Sivas Kongresi devam ederken Atatürk ile görüşmek için İstanbul’dan vapurla Samsun’a, oradan da Sivas’a geçen Erden, savaşa katılma arzusunu dile getirmesi üzerine Gazi’nin izniyle Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi’nde mücadele verdi. Milli Mücadele döneminde Rum ve Ermeni çetelerine karşı savaşan Fatma Seher Hanım, toplam 350 kişilik müfrezeyi yönetti.
Nüfus kayıtlarındaki ismi “Mahi” olan Fatma Hanım’ın asker eşi Sarıkamış’ta şehit oldu. Fatma Seher Hanım, cesaretinden dolayı gözü kara olduğu için Atatürk tarafından “Kara Fatma” diye anılır.
Savaşta kazandığı başarılardan dolayı yerli ve yabancı birçok kaynakta anılan Fatma Seher, Amerikan New York Times gazetesinin manşetinde “Orduda Savaşan Türk Kadını Teğmenliğe Yükseldi” başlığıyla yer aldı.
Sovyet Rusya’nın Türkiye’de bulunan diplomatları arasında yer alan Semyon Ivanoviç Aralov’un da dikkatini çeken Kara Fatma’dan Aralov’un “Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, 1922-1923” adlı kitabında şöyle bahsedildi:
“Birkaç sefer elçiliğimize savaşçı kadınlardan çeteci Fatma Çavuş da gelmişti. Fatma Çavuş, bir çetenin başında bulunuyordu. Yunanlarla ve asilerle dövüşmüştü. Fatma Çavuş, kısa boylu, zayıf, enerjik yüzlü, kara gözlü, yaşlıca bir kadındı. Bir defasında yine bir çeteci olan ve annesiyle birlikte savaşlara katılan oğlu ile elçiliğe geldi. Fatma’nın sırtında siyah uzun bir ceket, ayağında çizgili bir eteklik vardı. Belindeki geniş kuşağında tüfek mermileri, kama, omzunda da kayış görünüyordu. Elçiliğimize uzun boylu, düzgün vücutlu bir çeteci de gelirdi. O sıralarda misafirimiz bulunan ünlü Rus resim sanatçısı Y. Y. Lansere’den bu çeteci ile Fatma Çavuş’un portrelerini yapmasını rica ettim. Resimlerinin yapılmalarına razı oldular.”
Maaş bağlanması için kanun teklifi
Askerliğe onbaşı olarak başlayan Fatma Seher Erden, üsteğmen rütbesiyle emekli oldu ancak maddi zorluklar yaşamaya başladı.
Yeni Gün dergisinde 1933’te “Kara Fatma Rus Manastırı’nda” röportajı yer alırken, Kadın Gazetesi’nde 1950’de “Kara Fatma Yardım Bekliyor” haberi yayımlandı.
Ekonomik sorunlarla mücadele eden Fatma Hanım, Başvekalet Yüksek Makamına bir dilekçe yazarak maddi durumunun iyi olmadığını anlattı. Bu dilekçeden 10 yıl sonra 1954’te Kars mebusu Tezer Taşkıran ve Rize mebusu İzzet Akçal’ın Fatma Hanım’a vatani hizmet tertibinden ötürü aylık bağlanması için kanun teklifinde bulunması üzerine maaş bağlandı.
TBMM tutanaklarında yer alan bilgilerde sunulan teklif şöyle yer aldı:
“Mucip Sebepler: Milli Mücadele’ye 350 mücahit akıncı ile iştirak ederek 18’inci fırkanın 20’nci Hücum Taburu Süvari Bölüğü kumandanlığını yapmış ve bu hizmet mukabili kendisine ‘milis subayı’ unvanı verilmiş olan Erzurumlu Milis Kara Fatma’ya yaşının 70’i aşması, kendisine bakacak hiç kimsesi bulunmaması, dolayısıyla halen İstanbul’da bir kulübede yaşamakta ve büyük bir sefalet içinde kıvranmaktadır. Bu kahraman kadın, vatani hizmet tertibinden maaş tahsis için Büyük Millet Meclisinin atıfetine sığınmıştır. Bütçe Komisyonuna tevdi buyrulmak üzere Yüksek Reisliğe sunulur.”
Kasımpaşa Gülhan Sokak 13 numarada ikamet ettiği belirtilen tutanakta, Bütçe Komisyonunun onayıyla Kara Fatma’ya hayatta bulunduğu müddetçe vatani hizmet tertibinden ayda 170 lira aylık bağlandığı aktarıldı.
Hayatının son günlerini Darülaceze’de geçiren Kara Fatma, 11 günlük yaşam mücadelesinin ardından 2 Temmuz 1955’te hayata gözlerini yumdu.
“Düşmana büyük kayıplar verdirdi”
Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esma Torun, AA muhabirine, “Kara Fatma” adıyla tanınan Fatma Seher Hanım’ın asıl soyadının “Savaşır” olduğunu söyledi.
Bazı kaynaklarda Fatma Seher Hanım’ın soyadının “Erden” diye geçtiğini dile getiren Torun, “Fatma Seher Hanım’ın milli mücadeleye katılma isteğinin nedeni vatanın işgal edilmiş olmasının verdiği büyük acıdır. İşgal edilen ve parçalanmaya çalışılan Anadolu halkının içinden çıkan Fatma Seher Hanım, kurmuş olduğu çetesiyle Kuvayımilliye güçlerine katılmıştır. Özellikle Kara Fatma çetesi Bolu, Kocaeli, Bursa bölgelerinde hem silahlı güçleriyle düşmana ağır kayıplar verdirmiş, İzmit’in kurtuluşuna önemli destek verdikten sonra, Sakarya ve Büyük Taarruz’a katılmıştır. Önemli katkılar sağlamıştır.” dedi.
Fatma Seher Hanım’ın sadece korkusuz vatansever Türk kadını olmadığını, aynı zamanda maaşını Kızılaya bağışlayacak kadar da yüce gönüllü bir insan olduğunu ifade eden Torun, Fatma Seher Hanım’ın Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile görüşmesini ise şöyle aktardı:
“Savaşa bir an önce katılmaya karar veren Fatma Seher, Sivas’ta Mustafa Kemal ile görüşebilmek için tam 3 gün boyunca çeşitli kılıklara girerek devamlı onu takip etmiştir. Üçüncü gün Mustafa Kemal’i bir davete giderken yakalamış ve İstanbul’dan buraya onunla konuşmak için geldiğini ve bir dakika bile olsa kendisini dinlemesini istemiştir. Bu ısrar karşısında Mustafa Kemal, yolu üzerindeki küçük bir lokantaya oturtmuş ve onun ne istediğini anlamaya çalışmıştır. Fatma Seher Hanım gözlerinden akan kanlı yaşlara aldırmayarak, Mustafa Kemal’in ayaklarına kapanmış ve ‘Bu aziz vatanı kurtaracak sensin, bütün millet senin emrini bekliyor’ demiştir. Mustafa Kemal, onu ellerini tutup yerden kaldırmış, adını, ata binip binmediğini, silah kullanıp kullanmadığını, savaştan korkup korkmadığını sormuştur. O da adının Fatma olduğunu, ata binip silah kullanabildiğini anlatıp ‘Muharebe bana düğündür Paşam’ demiştir. Mustafa Kemal vatan için her şeyi göze alan Fatma Seher Hanım’ı tarihteki kadın kahramanlara benzeterek ‘Şu dakikada bütün kadınlarımız senin gibi olsa idi Kara Fatma’ diyerek, alnından öpmüştür. Fatma Seher Hanım, bu andan itibaren adının ‘Kara Fatma’ olarak değiştiğini, Mustafa Kemal’in kendisine ‘sıkışık vaziyette işine yarar’ diye yazılı bir belge verdiğini, ‘bir an evvel İstanbul’a git ve hemen işe başla’ dediğini anlatmaktadır. Sevincinden deliye dönmüş ama kimseye bir şey söylemeden hemen İstanbul’a hareket etmiştir. İstanbul’a gelince etrafında güvendiği delikanlıları toplayarak 15 kişilik bir çete kurmuştur.”