Mısır ve Ürdün’ün başı çektiği normalleşme serüvenine başlangıçta daha çok coğrafyanın dayattığı güvenlikle ve ekonomiyle ilgili meseleler damgasını vururken, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) öncülük ettiği bazı ülkeler İsrail ile ittifak kurma düzeyine geldi.
Uzmanlara göre, eski ABD Başkanı Donald Trump zamanındaki bu normalleşme sürecinde Sudan ABD baskısı altında, Fas ise takas karşılığında (ABD’nin Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması) bu sürece dahil oldu.
İsrail’le yıllarca gizli diplomatik ilişki içinde olan BAE ve Bahreyn ise yine bu dönemde bunu açığa çıkarma ve gerekçe olarak da İran’dan gelen tehdidi gösterme fırsatı buldu.
Mısır’ın İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesi ona yönelik bir boykotla ve Arap Birliğinin merkezinin Tunus’a taşınmasıyla sonuçlanırken, 2020’deki normalleşme süreci Filistinliler dışında siyasi rejimlerin çoğu tarafından kabul gördü.
İsrail’le normalleşmeye giden ülkelerin rejimleri yapılan anlaşmaları sevinçle karşılarken, İsrail Stratejik İşler Bakanlığı Ekim 2020’de, Arapların sosyal medyadaki söylemlerinin yüzde 90’ının, BAE ve Bahreyn’in normalleşme anlaşmalarına karşı olduğunu ortaya koydu.
İsrail’le normalleşmeye giden ülkeler, normalleşme şekilleri ve Arap kamuoyunun buna verdiği tepkiyi şöyle sıralayabiliriz:
Mısır: 1978 Camp David Sözleşmesi
Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat, bir ilke imza atarak Kasım 1977’de İsrail’i ziyaret etti.
Mısır Cumhurbaşkanı Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin, ABD Başkanı Jimmy Carter gözetiminde 17 Eylül 1978’de Camp David Sözleşmesini imzaladı. Bu sözleşme, 6 ay sonra 26 Mart 1979’da Mısır-İsrail Barış Anlaşmasının da temelini oluşturdu.
Bu sözleşmeyle taraflar, savaş halinin son bulduğunu ilan etmiş oldu. İsrail, 1967’de işgal ettiği Sina Yarımadasından çekildi ve İsrail gemileri Süveyş Kanalından geçiş hakkı kazandı. Sözleşmeyle taraflar, diplomatik ilişkilerin başlaması ve ekonomik boykotun sonra ermesi konusunda da anlaştı.
Buna rağmen anlaşma Mısır kamuoyuna ve kurumlarına çok fazla nüfuz edemedi, Mısır’da sendikaların ve partilerin çoğu normalleşmeye karşı çıktı. İsrail de Mısırlı işçileri kendine çekmeyi başaramadı.
İsrail-Mısır normalleşme sürecinin üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen İsrail Merkezi İstatistik Bürosunun 2018 yılı verilerine göre, iki ülke arasındaki karşılıklı ticaret hacmi 149 milyon dolarda kaldı.
Ürdün: 1994 Vadi Arabe Anlaşması
Ürdün, coğrafi sınırlar nedeniyle 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda Batı Şeria’yı işgal eden işgalci bir devlete komşu oldu.
Dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin ve Ürdünlü mevkidaşı Abdusselam el-Mecali, 26 Ekim 1994’te 46 yıllık savaş halini sona erdiren Vadi Arabe Barış Antlaşması’nı imzaladı.
ABD Başkanı Bill Clinton’ın himayesinde imzalanan antlaşma, İsrail’in en uzun sınırında (yaklaşık 360 kilometre) güvenliği garanti ederken, Ürdün’e Kudüs’teki dini işleri denetleme hakkı verdi.
Anlaşmayı takip eden senelerde Ürdünlü işçilerin İsrail’e girişine izin veren, 2016’da da 15 yıllığına İsrail’den doğalgaz satın almasını öngören anlaşmalar imzalandı.
Halk bazında ise normalleşme ve onu müteakip yapılan anlaşmalar tepki gördü. Bu bağlamda, milletvekillerinin de destek verdiği çok sayıda protesto düzenlendi.
Yine İsrail Merkezi İstatistik Bürosunun 2018 yılı verilerine göre, iki ülke arasındaki karşılıklı ticaret hacmi 335 milyon dolar eşiğini geçemedi.
BAE: İttifak düzeyinde normalleşme (15 Eylül 2020 Abraham Anlaşması)
Eski ABD Başkanı Trump’ın ev sahipliğinde Beyaz Saray’da 15 Eylül 2020’de Abraham (İbrahim) Anlaşmasının imzalanmasından önceki 10 yıl boyunca İsrail ile BAE arasındaki temaslar hep devam etti.
BAE’nin İsrail’le gerçekleştirdiği normalleşme, pek çok sektörü kapsaması, din adamları aracılığıyla normalleşmeye meşru bir kılıf bulunmaya ve halktan da destek devşirilmeye çalışması nedeniyle farklı bir boyut kazandı.
Mısır ve Ürdün’den farklı olarak BAE’nin İsrail’le normalleşmesi, diplomatik, ekonomik ve güvenlikle ilgili konularla sınırlı kalmayıp Filistinlilerin de deyimiyle “kırmızı çizgileri” aşan bir seviyeye yükseldi.
Söz konusu normalleşme, BAE’nin, uluslararası hukuk tarafından gayrimeşru olarak kabul edilen, 1967’de işgal edilen Filistin toprakları üzerinde inşa edilen Yahudi yerleşim birimlerinde üretilen ürünleri satın almak için şirketlerle anlaşma yapma noktasına geldi. Yine BAE’li yetkililer İsrail’i ve Yahudi yerleşim birimlerindeki sinagogları ziyaret ettiler.
Filistinliler Nekbe’nin 73. yılını kutlarken BAE’liler İsrail’in “Bağımsızlık Günü”nü kutladılar.
Normalleşme, siyasi, kültürel, ekonomi ve teknoloji alanlarını içine aldı. İki ülke arasında uçak seferleri başlatıldı, karşılıklı olarak vize muafiyeti sağlandı, yatırım, bilim ve teknoloji, vergi ve diğer alanlarda anlaşmalar imzalandı.
Aralık 2020’de İsrail’in Beytar Yeruşalim futbol takımının hisselerinin yüzde 50’si BAE kraliyet ailesinden iş adamı Şeyh Hamed bin Halife Al Nahyan’a satıldı.
Bunun yanı sıra farklı düzeylerden şahsiyetler de karşılıklı olarak ziyaretlerde bulundu. Bunlardan sonuncusu BAE’nin Tel Aviv Büyükelçisi Muhammed Al Haca’nın mayıs ayı sonunda işgal altındaki Kudüs’te Ultra-Ortodoks (Haredi) Yahudileri temsil eden Şas Partisinin dini liderlerinden Şalom Cohen’i ziyaretiydi. Al Haca, bu ziyaret esnasında Katar merkezli Al Jazeera Televizyonu ile Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) aleyhinde söylemlerde bulundu.
BAE, normalleşmenin üzerinden çok da uzun bir zaman geçmeden, 12 Mart 2021’de İsrail’de yatırımı desteklemek için 10 milyar dolarlık bir fon kurulduğunu açıkladı.
İsrail’in nisan ve mayıs aylarında Filistinlilere yönelik ihlal ve saldırıları devam ederken, yapay zeka, büyük veri (big data) çözümleri, gaz, menkul kıymet ticareti ve İsrail’de bir İbrani-Arap basın platformunun kurulması alanlarında anlaşmalar imzalandı.
Eğitim alanında öğrenci değişim programları için anlaşma imzalandı ve yaz aylarında Abu Dabi’de bir İsrail ekonomi bürosunun açılacağı duyuruldu.
Dubai hükümeti basın ofisinin yayımladığı verilere göre, Eylül 2020 ile Ocak 2021 arasındaki dönemde İsrail ile ticaret hacmi 272.3 milyon dolara ulaştı.
BAE’den, normalleşme karşıtı ses yükselmezken, basın ve sosyal medyada da normalleşmeyi güzel gösteren kişi ve kurumlar yüceltildi.
Bahreyn (15 Eylül 2020 Abraham Anlaşması)
Bahreyn de, Beyaz Saray’da Abraham Anlaşmasına imza atan ülkeler arasındaydı. Bahreyn Kralı Hamed bin İsa, bu anlaşmayı tarihi bir başarı olarak nitelendirdi.
Ancak bunun öncesinde karşılıklı ziyaretler gerçekleştirildi. Bu bağlamda, başkent Manama’da 25-26 Haziran 2019’da düzenlenen ve Donald Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” planının bir parçası olan “Refah İçin Barış” çalıştayına İsrailliler de katıldı.
Aynı şekilde Bahreyn Dışişleri Bakanı Halid bin Ahmed Al Halife ile İsrailli eski mevkidaşı Yisrael Katz Temmuz 2019’da Washington’da bir araya geldi.
Bahreyn Dışişleri Bakanı normalleşme henüz ortada yokken Şubat 2019’da “İran tehdidiyle mücadelenin, Filistin meselesinden daha önemli olduğunu” söylemişti.
Normalleşme anlaşmasında yatırım, turizm, doğrudan uçuşlar, güvenlik, iletişim, teknoloji, enerji, sağlık, kültür, çevre ve karşılıklı olarak diplomatik temsilciliklerin açılması maddeleri yer aldı.
Bahreyn kamuoyu ise anlaşmaya karşı çıktı ve normalleşme karşıtı gruplar kuruldu. İsrail Dış Ticaret Riskleri Sigorta Şirketi (Ashra) de, Bahreyn’e ihracat yapacaklara 100 milyon dolar, Fas’a ihracat yapacaklara ise 200 milyon dolar risk sigortası tahsis etti.
Sudan: (23 Ekim 2020)
Sudan Dışişleri Bakanlığı, 23 Ekim 2020’de geçici hükümetin, İsrail’le ilişkileri normalleştirme anlaşmasını imzaladığını duyurdu.
Aynı gün, Trump’ın, Sudan’ı, El-Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin’e ev sahipliği yaptığı için 1993’te alındığı “terörü destekleyen ülkeler listesinden” çıkarmayı planladığı açıklandı.
Normalleşme anlaşması, başlangıçta tarıma odaklanarak ekonomik ve ticari ilişkilerin yeniden kurulmasını, sonrasında da hem bu alanlarda hem de teknoloji, havacılık ve göçle ilgili meselelerde işbirliği anlaşmaları imzalanması için toplantılar düzenlenmesini öngörüyordu.
Anlaşma, Sudan halkının ve siyasi partilerin çoğunluğunun tepkisini çekti ve bundan geri adım atılması istendi.
Fas: Normalleşmeye karşı Batı Sahra (10 Aralık 2020)
Fas, İsrail’le normalleşmeye giden altıncı Arap ülkesi oldu. Fas Kralı 6. Muhammed, 10 Aralık 2020’de resmi temasların ve diplomatik ilişkilerin en kısa sürede başlayacağını duyurdu.
Bunun öncesinde de Trump, Twitter hesabından, Fas ve İsrail’in tam diplomatik ilişki kurulmasına yönelik anlaşmaya vardığını ve Batı Sahra’da Fas’ın hakimiyetini tanıdıklarına dair bir bildirge imzaladığını açıkladı.
Varılan anlaşma, Tel Aviv ve Rabat’ta, İkinci İntifadanın patlak verdiği 2000 yılında kapatılan iletişim ofislerinin ve sonrasında karşılıklı olarak büyükelçiliklerin açılmasını ve doğrudan uçuşların başlamasını öngörüyordu.
Aynı ay içinde iki ülke arasında ekonomi, ticaret, turizm ve havacılık alanında 4 anlaşma imzalandı.
Fas mart ayında, özel sektörde faaliyet gösteren Faslı ve İsrailli iş adamları arasında ekonomik ve ticari ilişkileri güçlendirmek adına stratejik ortaklık anlaşması imzalandığını belirtti.
İsrail Merkezi İstatistik Bürosunun verilerine göre, Fas-İsrail arasındaki ticaret hacmi aylık 4 milyon doları aşarken, anlaşmalarla bu rakamın yıllık 500 milyon dolara yükseltilmesi hedefleniyor.
İsrail Yahudi Ajansına göre, Fas’taki Yahudilerin sayısının 2 bin, İsrail’deki Faslı Yahudilerin sayısının ise 600 bin olduğu tahmin ediliyor.
Fas’taki Yahudi nüfusu yüksek olmasına rağmen, normalleşme anlaşmasına pek çok kentte düzenlenen gösterilerle tepki gösterildi. Başta Adalet ve Kalkınma Partisi PJD’nin davet kanadı Tevhid ve Islah Hareketi olmak üzere ülkedeki partilerin çoğu da buna karşı çıktı.