AA muhabiri “Almanya’da aşırı sağa karşı gösteriler” başlıklı üç bölümlük dosya haberin ikinci bölümünde, göstericilerin bir kısmının Almanya için Alternatif (AfD) partisinin kapatılması taleplerine ilişkin uzman görüşlerini ve Almanya’daki parti kapatmalarıyla ilgili bilgileri derledi.
Ülkedeki genel kanı; AfD’nin kapatılmasının tam çözüm olmayacağı, bunun yerine aşırı sağ ve AfD ile daha fazla mücadele edilmesi gerektiği yönünde.
Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, AfD’ye farklı kaygılarla oy veren seçmenlerin kazanılmasının partiyi zayıflatacağını düşünüyor.
Almanya’nın dört bir yanındaki şehirlerde son haftalarda yüz binlerce insan AfD’ye karşı gösteri yaparken bunların arasında, daha önce hiç gösteriye katılmamış veya sol yelpazeden sağ muhafazakar kesime kadar pek çok insan bulunuyor.
Sivil toplum örgütleri ve demokratik merkez partiler söz konusu toplantının ortaya çıkmasının ardından adeta üzerlerindeki ölü toprağını atarak AfD’ye uygun bir yanıt verebilmek için sokağa çıktı.
“İnsanların AfD’den döndürülmeye çalışması gerekiyor”
Almanya’da yabancılar ve vatandaşlık konularında çalışmalar yapan Berlin-Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB) Sözcüsü Safter Çınar, AfD’nin kapatılmasının kesin bir çözüm olmadığını belirterek “Partiyi kapatabilirsin ama o görüşler, o insanlar bu ülkede. Onun için mevcut politikaların dışında başka şeyler yapıp insanların AfD’den döndürülmeye çalışılması lazım. Bence hedef bu olmalı.” dedi.
Potsdam’daki toplantının AfD’nin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koyduğunu anlatan Çınar, bunun kabul edilebilecek bir durum olmadığını belirterek “AfD’nin parlamentoda güçlü olması, demokratik partileri güçlü koalisyonlara zorluyor. Böylece muhalefet AfD’ye kalıyor. Bu da sağlıklı bir şey değil.” diye konuştu.
Almanya’ya 56 yıl önce geldiğini anlatan Çınar, o dönemden bu yana siyaseti takip ettiğini belirterek şunları söyledi:
“O zamandan beri böyle aşırı sağ partiler güçlendiğinde siyasi çizgi olarak ortada duran partiler söylemlerini değiştirerek seçmeni tavlayacaklarını sanıyorlar. Hayır, tam tersi oluyor. Şimdi bir AfD’nin söylemini diyelim ki Hristiyan Demokrat Birlik Partisinden (CDU) birisi başka sözlerle söyledi. O seçmen CDU’ya gitmez. Tam tersine der ki bak ya benim partimin söylediğini bunlar da söylüyor. Demek ki benim partim haklı fakat maalesef bunu 60 yıldır Almanya’daki bu politikacılara anlatamıyoruz. Bu söylemlere sınır koyun diyoruz, maalesef yapmıyorlar.”
Bundan Almanya’daki bütün göçmen kökenlilerin etkilendiğine işaret eden Çına, artık söylemlerin aşırı sahada kalmadığını; giderek toplumun ortasına kaydığını ve bu nedenle göçmen kökenli insanlara karşı şiddetin artmasında da rol oynadığını ifade etti.
Çınar, AfD’nin göçmenleri ve ırkçılığı kullandığını ancak onlara oy veren herkesin de ırkçı olmadığını belirterek “Asıl sorun, bence Almanya’daki sosyal ve iş politikası sorunu. Berlin’de görüyoruz. Düzinelerce insan metroda veya sokakta yatıyor. Almanya’da iş sahibi olanlar bile kısmen geçinemiyor. Bu sosyal ve ekonomik sorunlar çözülmediği sürece AfD göçü taban alıp ırkçılığa devam edecektir.” değerlendirmesini yaptı.
Safter Çınar, “Almanya’da hükümet sosyoekonomik sorunları çözmeye uğraşacağına 100 milyar avroluk silah satın alıyor. Sonra paramız yok deniyor. Özetlersek AfD ile mücadelenin bir yanı ırkçılıkla mücadele, ırkçı söylemleri üstlenmeme ama asıl yanı sosyal politikada ve iş piyasasında insanları insanca yaşar hale getirmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Aşırı sağ Almanya ve Avrupa için yıllardır büyük tehdit”
Göçmenleri savunan sivil toplum örgütü ProAsyl’den Karl Kopp ise aşırı sağın Almanya ve Avrupa’da yıllardır büyük tehdit oluşturduğunu söyledi.
Kopp, “Sağ popülist partilerin Avrupa’da giderek daha fazla iktidara gelmesi büyük bir tehlike. Şimdi geniş sivil toplum sokaklarda ve eylemde. Bunun, Avrupa’daki sağ popülistlerin en zor kısmını pratikte durdurmak için diğer birçok yönüyle merkezi olmayan bir şekilde devam edeceğini umuyoruz, hepsi karmaşık ve tehlikelidir.” dedi.
AfD’ye karşı Almanya çapında gösterileri düzenleyenlerin sendikalar, sosyal yardım örgütleri ve esnaf odaları olduğuna işaret eden Kopp, “Biz adeta güvenlik duvarıyız. Bu, politikacılar için açık yetki anlamına geliyor. Yerinizde kalın. Güvenlik duvarını koruyun. Protestolarımızdan vazgeçmeyin. Aşırı sağ ile ittifak yok, işbirliği yok, koalisyon yok.” diye konuştu.
Almanya’da canlı bir sivil topluma ihtiyacın olduğunun altını çizen Kopp, “Partilerin demokratik kurallara göre hareket etme görevi var ve bunu yapmalılar. Son aylarda sadece birkaç yerde AfD’nin içeriğini güçlendiren bir tartışma yürütmeye gerek olmadığı izlenimini edindik. Birbirimizle konuşmak zorundayız. Mülteciler ve göç konusuna gelince, ateşe benzin dökmeyin. Objektif bir söylemle hareket edin. CDU gibi büyük ana akım partilerin parti liderlerinden, kırmızı çizgiyi aştığı izlenimini edindiğimiz tonlar duyduk. Dolayısıyla yaşayan bir demokrasiyi savunmak için sivil topluma ihtiyacınız var. Siyasetçiler de söylemlerinde kullandıkları kelimelerin seçiminde sorumlu davranmalılar. Çünkü biliyoruz ki sağcı popülist gündemlere hizmet etmek, insanların orijinaline oy vermesine neden oluyor ve böylece demokrasi düşmanlarını güçlendiriyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Her türlü aşırılıkçı eğilim Almanya’nın ekonomik durumuna zarar veriyor”
Alman Zanaatkarlar Konfederasyonu Başkanı Jörg Dittrich de Almanya’da da tartışılması gereken çok özel konular olduğunu, Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier’in de kendileriyle bu yönde toplantı yaptığını söyledi.
Her türlü aşırılıkçı eğilimin toplumdaki iklime ve Almanya’nın ekonomik durumuna zarar vereceğini bildiklerini anlatan Dittrich, “Biz bir refah devletiyiz çünkü güçlü, küresel ağlara bağlı bir ekonomimiz var. Kozmopolitliğe, ırkçılığın tam tersine bağımlıyız, birlikte yaşamak zorundayız. Almanya’da çok sayıda yabancı meslektaşımız var, vasıflı meslekler yapan meslektaşlarımız var, belki insanlar bazen bunun farkına varmıyor ama çok sayıda var ve bu yüzden bunu vurgulamak çok önemli.” dedi.
AfD karşıtı gösterilere dikkati çeken Dittrich, “Almanya’nın tarihi nedeniyle aşırıcılıkla mücadelede özel bir sorumluluğu var. Şimdiki neslin bir hatası yok, ancak özel bir sorumlulukları var. Bu nedenle bazı kelimelerin toplumsal olarak kabul edilebilir hale gelmesine izin vermemek çok önemli. Dünyaya açık bir ülkeyiz ve toplumumuzdaki hiç kimsenin aşırıcılık tarafından tehdit edilmemesini sağlamak için koruma yollarına ihtiyacımız var.” diye konuştu.
Almanya’nın barışçıl bir Avrupa’dan, birleşik bir Avrupa’dan ve tüm güçlü ve zayıf yönleriyle birlikte ortak para avrodan güç aldığına işaret eden Dittrich, ülkedeki kalifiye işgücü açığına dikkati çekerek şunları kaydetti:
“Ancak bir ihracat ülkesi olarak Almanya için dünyaya açık olmak özellikle önemli ki insanlar buraya düzenli bir göç süreciyle gelebilsinler. Refah devletini ve toplumu bizimle birlikte geliştirmeye devam edebilsinler çünkü ekonomik olarak diğer ülkelere göre daha iyi bağlanmış durumdayız. İşte bu nedenle parlamenter demokrasinin sorunlarla uğraştığı ama birlikte yaşamanın temellerinin asla sorgulanmadığı mesajını vermemiz de çok önemli.”
AfD karşıtı gösterilere katılan Julian Siege de gösterilerdeki amacın aşırı sağa karşı durmak olduğu kadar aynı zamanda hükümete de “zorla sınır dışı edilmeleri istemiyoruz” mesajını vermek olduğunu söyledi.
Siege, “Federal Meclis’te aşırı sağcı söylemler istemediğimizi ve birlikte yaşayabileceğimizi, aşırı sağ tehdidi altında olan insanlarla dayanışma içinde olduğumuzu göstermek istiyoruz.” dedi.
Gösterilerin topluma etkileri
Almanya’da aşırı sağa karşı geniş katılımlı gösteriler, aşırı sağ partilere oy verenler dahil toplumda geniş yankı uyandırdı.
Yapılan bir araştırmada ülkede oy verme hakkına sahip her 10 Alman’dan 7’si, aşırı sağa karşı gösterilere sempati duyduğunu ifade ediyor.
AfD destekçilerinin yüzde 18’i gösterilerin nedenini anladığını söylüyor.