Bavyera’daki Isar 2, Baden-Württemberg’deki Neckarwestheim 2 ve ülkenin kuzey batısında yer alan Emsland nükleer santrali, geçen yıl ülkenin enerji ihtiyacının yüzde 6’sını karşıladı.
Nükleer karşıtları, ülkede üç reaktörün kapatılmasını bir zafer olarak görürken, iş dünyası, Avrupa’nın enerji kaynaklarının istikrarlı olmadığı ve dünyanın fosil yakıtlardan kurtulmaya çalıştığı bir dönemde reaktörlerin kapatılmasını “çılgınlık” olarak nitelendiriyor.
Ülkede nükleerden kaynaklanan açığın yenilenebilir enerjiyle kapatılması bekleniyor.
Alman iş dünyasından nükleer sonrası “enerjide darboğaz” uyarısı
Alman iş dünyası nükleer santralin kapanması nedeniyle enerji arzında yaşanacak darboğazlar konusunda hükümeti uyardı.
Almanya Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği Başkanı Peter Adrian, Alman hükümetinin nükleerden aşamalı olarak vazgeçme planını eleştirdi.
Enerji arz güvenliği ve yüksek fiyatlar konusunda sorun yaşanabileceğini ifade eden Adrian, “Doğal gaz fiyatlarındaki düşüşe rağmen Almanya’daki çoğu şirket için enerji maliyetleri yüksek olmaya devam ediyor. Aynı zamanda arz güvenliği kaynaklı riskler halen devam ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Söz konusu risklerin sadece gelecek kış ayları için değil, uzun vadede de sürdüğünü belirten Adrian, şöyle devam etti:
“Enerji arzını genişletmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam etmeliyiz. Almanya mevcut tüm enerji kaynaklarına bağımlıdır. Arz darboğazlarını ve önümüzdeki aylarda enerji fiyatlarında bir başka büyük artışı önlemenin veya en azından azaltmanın tek yolu bu.”
Alman hükümeti enerji arz güvenliğinin garanti altında olduğunu belirtti
Yeşiller Partisi’nden Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, son üç nükleer santralin cumartesi günü devre dışı kalacak olmasına rağmen Almanya’nın enerji arz güvenliğinin garanti altında olduğunu ifade etti.
Nükleerden çıkış sürecinin yönetilebileceğini savunan Habeck, ülkenin doğal gaz depolarının yarısından fazlasının dolu olması ve kış sezonunun neredeyse sona ermesinin önemli bir avantaj olduğunu belirtti.
Habeck, “Almanya’da enerji arz güvenliği bu zorlu kış boyunca sağlandı ve sağlanmaya devam edecek. Enerji sistemimiz farklı bir şekilde yapılandırılacak ve 2030’a kadar yüzde 80 yenilenebilir enerjiye sahip olacağız.” dedi.
Almanya Çevre Bakanı Steffi Lemke ise savaş nedeniyle nükleer santrallerin risk altında olduğunu vurgulayarak, “Rusya’nın saldırgan savaşı nedeniyle Ukrayna’daki nükleer santrallerin bombalandığı ve askeri çatışmaların hedefi haline geldiği bir durumla karşı karşıyayız. Nükleer enerji santralleri asla böyle bir durum için tasarlanmadı.” ifadesini kullandı.
Almanya’nın nükleer santral serüveni 1961’de başladı
Almanya’da, ilk atom santrali olma niteliği taşıyan Kahl nükleer santrali 1961’de hizmete açıldı. 1973 yılında petrol kriziyle başlayan enerji sıkıntısından sonra nükleer enerjiden yararlanmaya daha çok önem veren Almanya’da, 1979’da yaşanan ikinci petrol kriziyle nükleer enerjiye yönelik çalışmalar hız kazandı. Bu dönemde 17 nükleer santral hizmete alındı.
2000 yılına gelindiğinde, uzun nükleer karşıtı kampanyaların etkisiyle Alman hükümeti nükleer santralleri kapatma planını onaylamış ancak Angela Merkel liderliğindeki yeni hükümet iş başı yapınca bu kararı geri almıştı.
Almanya’da nükleer karşıtı hareketin geçmişi 1970’lere kadar uzanırken, 1979’da ABD’de Three Mile Adası kazası ve 1986’daki Çernobil faciasının ardından Alman toplumunda nükleer teknolojiye karşı kalıcı bir şüphe oluştu.
Nükleer karşıtları aynı zamanda 1980’de Avrupa’da başarılı kampanyalar yürüten Yeşiller Partisi’nin doğmasında etkili oldu.
Ülkede Yeşiller Partisi iktidarda olmasına rağmen Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sebep olduğu enerji krizi nükleer enerjinin yararları konusundaki tartışmaları ivmelendirdi.
Daha önce ihtiyacı olan doğal gazın yarısından fazlasını Rusya’dan ithal eden Almanya’da, yükselen enerji fiyatları ve elektrik kesintisi riski nedeniyle kamuoyunun fikirleri değişti.
Der Spiegel dergisi tarafından Ağustos 2022’de yaptırılan bir anket, Almanların yüzde 67’sinin ülkedeki nükleer santrallerin kullanım süresinin beş yıl daha uzatılmasından yana olduğunu ortaya koydu. Toplumun yüzde 41’i ise yeni santrallerin kurulmasını destekliyordu.
Bild gazetesi tarafından yaptırılan başka bir ankette ise katılanların yüzde 52’si, ülkenin Rusya’dan gelen fosil yakıtlara olan bağımlılığından kurtulma çabaları göz önünde bulundurulduğunda nükleer enerjiye son verilmesine karşı çıktı.
Fukuşima nükleer faciasının etkisi
Almanya’da onlarca yıl süren nükleer karşıtı protestoların ardından 2011’de yaşanan Fukuşima nükleer faciası ülkede nükleer enerjiye karşı eylemeleri hızlandırdı.
Eski Başbakan Angela Merkel döneminde, nükleer enerji kaynaklı risklerin güvenli bir şekilde kontrol edilemeyeceği gerekçesiyle nükleer enerjiyi terk etme kararı alındı. Hükümet, nükleer santralleri devre dışı bırakma kararı sonrası Rusya ile enerji anlaşmaları yaptı.
Söz konusu facia sonrası nükleer enerjiden çıkış yasası uyarınca, 2021’de 30 yıldır aktif olan üç nükleer santral kapatılmış ve aktif durumdaki son üç nükleer enerji santralinin de 2022 sonuna kadar kapatılacağı duyurulmuştu. Ancak Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş sonrası yaşanan enerji krizi derinleşince hükümet kapatma kararını ertelemişti.
Nükleer santrallerin ömrünün uzatılması koalisyon ortakları arasında tartışmalara yol açmasının ardından Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 17 Ekim 2022’de bakanlara ülkenin kalan üç nükleer santralini nisan ayı ortasına kadar çalışır durumda tutmaları talimatını vermişti.
Bir nükleer santralin sökülme süreci yaklaşık 15 yıl
Nükleer santrallerin kapatılması gerektiğini savunanlar, enerji yatırımları üzerindeki uzun vadeli etkiye işaret ediyor.
Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Ottmar Edenhofer, Almanya’da nükleer santrallerin ömrünü uzatmanın “büyük siyasi maliyetleri” olacağını, ülkede yenilenebilir enerji ve gaz santrali yatırımlarımdan vazgeçilebileceğini belirtti.
Edenhofer, Almanya’nın nükleer enerji ve kömür de eski tartışmaları yeniden gündeme getirmek yerine hidrojen, elektrikli yakıtlar ve karbon yakalama sistemleri gibi yeni teknolojilere odaklanması gerektiğini savundu.
İklim ve enerji uzmanları, Almanya’nın nükleer santralleri kapatmasının karbon emisyonlarında hafif ve geçici bir artış oluşturacağını, bunun da birkaç yıl içinde güneş ve rüzgar enerjisindeki artışla dengeleneceğini belirtiyor.
Alman hükümetinin önünde devre dışı bırakılmış 30’a yakın nükleer santrali sökmek gibi zorlu bir görev de bulunuyor. Bir nükleer santralin sökülme süreci yaklaşık 15 yıl sürüyor. Öte yandan, Alman yetkililer, çok uzun yıllar ölümcül olabilen radyoaktif atıkların depolanması için de henüz kesin bir çözüm bulabilmiş değil.
Almanya enerji krizinde kömüre yöneldi
Almanya, Rusya-Ukrayna Savaşı ile derinleşen enerji krizine karşı önlem olarak yıllarca “kirli” olarak nitelendirdiği ve kullanımını azalttığı kömüre yöneldi.
Almanya’da yenilenebilir enerji santrallerinin artırıldığı bir dönemde, fosil yakıtlara geri dönülmesi ve nükleer enerjinin aşamalı olarak devre dışı bırakılması tartışmalara yol açtı.
Daha önce kömür santrallerini 2038’de kapatmayı hedeflediğini açıklayan Almanya, 2021’de bazı santral işletmecileriyle anlaşarak bu tarihi 2030’a çekmişti.
Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında Rus doğal gazına erişemeyen Almanya, enerji arzını güvence altına almak için yerli kömür endüstrisine geri dönme kararı aldı. Hükümet, daha önce kapatacağını açıkladığı kömür santrallerinin kullanımına devam etmeye karar verdi. Bazı kömür santrallerinin tekrar şebekeye bağlanması için harekete geçildi. Bu kapsamda, 6 gigavatsaatin üzerinde üretim kapasitesi bulunan kömür santrallerinin acil durum rezervi olarak hazırda bekletilmesi kararlaştırıldı.
Alman enerji şirketi RWE, Neurath ve NiederauBem’de 3 linyit ünitesini tekrar açacağını açıkladı.
Enerji krizi Avrupa ülkelerini nükleere yöneltti
Avrupa ülkeleri, Rusya-Ukrayna Savaşı ile yaşanan enerji krizi karşısında nükleer enerjiye yöneldi.
Özellikle doğal gaz, petrol ve kömür gibi fosil yakıtlarda Rusya’ya yüksek derecede bağımlı olan ülkeler, Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’da başlattığı savaşla birlikte derin bir enerji krizi yaşamaya başladı.
Savaş sonrası AB ülkelerinin uyguladığı çeşitli yaptırımlar karşısında Rusya’nın doğal gaz akışını kesmesi Avrupa’daki enerji krizini daha da derinleştirdi.
Uzun yıllar kamuoyu baskısıyla enerji arz güvenliğini ikinci sıraya iten, bunun yerine çevre ve iklim değişikliğini önlemeye yönelik politikalara odaklanan AB ülkeleri, Rusya’dan doğal gaz akışının sona ermesiyle tutum değiştirmek zorunda kaldı.
Enerji krizi, Avrupa ülkelerinde kömür ve nükleer karşıtlığını azalttı ve bu kaynaklara daha fazla odaklanılmasına sebep oldu. AB’nin reaktörleri kapatma ve nükleer enerjiyi aşamalı olarak kaldırma yönündeki planları değişti.
Bazı Avrupa ülkeleri nükleer reaktörlerin kapatılmasını ertelemeye karar verirken, yeni nükleer projeleri de hızlandırma kararı aldı.
İngiltere, Finlandiya ve Fransa, güvenilir elektrik ve son derece düşük karbon emisyonu kaynağı olarak nükleer enerjide üretimi ikiye katlamayı planlıyor.
İngiltere’de inşa edilmesi planlanan Sizewell C nükleer santraline resmi onay verildi.
Finlandiya’da yaşlanan nükleer santrallerin ömürleri uzatılırken, küçük modüler nükleer reaktörler kurulması için de çalışmalara başlandı.
Belçika’da ise 2025’te kapatılması planlanan 2 nükleer santralin faaliyet süresi 10 yıl uzatıldı.
Avrupa’nın en büyük nükleer kapasitesine sahip olan ve elektriğinin büyük kısmını 56 reaktörden karşılayan Fransa’da, 14 yeni nükleer reaktör inşa etme planı açıklandı. Fransa ayrıca mini modüler nükleer reaktör teknolojilerine yatırım yapmaya karar verdi.
Hollanda’da 2 yeni nükleer reaktör yatırımı planlanırken, Polonya’da 3 yeni nükleer santral planı üzerinde çalışmalara başlandı.
Polonya, 2022’de ilk nükleer santralini inşa etmek üzere Westinghouse Electric ile anlaşma imzaladı.
Böylece, enerji krizi karşısında Avrupa ülkeleri enerji arz güvenliğini sağlamak için kömür santralleri ile nükleer reaktörlerin faaliyet sürelerini uzatmaya ve yeni nükleer santral projeleri yapmaya başladı.
Enerji krizi
Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası arz yönlü belirsizlikler ve AB’nin Rus enerji ürünlerine uyguladığı ithalat ambargoları Almanya’daki enerji piyasalarında dengesizliklere yol açmıştı.
Almanya, savaş sonrası Moskova’nın Kuzey Akım 1 doğal gaz boru hattı üzerinden gaz akışını durdurma kararının tetiklediği sarmal bir enerji kriziyle karşı karşıya kaldı.
Alman hükümeti, AB yaptırımları kapsamında 2023’ten itibaren Rus ham petrolü alımını tamamen durduracağını açıklamıştı.
Berlin, Enerji Güvenliği Yasası’nda da değişiklik yaparak Rus petrol şirketi Rosneft’in iki yan kuruluşunu kamulaştırmıştı.
Hükümet, yüksek doğal gaz ve elektrik faturalarını hafifletmek için vatandaşlara mali destek vermiş ve tüketicileri mümkün olduğunca fazla enerji tasarrufu yapmaya çağırmıştı.
Hükümet, Rus gazı bağımlılığına son vermek için kuzey Almanya limanlarında da yeni LNG terminalleri inşa ediyor.
Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel’e göre, Almanya, toplam 268,1 milyar avro ile Avrupa ülkeleri arasında enerji krizine karşı en fazla kaynak ayıran ülke oldu.