatan Ak Portföy olup, şu anda portföy yönetiminde de aktif olarak kullanılmaktadır” diye konuştu.
Keler, son bir kaç yılda Türkiye’de yatırım alışkanlıklarının kapsamlı bir şekilde değiştiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Uzun yıllar hisse senedi piyasalarında 1 milyon civarında yatırımcı vardı. Bu rakam salgının da etkisiyle sonradan gerilese de 2,7 milyona kadar yükseldi. Önemli bir artış yaşandı. Keza fon piyasası da öyle. Teknolojisinden sağlık sektörüne ve sosyal sorumluluğa kadar tematik fonlar inanılmaz çeşitlendi. Kripto piyasalarına ve yurt dışı hisse senedi piyasasına yatırımlar da çok arttı. Bu çeşitlenmeyi sağlayan iki ana neden var; biri dijitalleşme paralelinde bu ürünlere erişimin kolaylaşması. İkincisi ise bu ürünlerin performansı. Son iki yıla baktığımızda döviz, altın, gayrimenkul ve sektörel bazda Türk hisse senedi piyasası yükseliyor. Bütün finansal yatırımlarda bir değerlenme var. Bu da yatırım alışkanlıklarını değiştirdi ve klasik mevduat yatırımlarının payının azalmasına neden oldu. Ülkenin genelinde yatırım alışkanlıklarında çok temel değişiklikler var.”
‘Yarından beklentim faizlerin sabit bırakılması yönünde’
Alp Keler, dünyada paranın çok bol olduğu bir dönemden geçildiğinden bahsederek, birçok ülkede varlıklardaki değerlenmenin temel nedenlerinden birinin bu olduğunu söyledi.
Gelinen noktada, enflasyon ya da tahvil alımlarının azaltımı gibi gelişmelerin konuşulduğunu, doların da kuvvetli olduğu bir süreç yaşandığını aktaran Keler, “Bizde de ister istemez son dönemde faizdeki seyir, kurdaki hareketi etkiliyor. (Merkez Bankası faiz kararı) Benim yarından beklentim faizlerin sabit bırakılması yönünde ama piyasada 100 baz puana kadar genel bir indirim beklentisi var” dedi.
‘Dövizin fiyat hareketine uzun vadeli bakmak lazım’
Keler, Türkiye’nin çok zengin bir ülke olduğuna inandığını vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye’de özellikle dolarizasyonun çok yüksek olduğunu gözlemliyoruz. Bu anlamda dünyadaki en yüksek ülkelerden biri. Bunun esas nedeni de biraz ekonomik temellerle bağlantılı. Burada doların veya dövizin fiyat hareketine uzun vadeli bakmak lazım. Ekonomik göstergelere bakmalıyız. Bunlar nedir; alım gücü paritesi, ülkeler arası faiz ve enflasyon farkı, Merkez Bankası’nın açıkladığı reel efektif döviz kuru endeksi… Bu seviyelere göre baktığımızda, aslında kurun olması gereken yerlerden çok uzak olmadığını söyleyebilirim ama dönem dönem yabancı yatırımcıların ve bireysel yatırımcıların davranışları, kurumların döviz alımları gibi piyasadaki hareketler, kısa vadede dalga boylarını harekete geçiriyor. Burada rezervler, dış ticaret ve cari açıkla ilgili birçok analiz yapılabilir. Burada doğru politikaları uygulayabilirsek, ben farklı varlık sınıflarının dönem dönem ön plana çıkabileceğini düşünüyorum. Örneğin son dönemde döviz hareketli ancak diğer taraftan Türk varlıklarının çok daha ucuz hale geldiğini söyleyebilirim. Hisse senedi piyasaları tarafında bankacılık sektörü özellikle BBVA’nın açıklamasının ardından hareketlendi. Ancak baktığımızda bu hareket yüzde 10-15 olsa da dolardaki artış da aynı oranda. Dolayısıyla bugün Türkiye’de hisse senedi piyasaları tüm dünyaya kıyasla çok ucuz. Fiyat/kazanç oranı ve piyasa değeri/defter değeri olarak bakarsak tarihi dip seviyelerde. Banka hisseleri 10 yıldır TL bazında neredeyse yatay seyrediyor, dolar bazında da tarihi dip seviyelerine çok yaklaştı. Bu da uygun konjonktürde ilginin artabileceğini gösteriyor.”
‘TL mevduat faizleri, politika faizinin hafif üzerinde gidecek’
Alp Keler, mevduat faizlerinin seyrine ilişkin gelen bir soru üzerine, “TL mevduat açısından bankalarca verilen faizin, Merkez Bankası’nın politika faizinin hafif üzerinde gideceğini düşünüyorum. Döviz mevduatlarına verilen faizin ise zorunlu karşılıkların yüksek olması ve zaman zaman revize edilmesi nedeniyle bir miktar düşük seyretmesini bekliyorum, çünkü burada risk algısından ziyade daha çok bazı politikalar belirleyici oluyor” yanıtını verdi.
Mevcut enflasyon ve faiz seviyesine bakıldığında negatif faiz sürecinin yaşandığını belirten Keler, burada global faktörlerin de etkili olduğunu, içeride de kur geçişkenliği riskinin bulunduğunu anlattı.
Keler, enflasyon beklentilerinin burada çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Son 10-15 yıllık dönemde negatif faiz sürecinin kısa sürdüğünü, sadece birkaç ayla sınırlı kaldığını görüyoruz. Bu da ya faizlerin bundan etkileneceğini ya da enflasyonun aşağı ineceğini gösteriyor. Burada önümüzdeki dönem için en belirleyici faktör enflasyon olacak” dedi.
Sermaye piyasalarına çok inandığını anlatan Keler, şunları kaydetti:
“Türkiye’de sermaye piyasalarının önü çok açık çünkü yatırım alışkanlıkları çok farklı alanlardan büyüyüp gelişiyor. Gelişim ve gayrimenkul fonları ciddi anlamda gelişiyor. Birkaç yıl önce hiç olmayan emtia ve yurt dışı hisse bazlı yatırım araçlarını bugün konuşuyoruz. Dünyada da bu eğilim mevcut. Sermaye piyasaları ulaşılabilir, işlem yapılabilir ve farklı ürünlerden farklı gelirler elde edilebilir durumda. Özellikle yeni jenerasyon çok ilgili. Bu gelişme, önümüzdeki en az 10-20 yıla yansıyacak bu gelişme. Katlanarak gelişeceğini düşünüyorum. Bizde de derinliğin gelmesini kaliteli şirketlerin halka arzlarıyla mümkün olacağına inanıyorum.”
Kripto para piyasalarına bakışına dair soruyu da yanıtlayan Keler, “Bu piyasada Türkiye’den yaklaşık 4-5 milyon yatırımcı bulunduğu düşünülüyor. Önümüzdeki dönemde bu konuda bir regülasyon çıkması bekleniyor. Bunun da SPK üzerinden tanımlanması bekleniyor. Bu tanımlama yapıldıktan sonra bizim gibi kurumların da kriptoya dayalı işlemlere ne şekilde entegre olacağına bakacağız. Mevzuat açıklandıktan sonra bizler de ona yönelik finansal ürünler dizayn edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.