Türkiye’ye getirilmesinin ardından İstanbul’da Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi’nde 3 Şubat gecesi tedavi altına alınan Ahmet Demiray’ın sağlık durumuna ilişkin basın mensuplarına açıklama yapan Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Suna Çokmert, Ahmet Demiray’ın 4 Şubat itibarıyla hastalığının tanısına ve tedavisine yönelik radyolojik tetkikler ile kan testlerinin yapılmaya başlandığını söyledi.
Hastanın tedavisinin bir kısmının Almanya’da başladığını, tanı sürecinde hastalığın yapısına özgü zorluklar sebebiyle patolojik tanısının elde edilemediğini aktaran Çokmert, Demiray’ın şu an tedavi altında bulunduğu hastanede buna yönelik tetkik ve testlerinin devam ettiğini anlattı.
Doç. Dr. Çokmert, “Hastamızın rahatsızlığı, safra yolları kaynaklı bir tümöral hadise. Özel ismi klatskin tümörü olarak geçmekte. Buna yönelik evreleme tetkiki olarak nükleer tıp bölümümüzde PET CT yapılmıştır. Kitlenin damar yapılarıyla olan irtibatının belirlenmesi amacıyla CT anjiyografi testleri yapılmıştır. Hastamız bu tetkikler eşliğinde organ nakli bölümü tarafından değerlendirilmekte ve operabilite açısından tetkikleri sürmektedir.” bilgisini paylaştı.
“Şu anda hayati riski yok”
Bir basın mensubunun “Almanya’da tetkik ve tespitte geç mi kalınmış? Yapılması gerekenler yapılmamış mı, eksik bir durum var mı tedavi sürecinde?” sorusu üzerine Doç. Dr. Çokmert, şunları kaydetti:
“Öyle bir şey söyleyemeyiz. Bu tümör, tanısı zor konulan, özel tanısal testleri olan, bazen ilk testlerde sonuca ulaşamayabileceğimiz bir tümör çeşidi. Yerleşim yeri itibarıyla ulaşılması zor bir yerde. Dolayısıyla Almanya’da yapılması gereken ilk tedavileri başarılı bir şekilde yapılmış. Hastaya safra akışını temin etmek üzere, safra yollarına kateter yerleştirilmiştir. Hastanın biriken bilirubini, safra akışının bu kateter vasıtasıyla teminiyle düşme eğilimine girmiştir. Genel durumu daha önceki durumuna göre son derece iyidir. Şu anda hayati riski yok ama safra yollarında biriken bilirubinin enfeksiyona açık bir tablo yaratması nedeniyle hastayı yakın takipte tutmamız, hastane şartlarında izlememiz gerekli.”
Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Selda Yılmaz Tatar da hastaya bu sabah PET BT çekildiğini belirterek, “Bundaki amacımız zaten radyolojik tetkiklerde karaciğerde bir tümör olduğu görüldü ancak patolojik bir tanısı yok hastanın. Tüm vücut PET BT görüntülerini, karaciğer dışında başka bir tümör olup olmadığı ya da mevcut tümörün yayılıp yayılmadığını anlamak amacıyla çekiyoruz. Şu an değerlendirmelerimiz sürüyor. Hastanın geç görüntülerini alacağız bir saat sonra. Henüz değerlendirme aşamasında olduğu için de primer tümör muhtemelen karaciğerde ama metastazın olup olmadığını değerlendireceğiz. Ona göre de tedaviler planlanacak.” diye konuştu.
“Babamı Türk hekimlerine emanet etmek istedim, bunu da başardım”
Ahmet Demiray’ın kızı Reyhan Demiray da geçen hafta pazar günü koltukta uzanırken rahatsızlanan babasının, karnının ağrıdığından bahsettiğini ve renginin sarardığını gözlemlediklerini söyledi.
Bunun üzerine çağırdıkları sağlık görevlilerinin EKG yaptıklarını, şekerini ve tansiyonunu ölçtüklerini, “Çok acil bir durum yok. Yarın aile hekimine gidin. Bugün pazar olduğu için bakmazlar.” dediklerini aktaran Demiray, yine de ısrar ederek babasını hastaneye kaldırdığını ve sürecin başladığını belirtti.
Babasının kaldırıldığı hastane doktorlardan ve personelden memnun olmadığını dile getiren Demiray, “Başkonsolosluğa dilekçe yazdım. Çok hızlı geri dönüş oldu. O yüzden buradayız. Babamı Türk hekimlerine emanet etmek istedim, bunu da başardım.” dedi.
Almanya’da babasına ilk konulan teşhisin tümör ile alakalı değil, midede bir ülser olduğu şeklinde açıklandığını ifade eden Demiray, sözlerine şöyle devam etti:
“Babam 2-3 kez biyopsiye alındı. Onların sonucu çok net çıkmadı. Tanı değil, bir varsayım üzerinden gidildi. Koordinesizlik vardı. Başhekim ile çok fazla muhatap olamıyordum, çok fazla soru soramıyordum. İletişim bozukluğu ve koordinesizlikten rahatsızdım. Net bir tanı koyamadıkları için bu hastalığın bir terapisinin veya ameliyatının olmadığı söylendi. Ben bu korkuyla, burada babama yardım edilmeyecekse, Türkiye Cumhuriyetinde, kendi memleketimizde çare aramayı seçtim. Bu nedenle Başkonsolosluğumuza başvurduk.”
Hastanedeki tedavisi devam ettiği için odasına girilmesine izin verilmeyen Ahmet Demiray, kapıdan kendisiyle konuşan kızları Reyhan Demiray ve Emine Atalı’ya el sallayarak, iyi olduğunu işaret etti.