Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı, 54 yaşındaki Karaahmetoğlu, kimi denizin dibinden çıkarılan kimi park ve bahçelerden toplanan veya doğaya gelişi güzel bırakılmış cam şişeleri figürlere dönüştürüyor. “Sıfır atık” hedefiyle camları değerlendiren “Boncuk” lakaplı Karaahmetoğlu, ithal edilen bazı renkteki cam ihtiyacını da bu yolla karşılıyor.
Denizden çıkarılan, üzeri “kekamoz” denilen küçük mikroorganizmalarla kaplı cam şişeler, ustasının elinde biblo, nazar boncuğu, kolye ucu, küpe ve diğer aksesuarlara dönüşerek adeta yeniden hayat buluyor.
Kocaeli ve İstanbul’da çalışmalarını yürüten Karaahmetoğlu, AA muhabirine, 9 yaşında okul çıkışlarında mahallesindeki ustası Sebahattin Dinç’in atölyesinde cam sanatıyla tanıştığını, ateş ve camı çok erken yaşlarda buluşturmaya başladığını söyledi.
“Ahmet” isminin yaygınlığından dolayı çocukluk çağında çevredekilerce kendisine “Boncuk” lakabı verildiğini, yaklaşık 40 yıldır da bu şekilde tanındığını anlatan Karaahmetoğlu, atölyesini işin tüm püf noktalarını öğrenmesinin ardından 31 yıl önce kurduğunu aktardı.
Yeni ustalar yetişmesi için kurslarda eğitim veriyor
Karaahmetoğlu, üretimin yanı sıra sanatını yurt içinde ve dışında tanıtabilmek için çeşitli etkinliklere katıldığını, üniversitelerde, halk eğitimi merkezlerinde ve belediyelerde açılan kurslarda yeni ustalar yetiştirebilmek, sanatını geleceğe taşıyabilmek için elinden gelen gayreti gösterdiğini ifade etti.
Siparişlerini yetiştirebilmek, sürekli üretim zorunluluğu, bazı renkli camlarda yurt dışına bağımlı olunması ve çevreye olumsuz etkisinden dolayı atık camlara yöneldiğini belirten Karaahmetoğlu, 20 yıldır renkli cam ihtiyacını büyük oranda denizden, parklardan, yol kenarından topladığı şişelerle karşıladığını kaydetti.
Karaahmetoğlu, geri dönüşüm cam kullanmasının hem ekonomik olarak kendisine hem de doğaya katkı sunduğuna işaret ederek, atık camın eritilmesi, birbiriyle kaynaşması, yeniden şekillendirilerek soğutulması aşamalarının titizlik istediğini, aksi taktirde objelerin dayanıksız olacağını dile getirdi.
İnsanların bilinçsiz şekilde cam şişeyi geri dönüşüm kutularına değil de yollara, deniz kenarına, kaya diplerine, boş arazilere atmasının üzücü olduğunu vurgulayan Karaahmetoğlu, sanatı açısından bakıldığında ise ham madde temin etmede sıkıntı yaşamadığını söyledi.
Fabrikada üretildiğini sanıyorlar
“Boncuk Ahmet”, objeleri görenlerin hayret ettiğini ve ürünlerinin fabrikasyon olduğunu düşündüğünü ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Atık camlardan olup olmayacağına dair bilgisi olmadığından, beni sağda solda, etkinlik ve festivallerde gördüğünde, ‘Gerçekten bunları bu camlardan mı yapıyorsunuz?’ diyen oluyor. Ben de ‘İsterseniz bakkala, markete gidin, cam şişede içecek alın, için, bana verin. Şişeden size herhangi bir ürün yapayım.’ diyorum. Mesela kolye, yüzük, küpe, bileklik… Bir vatandaşın bilinçsiz şekilde denize fırlattığı, üzeri midyeleşmiş maden suyu şişesi… Şişenin temiz kısmından kaplumbağa yapacağız, caretta ya da bir yunus, deniz yıldızı veya denizatı yapacağız bunlarla.”
Denizden çıkan şişelerden denizde yaşayan canlılara dair figürler ürettiğini anlatan Karaahmetoğlu, “Bu sayede belki insanlar burada merak salar, cam sanatına ilgi duyar. Nasıl balıklar ürüyorsa belki bu sanat da ürer, bizden sonra gelen nesiller ileriye doğru taşımaya devam ederler.” ifadesini kullandı.
Karaahmetoğlu, atık camları üretimde kullanarak çevre bilincine dikkati çekmek istediğini belirterek, meslek liselerinde “geri dönüşüm” bölümleri ya da “geri dönüşüm sanat atölyeleri” kurulmasıyla benzer çalışmaların yaygınlaşabileceğini sözlerine ekledi.