Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Eğitim Görevlisi Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Erdal Polat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde tüm önlemlere rağmen virüsle enfekte olunabileceğini, o nedenle bu ihtimali göz önünde bulundurarak olabilecek en kötü senaryoya hazırlıklı olmak gerektiğini söyledi.
Tedavide başarıyı sağlayan en önemli faktörlerden birinin virüsle savaşan bağışıklık sistemi olduğuna işaret eden Polat, bağışıklık sistemini güçlü kılan en önemli faktörlerin başında da beslenme durumu geldiğini aktardı.
Polat, “Karantina sürecinde bağışıklık sistemini doğru beslenme ile desteklemek gerekmektedir. Bu süreçte proteinden zengin, karbonhidrattan fakir dengeli bir şekilde beslenilmesini önermekteyiz.” diye konuştu.
Özellikle C vitamini içeren mandalina, portakal, greyfurt gibi narenciye grubu meyvelerle elma, kivi, muzun yanı sıra sebzelerden kabak, lahana, karnabahar, brokoli, havuç, turp, patlıcan gibi uzun süre dayanabilen ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini dile getiren Polat, şu bilgileri verdi:
“Bu süreçte protein kaynağı olarak haftada iki kez balık tüketilmeli. Kırmızı et ve tavuk eti doğrudan ateşe maruz kalmayacak şekilde pişirilmeli. Diğer önemli protein kaynağı olan kırmızı mercimek, yeşil mercimek, fasulye, nohut, barbunya gibi baklagiller her gün mutlaka tüketilmelidir. Yoğurt veya ayran, kefir gibi içecekler öğünün vazgeçilmez gıdaları olmalı. Sabah kahvaltıda yumurta, peynir, süt olmazsa olmazlardır. Bunlar aynı zamanda bağırsak floramızın da korunmasına yardım edecek ve başka enfeksiyonların gelişmesini önleyecektir. Ceviz, badem, fındık ve kuru meyveler çok iyi mineral desteği sağladığından iyi birer atıştırmalık olabilirler. İştahsızlık nedeniyle yeterince beslenemeyenler özellikle C vitamini ve çinko içeren besin takviyeleri kullanabilirler.
Doğal olarak bu stresli süreçte yapılmaması gerekenler de vardır. Öncelikle strese ve kullanılan ilaçlara bağlı olarak midemiz de hassas bir süreç geçiriyor olduğundan midemize zarar verebilecek kola, gazoz gibi asitli içeceklerden ve cips, kızartma gibi yağlı, baharatlı gıdalardan uzak durmalıyız. Özellikle aspirin kullananlar veya önceden midesinde ülser, gastrit hastalığı geçirenler ek olarak doktorlarının önereceği mide koruyucu ilaçları alabilirler.”
“Bu kritik süreçte de en iyi içecek sudur”
Karantina sürecinde kan şekerini ani olarak yükselten şeker ve şekerli içecekler ile hamur işi gıdalar, çok fazla tuz ve yağ içeren cips, kızartma, soslar, sucuk gibi işlenmiş etlerden ve ambalajlı atıştırmalıklardan uzak durulması gerektiğini belirten Polat, “Özellikle akciğer tutulumu nedeniyle steroid tedavisi başlanmış olan hastalar tamamen tuzsuz diyete geçmelilerdir, çünkü alınan tuz steroide bağlı olarak tansiyon yüksekliği ve vücutta, özellikle de akciğerde su birikmesine neden olabilir.” diye konuştu.
Doç. Dr. Polat, vitaminlerin ve minerallerin emilimini azalttığı, ayrıca uyku problemlerine yol açabildiği için alkolün her türlüsünden uzak durulmasını isteyerek, şöyle devam etti:
“Her zaman olduğu gibi bu kritik süreçte de en iyi içecek sudur. Günde yaklaşık 1,5-2 litre su içilmelidir. Kilo vermek için öncesinden uyulan diyet programlarına bu süreçte ara verilmelidir. İshali olan hastalar yoğurt, ayran ve kefir gibi doğal probiyotiklerin alımını artırmalıdır fakat yeterince alamama durumu söz konusuysa ek olarak probiyotik ilaç kullanabilirler. Son olarak D vitaminini gereksiz yere almamak gerekli. O nedenle D vitamini düzeyimizi öğrendikten sonra eğer D vitaminimiz düşük ise D vitamini ilacını kullanmalıyız. Bunu da mümkünse hasta olmadan önce baktırıp eksiklik var ise doktorumuzun önerisiyle tedaviye çok önceden başlamalıyız çünkü hasta olduktan sonraki yaklaşık iki hafta süresinde alacağımız tedavi ile vitamin seviyemiz hemen istediğimiz seviyeye yükselmeyebilir. Aslında karantina döneminde uyulması gerekli bu önerilerimiz normal hayatımızda da sağlıklı yaşam için beslenmemizin temelini oluşturmalıdır.”