AA muhabiri, uluslararası hukuk kapsamında “kuvvet kullanımı”nın kurallarına dair bilgileri derledi.
- Nijer’de gün gün yaşananlar
- Nijer’de bağımsızlıktan bu yana 5 kez askeri darbe yapıldı
- Nijer Başbakanı Mahamadou, darbecilere karşı uluslararası camiadan yardım istedi
- Nijer’deki yabancıların tahliyesi sürüyor
- Dünyanın en önemli uranyum tedarikçisi: Nijer
- ECOWAS’ın Nijer’e askeri müdahale tehdidi bölgedeki tansiyonu artırdı
- AB uranyum tedarikinde risk görmüyor
ECOWAS’ın, Nijer’deki askeri cuntadan Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum’un serbest bırakılması ve yeniden görevine dönmesine ilişkin talebinin karşılanmaması halinde, askeri müdahale dahil her seçeneği değerlendireceğine dair tehdidi, “kuvvet kullanımı” kavramını ve bunun uluslararası hukuk boyutunu gündeme getirdi.
BM Antlaşması’nın “Amaçlar ve İlkeler” bölümünün 2. maddesine göre, BM üye devletlerinin, herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına karşı bir tehditte bulunması ve kuvvet kullanması, uluslararası hukuk çerçevesinde yasak.
Öte yandan kuvvet kullanımının yasaklanması tüm durumları kapsamıyor. Örneğin egemen bir devlet, kendi toprak bütünlüğünü korumak için kuvvet kullanabiliyor.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Acer, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, devletler arası kuvvet kullanımı çerçevesinde bir devletin diğerine karşı silahlı güç kullanımının, genel olarak BM Antlaşması’yla yasaklandığını belirtti.
Devletlerin birbirine karşı kuvvet kullanma ya da kuvvet tehdidine başvurmasının yasaklandığını aktaran Acer, kuvvete başvurabilmenin iki istisnasının olduğunu söyledi.
Meşru müdafaa hakkı
BM Antlaşması’nın 51. maddesi, “kuvvet kullanımının” istisnası olarak meşru müdafaa hakkını gösteriyor. Buna göre, bir devlet başka bir devlet tarafından yapılan silahlı saldırıya kuvvet kullanarak karşılık verebiliyor. Ayrıca, BM üyeleri, meşru müdafaa kapsamında yaptıkları faaliyetleri, BMGK’ye bildirmek zorunda. Ancak 51. madde kapsamında meşru müdafaa hakkı kurallarına göre, bu kuvvet kullanımının lüzumlu ve orantılı olması gerekiyor.
Böylece o devlete karşı diğerlerinin kuvvet ya da silahlı güç kullanma hakkına sahip olduğuna işaret eden Acer, “BM Antlaşması’nın 51. maddesinde meşru müdafaa hakkı var. Bir devlet yasa dışı bir saldırıya uğrarsa kendini savunmak için tek başına ya da ona yardım eden diğer devletlerle beraber silahlı kuvvet kullanabilir. İki istisna var, BMGK kararı ve meşru müdafaa hakkı çerçevesinde bir devletin diğerine karşı kuvvet kullanması yasaldır. Bu istisnalar dışında yasal olan bir durum yok. Bunlar dışında devletlerin birbirine karşı kuvvet kullanımı yasaktır.” ifadelerini kullandı.
Acer, bir terör örgütünün devlete saldırı düzenlemesi durumunda, saldırının örgütlendiği yere karşı, saldırıya uğrayan devletin meşru müdafaa hakkı olduğunu; bu devletin uluslararası hukuk çerçevesinde silahlı kuvvet kullanabileceğini ve bunun, meşru müdafaa çerçevesinde olduğunu söyledi.
Kolektif güç kullanımı
Uluslararası hukuk kapsamında “kuvvet kullanımına” izin verilen bir diğer durum da BM Antlaşması’nın 24 ve 25. maddeleri kapsamında BMGK’nin uluslararası barış ve güvenliğe karşı tehditlere yönelik güç kullanımına izin vermesi.
Acer, BMGK tarafından barışı bozan, saldırı düzenleyen ve barışa tehdit oluşturan bir devlete karşı onu engellemek ya da durdurmak için diğer devletlerin silahlı kuvvet kullanmasına izin verilmesine dair karar alabildiğini ve bunun uluslararası hukuka uygun olduğunu anlattı.
BMGK, daha önce bu kararı 1950’de, Kore Savaşı’nın başlarında ve 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında vermişti. Bu gücünü nadiren kullanan BMGK, genellikle ekonomik yaptırımlar ve askeri olmayan tedbirleri tercih ediyor. BMGK’nin 5 daimi üyesi ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin’in veto hakkının bulunması ve her konuda uzlaşı sağlayamaması, bu konularda ortak karar alınmasını zorlaştırıyor.
BMGK, bazen taraf tutmaksızın insani misyonlar kapsamında da kuvvet kullanımına izin veriyor. Yugoslavya’nın dağılma sürecinden sonraki karışıklıkta BM Koruma Kuvvetleri (UNPROFOR) görevlendirilmişti.
“Uluslararası hukuk çerçevesinde ECOWAS’ın kuvvet kullanımı henüz meşru değil”
ECOWAS’ın Nijer’deki askeri cuntaya kuvvet kullanımı tehdidinde bulunmasına ilişkin Acer, bunun uluslararası hukuk kapsamında henüz meşru olmadığını vurguladı.
Acer, yönetime silah zoruyla el koymuş bir cuntayı engellemek için bir ya da birkaç devletin toplanıp o devlete silahlı kuvvetle müdahale edebileceğine dair uluslararası hukukta bir kural olmadığına işaret ederek “Bu, istismara çok açık bir durum. O zaman büyük, güçlü devletler her defasında o devlet içerisinde olan bazı yasa dışı eylemleri gerekçe göstererek o devletlere müdahaleye başlarlar. Bu, en çok zayıf devletleri zorlar, güçlü devletlerin işine getir. ECOWAS, toplanıp da ‘silahlı kuvvetle kullanma hakkına sahibiz, bu darbeyi yıkmak için silahlı kuvvet kullanacağız’ şeklinde bir hakkı kullanıyor olamaz.” diye konuştu.
Böyle bir durumun olabilmesi için askeri darbeyi gerçekleştiren cuntanın, komşu devletlere yönelik yasa dışı askeri faaliyetler gerçekleştirmeye başlamış olması gerektiğini aktaran Acer, o devletlerin bu durumda meşru müdafaa hakkı çerçevesinde Nijer’deki darbecilere karşı askeri güç kullanabileceklerini söyledi.
Acer, bir diğer seçeneğin de BMGK’nin Nijer’deki durumu uluslararası barış ve güvenliği tehdit olarak nitelendirmesi ve bunu durdurmak için “diğer devletler silahlı güç kullanabilir” diye karar alması gerektiğini ancak böyle bir durum olmadığını ifade etti.
Son olarak Acer, bu girişimin yasal olabilmesi için bir diğer seçeneğe ilişkin, “ECOWAS’ın kendi kurucu anlaşması daha baştan böyle durumlarda diğer devletlere müdahale etme yetkisi vermiş ve Nijer de buna ‘tamam’ demiş olsaydı, Nijer’in de üye olduğu bir uluslararası örgüt, askeri darbe gerçekleşen ülkelere müdahale edebilirsiniz yetkisi vermiş olsaydı, olabilirdi ama bu durumda diğer devletin böyle bir müdahale yetkisi yok.” değerlendirmesinde bulundu.
Nijer’deki darbe
Nijer’de Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum, 26 Temmuz’da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı unsurlarınca alıkonulmuş ve o akşam asker yönetime el koyduğunu duyurmuştu.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı General Abdurrahmane (Ömer) Tchiani, 28 Temmuz’da “Vatanı Koruma Ulusal Konseyi (CNSP)” isimli cuntanın liderliğini üstlenmiş ve geçiş hükümetinin başına geçmişti.
ECOWAS’ın verdiği ültimatoma karşılık askeri cunta, Nijer’e askeri operasyon düzenlemesi halinde Gine, Mali ve Burkina Faso hariç üye ülkelerden birine saldıracaklarını duyurmuştu.
Yönetimde askerlerin olduğu Burkina Faso ve Mali, Nijer’e askeri müdahalenin kendilerine savaş açmak anlamına geldiği konusunda ECOWAS’ı uyarmış, Gine de cuntaya destek açıklamasında bulunmuştu.
Senegal, Fildişi Sahili, Benin ve Nijerya ise üyesi oldukları ECOWAS’ın askeri müdahalesini destekleyeceklerini açıklamıştı.
ECOWAS üyesi olmayan bölge ülkeleri Cezayir, Libya, Çad ve Moritanya da ECOWAS’ın askeri operasyonunu desteklemediklerini duyurmuştu.
Nijer’de cuntaya desteğini göstermek isteyen on binlerce kişi de 30 bin kişi kapasiteli General Seyni Kountche Stadyumu’nu doldurmuştu.
ECOWAS’ın askeri cuntaya verdiği 7 günlük süre, 7 Ağustos’ta yerel saat ile 00.00’da dolmuştu. Bu sürede taleplerinin karşılanmaması durumunda askeri müdahale dahil her seçeneği değerlendireceklerini bildiren ECOWAS beklenenin aksine sürenin dolmasıyla askeri bir operasyon başlatmamıştı.
Mali ve Burkina Faso da BMGK’yi, ECOWAS’ın Nijer’e muhtemel bir askeri müdahalesi karşısında sorumlu davranmaya çağırmıştı.
Mali ve Burkina Faso Dışişleri Bakanları tarafından kaleme alınan ortak mektupta, ECOWAS’ın Nijer’deki darbenin seyrini değiştirmek için düzenleyebileceği olası askeri operasyonun önüne geçmek için BMGK’den yardım istenmiş, aynı mektubun Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyine de yollandığı öğrenilmişti.
Fransa’dan kuvvet kullanımına üstü kapalı destek
Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna’nın darbe olduğu sırada yurt dışında bulunan ve ülkesine dönemeyen Nijer Başbakanı Ouhoumoudou Mahamadou ile Nijer’in Paris Büyükelçiliğinde görüşmesine ilişkin 5 Ağustos’ta yapılan basın açıklamasında, Fransa’nın, “ECOWAS’ın Nijer’deki darbenin seyrini değiştirme çabalarının kesin ve kararlı şekilde desteklendiği” belirtilmişti.
Bakan Colonna, Fransa’nın ECOWAS’ın askeri müdahalesine destek verip vermeyeceği sorusuna müdahale kararının ve çerçevesinin yalnızca bölge ülkelerinin tasarrufunda olduğu şeklinde yanıt vermişti.
Colonna, darbecilerin, Fransa ile yapılan askeri anlaşmaları feshetmesinin anlam ifade etmediğini de tekrarlayarak kendilerinin sadece yasal yollarla göreve gelmiş meşru hükümet tarafından alınan kararları tanıdıklarını kaydetmişti.
Nijer’de konuşlu yaklaşık 1500 Fransız askeri bulunuyor.
Fransa, ECOWAS’ın askeri müdahalesine destek ifadesinde bulunmasa da tehdidin Nijer’deki askeri cunta tarafından ciddiye alınmasını bekliyor. Ancak uluslararası hukuk kapsamında “kuvvet kullanımıyla” Nijer’e müdahale edilmesi meşru kabul edilmiyor.