Lex Fridman’ın Podcast programına katılan Mearsheimer, İsrail’in Gazze’ye saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Bölgedeki durumun başlamasındaki itici gücün Filistinlilerin kendilerini baskı altında hissetmeleri olduğunu dile getiren Mearsheimer, “Bu, bir direniş hareketiydi. İsrail işgaline karşı direniyorlardı. İşgal devam ettiği sürece Filistinlilerin direneceğini düşünüyorum.” diye konuştu.
Mearsheimer, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarına başlarken İsrail’in güçlü şekilde karşılık vereceğini çok iyi anladığını belirterek “Anlamak zorundaydılar. İsrailliler, periyodik olarak ‘çim biçme’ dedikleri şeyi yapıyorlar, onlara ayaklanmamaları ve herhangi bir soruna neden olmamaları gerektiğini hatırlatmak için Gazze’ye giriyorlar ve Filistinlilere saldırıyorlar.” ifadelerini kullandı.
Bölgede barışa ulaşmanın tek yolunun iki devletli çözüm olduğunu vurgulayan Mearsheimer, son yıllarda İsraillilerin iki devletli çözüme tüm ilgilerini kaybetmelerinden ve İsrail içinde Filistinlilere yönelik düşmanlığın son derece büyümüş olmasından dolayı onları bu yönde hareket ettirmenin imkansız olduğunu söyledi.
Mearsheimer, ikna edilmesi gereken kişilerin İsrailliler olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
“Hamas’ın iki devletli bir çözüme bağlı olmadığı gerçeğini de kabullenmek zorundasınız. Tek devletli bir çözüm istiyorlar, bir Filistin devleti istiyorlar. Tabii ki İsrailliler de tek devletli bir çözüm istiyor. Yakın zamanda bir tür anlaşmaya varılmasını hayal etmek neredeyse imkansız. İşgali sürdüren herhangi bir İsrail hükümeti, büyük İsrail’de İsrail hakimiyetine boyun eğen bir Filistin nüfusu istiyor. Direniş istemiyor.”
Mearsheimer, “Filistinlilere İsrail’in içinde eşit demokratik haklar vermek gibi bir çözüm olamaz çünkü Filistinlilerin sayısı şimdi Yahudilerin sayısı kadar. Zaman ilerledikçe bu artarak İsrail’in aleyhine bir durum olacak.” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail lobileri “açık bir tartışma” istemiyor
İsraillilerin etnik temizlikle ilgilendiklerine inandığını ifade eden Mearsheimer, bunun işe yaramayacağını dile getirdi.
Mearsheimer, ABD’de İsrail’in bir apartheid devleti olduğunu söylemenin çok büyük sorunlar çıkaracağını belirterek “Ancak gerçek şu ki İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Af Örgütü ve İsrail’in önde gelen insan hakları grubu B’Tselem, İsrail’in bir apartheid devleti olduğunu ortaya koyan ayrıntılı raporlar yayımladı.” dedi.
Bugün İsrail’i eleştirmenin yalnızca Yahudi karşıtlığıyla eşleştirildiğini söyleyen Mearsheimer, “İsrail’i eleştirdiğinizde bazıları sizin Yahudi karşıtı olduğunuzu söylüyor. Bu, önemli bir kavramı alıp onu anlamsız hale getirecek kadar esnetmektir.” ifadelerini kullandı.
İsrail’i destekleyen lobi faaliyetlerine dikkati çeken Mearsheimer, bu lobilerin “açık bir tartışma” istemediklerini çünkü eğer açık bir şekilde konuşulursa İsrail’in kötü görüneceğini bildiklerinin altını çizerek “İşgal hakkında konuşmak istemiyorlar, İsrail’in nasıl kurulduğu hakkında konuşmak istemiyorlar. Tüm bu konular, İsrail için sorun yaratacak konular.” dedi.
Mearsheimer, 7 Ekim’de gerçekleştirilen saldırıyı “felaket” olarak tanımlamanın yanı sıra bir felaket yaşandığında insanların bunun temel nedenini anlamak için soru sormaya başlayacaklarını belirterek “Temel nedenler hakkında konuşmaya başladığınızda İsrail’in nasıl kurulduğu hakkında konuşmaya başlarsınız. Bu da siyonistlerin Filistin’i nasıl işgal ettiğine dair hoş olmayan bir hikaye anlatmak anlamına gelir.” diye konuştu.
İsrail’in, 7 Ekim saldırılarını “Holokost” ile kıyaslaması ve buna karşılık Gazze’ye saldırılarının yine “soykırım” olarak nitelendirilmesine yönelik soruya, İsrail’in Gazze saldırılarında sebep olduğu sivil ölümleri ve ayrım gözetmeksizin kenti bombalamasının “katliam” olarak tanımlanabileceği yanıtını veren Mearsheimer, “Ancak, Hamas’ın yaptığının (saldırı) Holokost ile hiç alakası yok. Böyle bir karşılaştırma yapıldığına inanmak bile zor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Onlar, kasten Filistinlileri öldürüyorlar”
Mearsheimer, İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamın, “sivil zayiat” olarak geçiştirilemeyeceğini ve kınanması gerektiğini düşündüğünü söyleyerek “Onlar, kasten Filistinlileri öldürüyorlar. Bu, ‘Demir Duvar’ (doktrinidir). Bu, Filistinlileri öldürerek teslim olmaya zorlamaktır. Yoksa amaç sadece Hamas savaşçılarını etkisiz hale getirmek olsaydı bu kadar sivil öldürülmezdi.” dedi.
Söz konusu stratejinin İsrail açısından “büyük bir hata” olduğu kanaatini paylaşan Mearsheimer, “Birincisi, bu (katliam) İsrail’in itibarı üzerinde ahlaki bir leke olarak kalacaktır. İkincisi ise bunun bir faydası olmayacak. Filistinliler, geri adım atıp İsrail’in hayatları üzerindeki egemenliğine boyun eğmeyecekler.” ifadelerini kullandı.
Mearsheimer, ABD’nin, 7 Ekim saldırılarının ardından İsrail’i daha itidalli ve kontrollü strateji uygulamaya çağırmak yerine, “yeşil ışık ve destek vererek büyük bir hata” yaptığını dile getirdi.
İsrail’in, “kontrolsüz ve düşüncesizce” saldırılar sonucu birçok sivilin ölümüne yol açmasının ahlaki açıdan yanlışlığı dışında kendilerine bir getiri sağlamayacağını söyleyen Mearsheimer, “Aksine bu, onlara pahalıya mal olacak. Dünyanın dört bir yanında insanlar, İsrail’e karşı öfkeleniyorlar.” diye konuştu.
Mearsheimer, 7 Ekim’den sonra dünya çapındaki protestoları takip eden bir Yahudi düşünce kuruluşunun verilerini paylaşarak, 7-13 Ekim tarihlerinde protestoların yüzde 69’unun Filistin yanlısı ve yüzde 31’inin İsrail yanlısı olduğunu ancak 13 Ekim sonrası yüzde 95’inin Filistin ve yüzde 5’inin İsrail yanlısı şeklinde değişmesinin düşündürücü olduğunu vurguladı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun kabinesindeki birçok bakanın aşırı sağcı olduğuna ve kendisi dahil kabinesinden kimsenin iki devletli çözüm istemediğine dikkati çeken Mearsheimer, bu ekibin 7 Ekim’den sonra tek düşündüğünün “hiç bitmeyecek bir işgal” olduğunu söyledi.