AA muhabirine konuşan Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ABD İlişkileri Uzmanı Doktor İsfendyar Hüdayi, İran-ABD tarihinin en gerilimli ilişkilerinin yaşandığı 45’inci ABD Başkanı Donald Trump döneminin ardından, yeni başkan Biden’ın muhtemel İran politikaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Yeni dönemde İran’ın ABD ve İsrail politikasında daha gerçekçi bir yol izleyebileceğini kaydeden Hüdayi, yeni Washington yönetiminin İran’ı uluslararası dünyadan yalıtma politikası izleyen eski başkan Trump’ın aksine, Türkiye rol modelliğinde dünyaya entegre ederek, amaçlarına ulaşmak istediğini söyledi.
“Biden İran’ı dünyaya çekmek istiyor”
Biden’ın yönetim tarzının, İran ilişkileri de dahil olmak üzere son dört yıldaki ABD politikalarından büyük oranda farklılaşacağını belirten Hüdayi, “Trump’ın açıkça İran’ı uluslararası toplumdan kovma çabasına rağmen, Biden İran’ı dünyaya çekmek ve bu yolla hedeflerine ulaşmak istiyor.” dedi.
Hüdayi, Biden’ın İran politikası ile eski ABD Başkanı Bill Clinton’un Çin’in dünyaya açıldığı dönemdeki politikasının benzer olduğunu belirterek, “Biden, İran’ın Türkiyeleşmesini istiyor. Biden ekibi, İran’ın sert yöntemlerle yok edilmesini istemiyor. Daha ziyade, davranış değişikliğine ve köktendinci yapısına vurgu yapıyor. Biden’ın, İran’ı Türkiyeleştirme çabası, Bill Clinton’ın Çin’i kapitalist topluma çektiği ve ülkenin doğasını ABD karşıtlığından Washington ile iş birliğine çevirdiği 1990’ları anımsatıyor.” ifadelerini kullandı.
“İran, çıkarlarını Washington ile işbirliği içinde görecektir”
İranlı siyaset bilimci Hüdayi, Biden’ın söz konusu politikasının İran içinde de karşılık bulacağını kaydederek, “Clinton, Çin’i Somali’ye benzetmek yerine, muhalifliği dostluğa dönüştürme amacıyla Türkiye ile eşitledi. Biden da, İran’ın İsrail karşıtı politikasını değiştirmek için benzer bir yol seçti. Böyle bir durumda, İran ya da başka herhangi bir ülke, çıkarlarını Washington ile iş birliği içinde görecektir ve ABD karşıtı politikalarından vazgeçecektir. Her ne kadar, bu olay İran için imkansız görülse bile.” değerlendirmesinde bulundu.
İran kamuoyundaki baskın düşüncenin, ABD karşıtlığının İran halkı için bugüne kadar telafi edilemez zararlara neden olduğu ve ülkenin uluslararası sistemle birlikte hareket etmesi gerektiği yönünde olduğunu aktaran Hüdayi, bununla birlikte ülkede ABD ile yapılacak her türlü müzakereye karşı olan bir grubun da olduğunu söyledi.
“Etkileşim aracılığıyla kâr elde etme” politikası
Hüdayi, “İranlı karar vericiler, nükleer anlaşma müzakereleriyle dünya ile diplomatik etkileşim doğrultusunda adımlar atılabileceğini gösterdiler. İran çıkarlarını tüm ülkelerle işbirliğinde görürse ve ABD karşıtlığını bir ilke olarak ele almazsa, dış politikası daha dinamik olacaktır. Bu politika, Biden’ın fikirlerinin uygulanmasında da olumlu bir etkiye sahip olabilir. İran içindeki aktif ana akımlar arasında ‘etkileşim aracılığıyla kâr elde etme’ anlayışının da ciddi destekçileri olduğu unutulmamalıdır.” ifadelerini kullandı.
İran siyasi sisteminin mutlak ideolojik doğrular ve yanlışlar ile İslami ülküler temelinde yönetildiğini kaydeden Hüdayi, bunların ikinci plana atılmadığı bir senaryoda uluslararası arenada İran’ın önüne yeni engellerin çıkacağını ve hiçbir kazanım elde edemeyeceğini belirtti.
Hüdayi, sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Bazıları Humeyni’nin görüşlerini dile getirip ABD’yi büyük bir şeytan olarak tanımlıyor, ancak bazıları için de Çin ve Rusya da dahil olmak üzere sömürgeci her ülke şeytan konumunda. Çoğu İranlı ve hatta pek çok muhafazakar siyasetçi sistemin doğasının ille de ABD karşıtlığı olmadığını, İran devriminin asli hedefinin sömürgecilik ve zulüm karşıtlığı olduğunu ve bu nedenle, mücadelenin ABD ve İsrail ile sınırlandırılmaması gerektiğini anladı.”