Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 11 Ocak’ta Yunanistan’ı istikşafi görüşmelere davet ederek, Türkiye’nin diyalog, iş birliği ve çözümden yana tavrını bir kez daha ortaya koydu.
Türkiye’nin müzakerelere ev sahipliği yapacağını aktaran Çavuşoğlu’nun, heyetlerin müzakere tarihi belirlemesine yönelik çağrısına kısa sürede yanıt geldi.
Türk ve Yunan dışişleri bakanlıkları arasında yapılan görüşmelerin ardından istikşafi görüşmelerin 61. turunun 25 Ocak’ta İstanbul’da yapılmasına karar verildi.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis de 20 Ocak’ta Türkiye ile yapılacak istikşafi görüşmelere “iyimserlik ve öz güvenle” katılacakları mesajını verdi.
Öte yandan Atina ve Ankara arasındaki yapılacak istikşafi görüşmelerin, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerinde olumlu ivme kazanma yolunda katkı sağlaması da bekleniyor.
Görüşmeler 5 yılın ardından tekrar başlıyor
Türkiye ve Yunanistan arasında ilk keşif amaçlı görüşmeler, 2002’de Ankara’da, iki ülkenin dışişleri bakanlığı müsteşarları arasında yapıldı.
Taraflar arasında 2016’ya kadar 60 tur görüşme gerçekleştirildi. En son görüşme olan 60. tur ise Mart 2016’da Atina’da düzenlendi.
Bu tarihten sonra Yunanistan’da dönemin Başbakanı Aleksis Çipras hükümetinin isteksiz tutumu nedeniyle askıya alınan görüşmeler, siyasi istişareler formatında devam etti ancak istikşafi çerçeveye dönemedi.
Doğu Akdeniz’de iki ülke arasında yakın zamanda artan gerginlik ise taraflar arasında diyaloğun tesisinin önemini bir kez daha ortaya çıkardı.
Avrupa Birliği ve AB üyesi ülkelerden memnuniyet ve destek mesajları
Ankara’nın ikili sorunların çözümünü diyalog ve müzakerede araması, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde olumlu yönde bir adım olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan, Atina ve Ankara arasındaki istikşafi görüşmelerin tekrar başlaması kararı, AB ve üye ülkeler tarafından da memnuniyetle karşılandı.
İngiltere’nin Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Wendy Morton, İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio, Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Adebahr ve İspanya Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile Yunanistan arasında istikşafi görüşmelerin yeniden başlaması kararını “memnuniyetle” karşıladığını açıkladı.
AB ülkelerinin olumlu mesajlarının yanı sıra AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano da Yunanistan’a Türkiye ile yapacağı istikşafi görüşmelerde, talep etmesi halinde, AB’nin destek verebileceğini söyledi.
Çavuşoğlu ile 21 Ocak’ta Brüksel’de bir araya gelen AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de Türkiye ve Yunanistan arasında istikşafi görüşmeler konusunda niyetlerin beyan edildiğini belirterek, bunların artık adımlara dökülmesini beklediklerini dile getirdi.
İstikşafi görüşmelerin ön hazırlıklarının yapıldığı dönemde, Yunanistan Başpiskoposu İeronimos’un bir televizyon kanalına verdiği mülakatta, İslam dini ve Müslümanlara hakaret içeren ifadeler sarf etmesi ise süreci baltalamaya yönelik adım olarak değerlendiriliyor.
Görüşmelerin içeriği gizli olsa da meseleler açık
Diplomaside genellikle taraflar arasında birçok sorun bulunduğunda başvurulan istikşafi görüşme yönteminde, taraflar arasında diyaloğun geliştirilmesi hedefleniyor.
Karar almadan önce iki tarafın da görüş ve tezlerinin ele alındığı istikşafi görüşmelerde, genellikle sorunlar paket halinde ele alınıyor ve tüm sorunların çözülmesi amaçlanıyor.
Türkiye ve Yunanistan dışişleri bakanlıkları arasında gerçekleştirilen istikşafi görüşmelerin gündem ve içeriği ise gizli tutulsa da iki ülkenin masada tartıştığı meselelerin sınırlı olduğu biliniyor.
Görüşmelerle, Ege sorunlarına her iki tarafın da kabul edebileceği “adil, kalıcı ve kapsamlı” bir çözüm zemini oluşturulmak isteniyor.
Ege sorunlarının uluslararası hukuka uygun barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerektiğine inanan Türkiye, Yunanistan’la Ege’de başlıca kara suları, kıta sahanlığı, adaların silahsızlandırılması, coğrafi formasyonların yasal statüsü, ulusal hava sahasının genişliği alanlarında yaşadığı anlaşmazlıkların bir bütün olarak ele alınması istediğini her fırsatta vurguluyor.
Öte yandan Türkiye, Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırılmasında her şeyden önce hakkaniyet, adalet ve iş birliğinden yana bir tutum sergileyerek kendi haklarını korumasının yanı sıra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) halkının haklarını da korumayı amaçlıyor.