ABD Başkanı Donald Trump, 4 yıllık görevi süresince Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile iyi ilişkiler kurmuş olsa da ABD bürokrasisi ve Kongresinin etkisi ile iki ülke ilişkilerinde en derin çatlaklar ve çalkantılı krizler, Trump döneminde meydana geldi.
ABD Başkanlığı görevini 20 Ocak Çarşamba günü Demokrat Joe Biden’a devredecek Trump, görevde kaldığı 4 yıl boyunca Washington’da körüklenen Türkiye karşıtı havaya rağmen Türkiye ve Erdoğan’a yönelik olumlu yaklaşımını korudu.
Hatta zaman zaman Türkiye ile aynı çizgide açıklamalar yapan Trump, Washington’dan eleştiriler aldı. Ancak bu yaklaşım, selefi Barack Obama döneminde iki ülke arasında açılmaya başlayan çatlakların derinleşmesini engelleyemedi.
İki kritik görüşme
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump, birçok kez farklı platformlarda görüştü, iki kez Beyaz Saray’da bir araya geldi.
İlk görüşme, Trump’ın görevi devralmasından yaklaşık 4 ay sonra 16 Mayıs 2017’de gerçekleşti.
Trump, görüşme sonrasında düzenlenen ortak basın toplantısında, Türkiye’ye PKK ve DEAŞ gibi terör gruplarıyla mücadelede destek olduklarını ve bu terör gruplarına güvenli alan bırakmama konusunda güvence verdiklerini ifade etti.
Beyaz Saray’daki ikinci zirve de 13 Kasım 2019’da yapıldı. Bu görüşme sonrasında düzenlenen ortak basın toplantısında da Trump, Erdoğan’dan övgü dolu sözlerle bahsederek “Cumhurbaşkanı Erdoğan, tıpkı bizim mücadele ettiğimiz gibi terörle mücadele ediyor.” dedi.
Trump döneminde, ABD’nin YPG/PKK’ya desteği sürdü
Türk-Amerikan ilişkilerinde, Trump’a selefi Barack Obama’dan miras kalan en önemli sorunlardan biri, ABD’nin “DEAŞ ile mücadele” bahanesiyle Suriye’de YPG/PKK terör örgütüne verilen destekti.
Seçim vaatlerinden biri “DEAŞ’ı en kısa sürede bitirmek” olan Trump, Pentagon ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığının (CENTCOM) Suriye’de terör örgütü YPG/PKK ile kurduğu yakın iş birliğinin sürmesine izin verdi.
Ankara, Obama yönetimine olduğu gibi Trump yönetimine de YPG/PKK ile iş birliği sebebiyle büyük tepki gösterirken, Trump, tam da Erdoğan’ın Washington ziyaretinden hemen önce 9 Mayıs 2017’de YPG/PKK’ya doğrudan silah verilmesi için Pentagon’a talimat verdi.
Bu talimatın, Rakka’nın DEAŞ’tan alınması için verildiği, örgüte sağlanan silahların listesinin Türkiye ile paylaşılacağı ve Rakka operasyonundan sonra ağır silahların geri toplanacağı ifade edilse de Pentagon’un terör örgütüne tırlar dolusu silah ve ekipman yardımı, Rakka operasyonundan sonra da devam etti.
YPG/PKK’ya verilen desteğin arkasında Pentagon ve CENTCOM’un rolünün önemli olduğu biliniyordu. Öyle ki Trump’ın defalarca Suriye’den ABD askerlerini çekmek istediğine yönelik açıklamaları bir şekilde engellenerek hayata geçirilmedi.
Trump, 19 Aralık 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından “Suriye’deki ABD askerlerini tamamen çekme” talimatı verdi.
Washington’da siyasi infiale yol açan bu karar, dönemin Savunma Bakanı Jim Mattis’in ve YPG/PKK ile yakın ilişkisiyle tanınan DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün istifasıyla sonuçlandı.
Trump daha sonra ikna edilerek çekilmenin “yavaş ve düzenli” olacağı açıklandı ve çekilme süreci durduruldu.
ABD Dışişleri Bakanlığı ise Türkiye ile Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge çalışmalarına başladı ancak bu süreç de herhangi bir sonuca ulaşmadı.
Türkiye’nin, YPG/PKK’ya karşı Barış Pınarı Harekatı’nı başlatmadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 6 Ekim 2019’da telefon görüşmesi yapan Trump, bu görüşmenin ardından harekat alanında bulunan ABD askerlerini çekeceğini açıkladı.
Washington’da medya ve Kongrenin eleştirilerine maruz kalan Trump, attığı bu adımdan dolayı Barış Pınarı Harekatı’na yeşil ışık yakmakla suçlandı.
Eleştirilere karşı Beyaz Saray, Trump’ın diplomatik dil ve devlet nezaketiyle uyuşmayan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben yazdığı mektubu basına sızdırdı.
Erdoğan ise mektubu dikkate almadı ve 9 Ekim 2019 tarihli mektubu, Washington ziyaretinde Trump’a iade etti.
Diğer taraftan ABD, 14 Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekatı dolayısıyla Milli Savunma Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yaptırım uyguladı.
Harekatın sona ermesiyle Trump, 23 Ekim 2019’da söz konusu yaptırımların kaldırılması talimatını verdi.
Türkiye sınırına yakın bölgelerde konuşlu Amerikan askerlerinin çoğu Barış Pınarı Harekatı sırasında çekildi ancak ABD, Suriye’den tamamen çıkmadı ve terör örgütüyle ilişkilerini kesmedi.
Tüm bu gelişmelere rağmen Trump’ın, YPG/PKK ile ilgili görüşleri değişmedi.
Trump, 16 Ekim 2017’de İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella ile yaptığı ortak basın toplantısında bir soruya yanıt verirken, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’nın haklı gösteren açıklamalar yaparken, YPG/PKK’nın da resmedildiği gibi “melek olmadığını” hatta PKK’nın “terör tehdidi bakımında DEAŞ’tan daha kötü olduğuna” vurgu yaptı.
Trump, aynı toplantıda, ABD’nin YPG/PKK için Türkiye’yi karşısına almayacağını ifade ederken, örgütün elebaşı “Mazlum Kobani” olarak bilinen terörist Ferhat Abdi Şahin ile telefonda görüştüğünü ve DEAŞ’lıların tutulduğu hapishaneleri korumasını istediğini aktardı.
Rahip Brunson’ın tutuklanması, Ankara-Washington arasındaki ipleri gerdi
İzmir’deki Evanjelik Diriliş Kilisesi rahibi, ABD vatandaşı Andrew Craig Brunson, “milli güvenliği tehdit eden faaliyetlerde bulunduğu” iddiasıyla sınır dışı edilecekken, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturmasında “gizli bir tanık”, Brunson aleyhine savcılıkta ifade vermesi üzerine, FETÖ ve PKK bağlantılı olduğu gerekçesiyle 9 Aralık 2016’da tutuklandı.
20 Ocak 2017’de görevi Obama’dan devraldıktan sonra Brunson davası, Başkan Yardımcısı Mike Pence’in Evanjelik olmasından dolayı Trump’ın Türkiye dosyasının en öncelikli konusu haline geldi.
Brunson davasında mahkeme, 3 kez tahliye talebini reddedip 25 Temmuz 2018’de de Brunson’ın hapis cezasını ev hapsine çevirince Pence ve Trump, Türkiye’ye yönelik yaptırım tehdidinde bulundu.
Nitekim 26 Temmuz 2018’de ABD yönetimi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ü yaptırım listesine aldı.
11 Ağustos 2018’de ise Beyaz Saray, yine Brunson davası nedeniyle Türkiye’ye yönelik çelik ve alüminyumda gümrük vergisinin 2 katına çıkarıldığını duyurdu.
Brunson, 12 Ekim 2018’de serbest bırakıldı. Amerikalı rahip, ülkesine döndükten kısa süre sonra ise Washington, Türk bakanlara yönelik yaptırımları kaldırdı.
S-400 krizi ve stratejik yol ayrımı tartışmaları
Washington ile Ankara arasında son yılların en derin krizi, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini almasıyla başladı.
ABD’den Patriot hava savunma sistemi alamayan Türkiye, Rusya ile S-400 konusunda masaya oturdu ancak bu durum, ABD Kongresi başta olmak üzere Washington’daki müesses nizamı rahatsız etti.
Trump, bu konuda Türkiye’nin tezlerine destek verdi ve selefi Obama’yı “Ankara’nın hava savunma sistemi talebine karşılık vermemekle” suçladı.
ABD Kongresi ise 2 Ağustos 2017’de Trump’ın imzasıyla yürürlüğe giren CAATSA’nın (Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası) Türkiye’ye karşı uygulanmasını talep etti.
Pentagon, 17 Temmuz 2019’da Kongrenin baskısıyla Türkiye’nin F-35 savaş uçağı programı ortaklığını askıya aldığını açıkladı ancak ABD, halen bazı Türk şirketlerinden F-35’le ilgili parçalar almaya devam ediyor.
Kongre, 2020 ve 2021 savunma bütçesine ilişkin yasalarda bu yaptırımların uygulanması şartını da ekledi.
Trump yönetimi ise 2020 savunma bütçe yasası kapsamında, 14 Aralık’ta Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığını (SSB) ve Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir ile üç üst düzey yetkiliye CAATSA yaptırımlarını uyguladı.
Böylece Trump, Türkiye’ye yönelik olumlu yaklaşımına rağmen 4 yıllık görev sürecinde, ikisi Brunson davası, ikisi S-400 alımı, biri de YPG/PKK’ya yönelik operasyonlar olmak üzere “Türkiye’ye 5 kez yaptırım uygulamış ABD Başkanı” olarak tarihe geçti.
Türk-Amerikan ilişkilerinde kördüğüm: FETÖ
FETÖ’nün 17-25 Aralık 2013 yargı darbesiyle başlayan ve 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimine kadar varan faaliyetleri de iki ülke arasındaki ilişkilerde 4 yıl boyunca masaya gelen konu oldu.
Trump yönetimi, ABD’de bulunan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve örgütün üst düzey mensuplarına yönelik soruşturma başlatılmasına ilişkin bazı adımlar attıysa da bu konuda somut bir sonuç ortaya çıkmadı.
Hakan Atilla davası
Eski Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın 27 Mart 2017’de New York JFK Havalimanı’nda gözaltına alınması da Trump dönemi Türk-Amerikan ilişkilerinin kritik olaylarından biriydi.
Atilla, “İran yaptırımlarının ihlali” suçlamalarıyla açılan davanın tek sanığı olarak yargılandı ve jüri, Atilla’yı hakkındaki 6 suçlamanın 5’inden suçlu bulurken, “kara para aklama” suçlamasından da masum olduğuna karar verdi.
İran yaptırımları davasında suçlu bulunan Atilla, 32 aylık hapis cezasından sonra 23 Temmuz 2019’da ABD’den sınır dışı edildi.
Bu olay da Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan bir ilkti. İlk kez bir Türk yetkilisi resmi görevdeyken ABD makamlarınca gözaltına alınıp yargılanmış oldu.
Yargılama dosyasında ise FETÖ’nün 17-25 Aralık dosyalarının izleri dikkat çekerken, FETÖ’ye yakın isimlerin davada bilirkişi olarak dinlenmesi de davanın “siyasi bir dava” olduğunu göstermesi bakımından önemliydi.
Dolayısıyla Trump’ın, Türkiye’ye yönelik olumlu yaklaşımına rağmen iki ülke arasında son yılların en derin çatlakları ve en çalkantılı ilişkileri, Trump döneminde meydana geldi.