Prof. Dr. Veysel Bozkurt önderliğinde yapılan “Pandeminin Toplumun Ruh Hali ve Aile İlişkileri Üzerindeki Etkisi” araştırmasının sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 51’inin uyku kalitesi bozuk ve yalnız hissediyor. Sürekli yorgun ve bitkin hissedenlerin oranı da Nisan 2020’de yüzde 39’ken, Nisan 2021’de bu oran yüzde 65’e çıktı.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt önderliğinde yapılan “Pandeminin Toplumun Ruh Hali ve Aile İlişkileri Üzerindeki Etkisi” araştırmasının sonuçları yayınlandı.
‘Yaşamından memnun olanların oranı yüzde 44’e geriledi’
Amacı son bir yılda toplumun ruh halindeki ve aile ilişkilerindeki değişimi, mevcut durumu ve bunun gerisindeki etkenleri ortaya çıkarmak olan araştırmaya göre, Nisan 2020’de yaşamından memnun olanların oranı yüzde 60’ken, Nisan 2021’de bu oran yüzde 44’e geriledi.
‘Ölüm korkusu yaşayanların oranı yüzde 42’ye çıktı’
9129 kişiyle anket ve anket değerlendirme yöntemiyle yapılan araştırmanın sonuçlarında ölüm korkusunun son 1 yıl içerisinde arttığı gözlemlendi. Geçtiğimiz sene ölüm korkusu yaşayanların oranı yüzde 28’ken, bu yıl bu oran yüzde 42’ye çıktı.
‘İnsanların 3’te 2’si sevdiklerini kaybetmekten korkuyor’
Araştırmaya göre, insanların 3’te 2’si sevdiklerini kaybetmekten korkuyor, hayatı üzerinde kontrol sağlayamadığını düşünenlerin oranı da yüzde 44. Anketi cevaplayanların yüzde 51’inin uyku kalitesi bozuk ve günlük işlerini yapmakta zorlanıyor. Sürekli yorgun ve bitkin hissedenlerin oranı Nisan 2020’de yüzde 39’ken, Nisan 2021’de bu oran yüzde 65’e çıktı. Aynı zamanda yalnızlık duygusunun hissedilmesi de büyük bir artış gösterdi. Geçtiğimiz sene kendini yalnız hissedenlerin oranı yüzde 27 iken, içinde bulunduğumuz senede ise bu oran yüzde 51’e yükseldi.
‘Yüzde 40 temel ihtiyaçlarını karşılayamama kaygısı yaşıyor’
Araştırmaya katılanların yüzde 40’ı geçimini temin ve gelecekte temel ihtiyaçlarını karşılayamama kaygısı yaşıyor. Pandemi zamanında ise aile bağlarının güçlendiğini söyleyenlerin oranı düşüşte. Nisan 2020’de ‘aile bağlarım güçleniyor’ diyenlerin oranı yüzde 55’ken, Nisan 2021’de yüzde 43’e geriledi.
‘En yüksek depresif belirti 25 yaş ve altında gözlemleniyor’
Araştırmanın keşfedici faktör analizi ortaya 5 sonuç çıkardı. Bu faktörler; depresyon belirtileri, varoluşsal kaygılar, ekonomik kaygılar, aile dayanışması, aile içi iletişim sonuçları. Araştırmanın korelasyon analizi, insanların devlete güvenleri arttıkça depresyon belirtilerinin, varoluşsal ve ekonomik kaygılarının gerilediğini ortaya koyuyor. Aile bağlarının güçlenmesi halinde ise, hem depresyon belirtileri hem de ekonomik kaygılar geriliyor.
Sonuçlara göre, en yüksek depresif belirti 25 yaş ve altı gençlerde gözleniyor ancak yaş arttıkça kısmi bir gerileme mevcut. En yüksek varoluşsal kaygılar ise 20’li yaşlardaki gençlerde gözlemleniyor. Ekonomik kaygılar da en yüksek 21-25 yaş arasında, bunu ise 61 yaş üzerindekiler takip ediyor.
‘Aile bağlarının güçlendiği görüşüne en az destek verenler işsizler ve ev hanımları’
En yüksek depresif belirti öğrenciler ve işsizler arasında. En düşük belirti de kendi işini yapanlar, kamuda çalışanlar, emekliler arasında. Aile bağlarının güçlendiği görüşüne en az destek verenler işsizler ve ev hanımları. En az ekonomik kaygı da kamu çalışanlarında.
Araştırmaya göre, ekonomik kaygıların en çok yaşandığı yerler, köyler ve kasabalar. Yine araştırmanın sonuçlarına göre ‘işlerimi tamamen online yapıyorum’ diyenler arasında varoluşsal kaygılar en üst seviyede. Buna karşılık düzenli işe gidip gelenler kaygı eşiğini aşmış durumda. Mütedeyyin (dinine bağlı) olanların depresyon belirtileri en az olanlar arasında.