Ramallah merkezli “Al-Haq” insan hakları örgütüne bağlı hukuk araştırmacısı Maha Abdallah ve FIDH hukuk danışmanlarından Yosra Frawes’in moderatörlüğünde yapılan etkinliğe, Yeşiller Grubundan Fransız Milletvekili Mounir Satouri, Güney Afrika’nın Lahey Büyükelçisi Vusi Madonsela, Güney Afrikalı avukat ve insan hakları uzmanı Kayan Leung, FIDH Başkan Yardımcısı avukat Alexis Deswaef, Uluslararası ceza hukuku ve insan hakları uzmanı Savcı Johann Soufi, eski Belçika Federal Parlamentosu Milletvekili ve Senatörü Simone Susskind konuşmacı olarak katıldı.
Milletvekili Satouri, AP’de hala Gazze’de olanları İsrail’in kendini savunma hakkı çerçevesinde gören milletvekillerinin olmasını eleştirerek, “Düşünebiliyor musunuz? Bunu Avrupa’yı temsil eden insanlar söylüyor. Böyle bir ortamdayız.” dedi.
Haziranda yapılacak AP seçimlerine değinen Satouri, Avrupalı seçmenin bu kez her zamankinden farklı bir seçim yapacağını söyledi.
Satouri, AB ile İsrail arasındaki Ortaklık Anlaşması’nın iptal edilmesi gerektiğini vurguladı.
Güney Afrika’nın Filistin halkıyla dayanışması
Güney Afrikalı Büyükelçi Madonsela da ülkesinin apartheid deneyimi nedeniyle Filistinlilerin maruz kaldığı ihlalleri “vicdani bir borç” olarak Uluslararası Adalet Divanına (UAD) götürdüğünü belirtti.
Madonsela, başvurularının ardından İsrail’in tavrında bir şey değişmediğini, aksine saldırıların artarak devam ettiğini ifade ederek, “Bu da soykırım yapma niyeti olduğunu gösterir.” dedi.
Büyükelçi, Arap ülkelerini ellerinde araçlar olmasına rağmen Batı’ya baskı uygulamadıkları için eleştirdi.
İlk aşamada Filistin’i devlet olarak tanıma önerisi
Susskind de Belçika Federal Parlamentosunun 2015’te Filistin’in devlet olarak tanınması çağrısında bulunan bir kararı onayladığını hatırlatarak, Belçika’nın bu kararın arkasında durması gerektiğini söyledi.
Belçikalı eski siyasetçi Susskind, Avrupa ülkelerinin tümüne ilk aşama olarak Filistin devletinin tanımaları çağrısı yaptı.
Avrupa hükümetlerine baskı yapma çağrısı
FIDH Başkan Yardımcısı Deswaef, 116 ülkeden 188 kuruluşla çalıştıklarını belirterek, “Zor şartlar altında çalışıyoruz. Suçlar hakkında bilgi toplamaya çalışıyoruz.” dedi.
Gazze’de olanların “açıkça soykırım” olduğunu belirten Deswaef, bilinen diğer soykırımlardan çok daha fazla sivil, kadın ve çocuğun öldüğüne dikkati çekti.
Deswaef, AP’ye İsrail’i kınayarak eyleme geçme, İsrail’e silah ve mühimmat satışını durdurma konusunda hükümetlerine baskı yapma çağrısında bulundu.
Uluslararası dayanışmanın önemi
Avukat Leung da Güney Afrikalı bir insan hakları savunucusu olarak uluslararası dayanışmanın bu gibi durumlarda çok etkili olduğunu vurgulamak istediğini söyledi.
Uluslararası ceza hukuku ve insan hakları uzmanı Savcı Soufi de 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi gereği İsrail’in Gazze’deki eylemlerinin soykırım olduğunun kabul edilmesinin bir sorumluluk olduğunun altını çizdi.
Soufi, nihai karar mercisinin devletler olması nedeniyle uluslararası hukukun kendisini mesleki kariyeri boyunca hayal kırıklığına uğrattığını söyledi.
Bu durumun eylemsizliğe bir mazeret olmaması gerektiğini savunan Soufi, halkın ve temsilcilerinin boykot ve gösterilerle seferber olması gerektiğini kaydetti.
Geniş katılımla yapılan panelin sonunda Filistin’e destek sloganları atıldı.