Araştırmacılar, Avrupa’daki göçlerin daha önce bilinmeyen ayrıntılarını ortaya çıkarabilecek, genetik açıdan benzer grupların incelenmesi için oluşturdukları “Twigstats” veri analizi yöntemini, Demir Çağı, Roma İmparatorluğu’nun çöküşü, Erken Orta Çağ “Göç Dönemi” ve Viking Çağı’nı kapsayan MÖ 1-1000 yıllarında yaşamış kişilere ait 1500’den fazla Avrupalı genoma uyguladı.
Bu yöntemin genetik bakımdan benzer gruplar arasındaki farklılıkların daha hassas ölçülmesini sağladığına dikkati çeken araştırmacılar, bu sayede Kuzey Almanya ve İskandinav bölgelerinde yaşayan Cermen kavimlerinin bu dönemde güneye göç ettiklerini ortaya koydu.
Araştırmacılar, bu katmanlı soy analizi yaklaşımıyla bu halkların genetik izlerine Almanya, İtalya, Polonya, Slovakya ve İngiltere’nin güneyinde rastlandığını açıkladı.
Bu grupların çoğunun, göç ettikleri bölgelerde bulunan nüfusa karıştıklarını belirleyen araştırmacılar, incelemeler sonucu biri İskandinavya’da kalan, diğeri bugünün Almancası ve İngilizcesinin temelini oluşturan Cermen dillerinin ana kollarını yansıtan iki ana göç ve etkileşim bölgesinin olduğunu saptadı.
İngiltere’de 2. ile 4. yüzyıl arası Romalı asker ya da köle gladyatör olabilecek bir kişinin soyunun yüzde 25’inin erken Demir Çağı İskandinavya’sından geldiğini tespit eden araştırmacılar, bunun MÖ 5. yüzyılda başlayan Anglosakson ve Viking dönemlerinden daha önce İngiltere’de İskandinav kökenli insanların bulunduğunu kanıtladığını kaydetti.
Araştırmacılar, Demir Çağı’nın sonunda İskandinavya’ya yönelik göçleri incelemelerinin ardından Viking döneminde bu bölgede yaşayan insanların Orta Avrupa’ya göç ettiklerini ortaya koydu.
Araştırmanın yazarlarından Leo Speidel, “Twigstats, daha önce göremediklerimizi görmemizi sağlıyor. Bu durumda Demir Çağı’nda Avrupa’nın kuzeyinden başlayıp Viking Çağı’ndan önce İskandinavya’ya kadar tüm Avrupa’ya yayılan göçleri görebiliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Bu yöntemin dünyadaki diğer nüfus gruplarına da uygulanabileceğine dikkati çeken Speidel, bu metot sayesinde geçmiş topluluklara dair daha önce ulaşılamamış bilgilere erişmeyi umduklarını vurguladı.
Araştırma, “Nature” dergisinde yayımlandı.