Yılın ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizi piyasa beklentileri doğrultusunda değiştirilmeyerek yüzde 17’de sabit bırakıldı.
Karar metninde kapsamlı bir değişiklik yapılması dikkati çekerken, özellikle “2021 yıl sonu enflasyon tahmin hedefi dikkate alınarak sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla uzun bir müddet sürdürüleceği” ve “gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaşma yapılacaktır” mesajları piyasalarda olumlu karşılık buldu.
AA muhabirine konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, Merkez Bankası’nın bugün faizi artırmadığını, fakat iletişim silahını etkili şekilde kullanarak piyasalara güven verdiğini söyledi.
Bankanın enflasyonda yukarı yönlü risklere dikkat çekerek faizleri gerekirse daha da artırabileceği ve para politikasını uzun müddet sıkı tutacağı sinyalini net şekilde verdiğini belirten Kara, “Piyasa şu ana kadar yaptıklarıyla Sayın Naci Ağbal’a bir kredi açtığı için bugün yapılan sözlü yönlendirme de etkili olabildi. Son aylarda para politikasının rayına girmesinin yarattığı fark, ekonomi politikalarında güven ve itibarın ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha öğretmiş oldu. Kuşkusuz para politikası tek başına istikrar için yeterli değil, fakat bu basiretli yaklaşımın ekonomi yönetimine zaman kazandırdığı ve belirli bir alan açtığı kesin.” diye konuştu.
“Sıkı para politikası duruşu güçlendirildi”
AA Finans Analisti ve ekonomist Haluk Bürümcekçi de karar metninde faizlerde ileride atılacak adımlara ilişkin daha net kriterlerin oluşturulduğunu ve daha açık sinyaller verildiğini söyledi.
Politika faizi değiştirilmezken, faiz koridorunun genişliğinin de 600 baz puan olarak korunduğuna işaret eden Bürümcekçi, şunları kaydetti:
“Enflasyonda kalıcı düşüş görene kadar sıkı duruşun uzun bir müddet korunacağı mesajı, ilk yarıda faiz indirimi için erken olduğu algılamasını güçlendirecektir. Ayrıca, enflasyonun seyri açısından hangi gösterge ve kriterlerin yakından izleneceğinin belirtilmesinin de ileriye dönük yönlendirme kapsamında yer aldığı söylenebilir. Ancak hepsinden önemlisi, gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaşma yapılacağı vurgusunun eklenmesi oldu ki, bunun olası enflasyon sürprizlerine karşı bir sigorta olarak yer aldığını ve sıkı para politikası duruşunu güçlendirmiş olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda, 28 Ocak’ta yayımlanacak Enflasyon Raporu’nda yer verilecek enflasyon patikasına yönelik tahminler ve 3 Şubat’ta açıklanacak ocak ayı enflasyon verisi kısa vadedeki kararlar açısından daha da önem kazandı.”
“Erken bir faiz indirimi olmama ihtimali arttı”
Vakıf Yatırım Direktörü Altan Aydın ise TCMB’nin piyasa beklentilerine paralel politika faizini sabit bıraktığını belirterek, bu kararın mevcut sıkılaşma politikasının etkilerini görme amacı taşıdığını ifade etti.
Özellikle eklenen yeni ifadelerde, enflasyonla mücadele kapsamında “uzun süre” sıkı duruşun korunabileceği yönlendirmesinin, iletişim anlamında oldukça olumlu olduğunu vurgulayan Aydın, şunları kaydetti:
“Yılın ilk aylarında enflasyona ilişkin yukarı yönlü riskler olsa da gerek duyulması halinde ek sıkılaşma yapılabileceğinin belirtilmesi de piyasayı yönlendirme açısından pozitif değerlendirilebilir. Özetle yılın ikinci yarısında beklenen enflasyon gerilemesine karşın, erken bir faiz indirimi olmama ihtimali arttı diyebiliriz. Bu karar sonrasında TL’nin sepet bazında değer kazandığını görüyoruz. BIST 100 endeksi açısından ise kararı hafif pozitif olarak değerlendiriyoruz. Gelecek dönemde, Türk lirası varlıklarda yurt dışı piyasalara paralel bir seyir bekliyoruz. 28 Ocak’ta yayımlanacak olan Enflasyon Raporu, TCMB’nin enflasyon beklentileri ile ilgili daha detaylı fikir verecektir.”
“Hazirana kadar politika faizinin yüzde 17 seviyesinde kalacağı görüşümüzü koruyoruz”
Albaraka Türk Başekonomisti ve Stratejik Planlama Müdürü Dr. Ömer Emeç, TCMB’nin bugünkü toplantısında gerek kendilerinin, gerekse piyasa ekonomistlerinin ortak beklentisi doğrultusunda haftalık repo faizini yüzde 17’de sabit bıraktığını ifade etti.
Karar metninde, iç talep koşullarının güçlü seyretmesine rağmen faiz artışlarının etkisiyle geçen yıl ödemeler dengesinde bir miktar tahribat yaratan kredi büyümesinin yavaşladığına işaret edildiğini belirten Emeç, gelecek sürece yönelik riskler arasında da uluslararası emtia fiyatlarının zikredildiğini söyledi.
Emeç, mevzubahis fiyatlardaki yükselişin özellikle bu yılın ilk çeyreğinde doğrudan, ikinci çeyreğinde ise baz etkisiyle enflasyonu yukarı çekme ihtimalinin olduğunu aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu sebeple buradaki yukarı trendin sürmesi durumunda yılın ortasından itibaren TCMB’nin de metinde vurguladığı üzere fiyatlama davranışında kapsamlı bir iyileşme yaşanırsa başlayabilecek ölçülü faiz indirimlerinden evvel, ilk yarıda bir 50-100 baz puanlık faiz artışı gerekebileceğini değerlendiriyor, ancak baz senaryomuz olan haziran ayına kadar haftalık repo faizinin yüzde 17 seviyesinde kalacağı görüşümüzü koruyoruz. Bu noktada mevcut durumda tüketici enflasyonunda yıl sonunda görülecek rakama dair bizim ve piyasanın beklentisinin yaklaşık yüzde 11 civarında olduğu, TCMB’nin ise metinde vurgulandığı üzere tahmin hedef olan yüzde 9,4’e ulaşmak istediği düşünüldüğünde faizlerin 3. çeyreğin ilk birkaç ayında da sabit kalma ihtimali oluştu denilebilir. Bunun ardından ise biz yılın kalanında 300-400 baz puan faiz indirimine imkan olacağını düşünüyoruz. Piyasa yönlendirmesi açısından ise veriye dayalı karar alınacağı vurgusunun korunması ve gerekirse ilave sıkılaştırma yapılabileceği ifadesini önemli buluyor, şahin tutumun onayı olarak algılıyoruz.”
“Karar metni, oldukça güçlü bir iletişim diline işaret etti”
Tacirler Yatırım Araştırma Müdürü Özlem Bayraktar Gökşen de TCMB’nin kararının beklentiler dahilinde olduğuna dikkati çekerek, “Karar metni, oldukça güçlü bir iletişim diline işaret etti ve TL üzerinde pozitif etki gösterdi. Parasal duruşun uzun bir müddet kararlıkla sürdürüleceğinin belirtilmesi ve bir sözle yönlendirme ifadesi olarak ‘gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaşma yapılacaktır’ ifadesinin eklenmesi, erken bir faiz indirimi beklentilerini baskılarken, ileriye yönelik daha şahin bir eğilim içeren duruş sergileniyor.” değerlendirmelerini yaptı.